Takımın galip geldiği önemli maçlardan sonra atılan, "
Trabzonspor horon tepti", "Zirvede Trabzon horonu", gibi
manşetler futbolseverlerin akıllarında hâlâ...
Bu benzetme salt horonun bölgeye ait bir oyun olmasından kaynaklanan bir kolaycılık değildi aslında. Gerçekten de herkesin hemfikir olduğu gibi
Trabzonspor futbolu horon gibi oynuyordu. Horon gibi "sert", horon gibi "çevik", horon gibi "hızlı" oynanan futbol sadece taraftarlarına değil tüm seyredenlere, yüzyılların kadim halkoyununu seyredermiş hissi veriyordu. Horon oynayanlardaki ruhsal motivasyon ve
oyuncular arasındaki senkronizasyonu da unutmamak lazım tabii ki. Her şeyden önemlisi horon; kelime anlamı olarak
takım demekti ve Trabzonspor kelimenin tam anlamıyla bir takımdı. Takım oyunu oynuyordu.
Bu
sezon ligde oynadığı 6 ve
Avrupa kupalarındaki 4 maçın ardından hem taraftarının hem de futbol otoritelerinin ortak kanaati Trabzonspor'un takım oyunu oynamadığı yönünde. Farklı kazandığı maçlarda bile taraftarına keyif vermeyen bir takım görüntüsünden bir türlü kurtulamıyor Trabzonspor. Kaleci
Tolga, zaman zaman yaptığı başarılı kurtarışların yanında çok kolay goller yiyebiliyor... Savunmanın göbeğinde Stephanov'un satılmasının ardından yeniden sağlanan Tolga-Erdinç birlikteliği henüz eski uyumdan uzak. Sağ kanatta Serkan, defansif anlamda olumlu işler yapsa da ofansa hiç katkı sağlayamıyor. Bu bölgedeki alternatif isim Jabi daha sezon başında hoca tarafından kadro dışı bırakılıp affedildi. Sol kanattaki alternatifsiz(!) isim
Celalettin son
Manisa maçında sadece ilk yarıda 5 top kaybı yaptı. M. Keçeli, geçen seneki kötü görüntüsünden nispeten sıyrılmış; ancak onun da sol kanatta mı yoksa ön libero mu oynadığı belli değil. Orta sahada
Ziya Doğan'ın vazgeçemediği Ayman-Hüseyin ikilisi, top rakipteyken gösterdikleri başarıyı topu kaptıklarında gösteremiyor. Bu iki oyuncu da son Manisa maçında ileriye doğru sadece 1'er uzun ve isabetli pas yapabildi. Yetenekleri herkes tarafından kabul edilen ve bu anlamda
Alex, Lincoln ya da
Delgado ile mukayese edilen Ceyhun ya ilk yarı sahada yok veya ikinci yarı. Ersen'in yokluğunda
Umut Bulut ve Genç Milli Takım'ın golcüsü
Ergin Keleş de şampiyonluğa oynayan takımın golcüsü olma görüntüsünden uzaktalar. Hal böyle olunca Trabzonspor'un atak organizasyonları Gökdeniz veye Yattara'nın bireysel yetenekleriyle şekilleniyor ve bunlar olurken de diğer oyuncular sadece seyrediyor.
Trabzon artık
kolbastı oynuyor
Bu haliyle Trabzonspor'un oynadığı futbolu horona benzetmek mümkün değil şüphesiz. Ancak tam da bu sırada her ne kadar kadim olmasa da yöre insanının özelliklerini yansıtmasa da, son zamanlarda popüler olmaya başlayan bir başka folklor oyunu yetişiyor imdadımıza: Kolbastı!
1920'lerin sonlarına doğru, Trabzon'da kaçak
içki ve sigara satılan bir mahalleye devrin kolluk güçlerinin baskınları sırasında yapılan anlamsız figürlerden doğan bir oyun, kolbastı.
Oyuna katılan diğer oyuncuların çökmesiyle meydan 2 kişiye kalır ve onlar da tamamen doğaçlama kuralsız ve futbol tabiri ile "dan-dun" figürlerle sürdürürler oyunu. Bu iki oyuncunun dışındaki diğer oyuncuların oyuna katkısı izlemek ve alkışlamaktan ibarettir. Tıpkı, Trabzonspor'un şimdiki fotoğrafı gibi.
Son söz, usta futbol yorumcularına taş çıkaracak nitelikteki Trabzonspor tahlili ile Manisaspor
kalecisi Bülent Ataman'ın: "Trabzonspor 6 müdafaa 3 hücum oyuncusu ile birbirinden bağımsız iki ayrı takım gibi..."
ERDAL HOŞ