O Trabzon'a,Trabzon da ona iyi geldi

Beşiktaş ve Fenerbahçe’de bekleneni bir türlü veremedi. Eskişehirspor ve Manisaspor’a kiralık gönderildi.

O Trabzon'a,Trabzon da ona iyi geldi

BEHRAM KILIÇ - AKSİYON Trabzonspor’da ise futbolu ve golleri yeniden hatırladı. Tabii Şenol Güneş farkıyla... ‘Üstüne koyması gereken değerler var. Şu an iyi durumda; ama kendisini daha da geliştirebilir. Avrupa seviyesinde göze batacak bir oyuncu. Gelişim göstermek isteyen oyuncular Burak’la konuşsun. Ne yapmışsa onu yapsın, gelişim kaydederler.” Şenol Güneş’ten beklenmedik cümlelerdi bunlar. Oyuncu ayırmak onun tarzında yoktu. Ama Burak’ın yaptıkları Güneş’i de mest etmişti. Nasıl etmesin ki? Geçen yıl attığı 19 golle Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi’nde yer almasında büyük rol oynayan oyuncuydu Burak. Burnu kırıldığı hâlde bırakmadığı bir Beşiktaş maçı var. 88. dakikada fileleri havalandırışı unutulmazdı. Seyircisiz oynanan maçta G.Saray’a karşı 82. dakikada sahneye çıkışı da öyle. Alex’le yarıştı sezon boyunca. Alex, F.Bahçe’yi; o, Trabzon’u sırtladı. Bu sezona da flaş bir başlangıç yaptı Burak. 4 maçta 7 gol bıraktı rakip filelere. Bu 7 gol Trabzonspor’un bu sezon attığı gollerin tamamıydı. 2009-10 sezonunun devre arasında Bordo-Mavili takımda oynayan Gökhan Ünal’ın 3 milyon 200 bin avro karşılığında F.Bahçe’ye satılmasıyla Trabzon macerası başladı Burak’ın. F.Bahçe onca paranın yanı sıra Burak’ı da bonservise sayıyor ve bedava veriyordu Trabzon’a. Daha önce oynadığı kulüplerde kendisinden bekleneni veremeyen bir oyuncuydu o. Bu yüzden Trabzon macerası merakla bekleniyordu. 1985 doğumlu Burak, futbola 13 yaşında Antalyaspor’da başladı. En büyük şansı, babası Fikret Yılmaz’ın Beşiktaş’ın eski kalecilerinden olmasıydı. Futbolcu olmasında ailesinin desteği büyüktü. Bunun yanında Antalya’da ona güvenen teknik direktör Coşkun Demirbakan’ın da emeği ayrıydı. 16 yaşında 2. Lig’deki Antalyaspor’un A takım formasını sırtına geçirdi. 4 yıl bu takımda ter döktü. Bazen forvet oynadı, bazen forvet arkası. 2005-06, kendisini Türkiye’ye gösterme şansı bulduğu sezondu. 2. Lig’de yer alan Antalyaspor formasıyla çıktığı 24 maçta 9 gol kaydetti. Golleri takımının ligi ikinci bitirerek Süper Lig’e çıkmasında etkili oldu. Hatta Fatih Terim tarafından A Millî Takım’a alındı. Azerbaycan ile oynanan maçta da 2. Lig’den gelen bir oyuncu olmasına rağmen forma giydi. Aynı sezonun devre arasında Beşiktaş’ı çalıştıran Jean Tigana’nın dikkatlerini çekmiş ve transferi için Antalyaspor ile görüşmeler yapılmıştı. Ancak Antalya’nın hocası Yılmaz Vural, bu transfere izin vermemişti. Sezon sonunda ise bu transfer gerçekleşti. Burak, gençlere değer veren Tigana ile yeni ufuklara yelken açmak için İstanbul’un yolunu tuttu. Sadece 20 yaşındaydı ve kendi deyimiyle futbolu yalnızca yetenekleriyle oynamaya çalışan bir oyuncuydu. Mantığı ile değil, duyguları ile hareket ettiğini Beşiktaş’taki ilk günlerinde fark edecekti. Çünkü gelişim göstermesi için oynaması gerekiyordu. Ancak Beşiktaş’ta arzuladığı ortamı bulamadı. İstanbul’a bir 2. Lig takımından gelmişti. Genç bir futbolcunun üstesinden gelmesi gereken pek çok zorluk vardı üzerinde. Hataları da oldu. Siyah-beyazlı formayla Konyaspor’a attığı ilk gol, bu hatalarından biriydi. Topu eliyle düzeltmiş ve golden sonra çok sevinmişti. Maçtan sonra da özür dilememişti. Beşiktaş’ta toplam 43 maç oynadı, goller attı. Fakat kendi tabiriyle medyanın bu kadar güçlü ve etkili olduğunu bilmiyordu. Beşiktaş’taki ikinci sezonunda takımın başına gelen Ertuğrul Sağlam’ın da gözüne girmeyi başaramadı. Ve Burak için çocukluktan beri tuttuğu takımdan ayrılma vakti geldi. Oysa İbrahim Akın, Gökhan Güleç ve kendisine yeni Metin-Ali-Feyyaz gözüyle bakılıyordu. Üçü de bekleneni veremedi. 2007-08 sezonunun devre arasında Beşiktaş, Manisaspor’dan Holosko’yu almak için 5 milyon avronun yanında Koray Avcı ve Burak Yılmaz’ı da bu takıma verdi. Burak bu transferi gecenin bir yarısında televizyondan öğrendi. O an morali çok bozuldu. Hatta futbolu bırakmayı bile düşündü. Oysa ne hayallerle gelmişti Beşiktaş’a. Ama toparlandı. Toparlanmasında babası Fikret Yılmaz’ın yanı sıra Manisa’daki takım arkadaşı Selçuk İnan’ın da rolü büyüktü. Daha sonra Selçuk ile birlikte Trabzonspor’da da yan yana oynayacaktı. Burak, Beşiktaş’tayken kendisinin de, yönetimin de, basının da, teknik direktörlerin de hata yaptığını düşünüyor. “O dönem Şenol Güneş’le çalışıyor olsaydım hiçbir hatam olmayacaktı.” sözleri de ona ait. Manisaspor’da yeniden bir çıkış yakaladı. Takım küme düşmesine rağmen gösterdiği performans ona bir kez daha İstanbul kapılarını açtı. Aslında Mayıs 2008’de Selçuk İnan ile birlikte Trabzonspor’a gidecekti ama bu transfer son anda suya düştü. F.Bahçe’de kesinlikle oynayacağını düşünüyordu. Bazı şeylerden ders çıkarmış ve belki de birilerine kendisini kanıtlamaya çalışan bir Burak Yılmaz olarak İstanbul’un yolunu tutmuştu. Ama sarı-lacivertli takımı İspanyol Luis Aragones çalıştırıyordu ve asla ilk 11’ini değiştirmiyordu. Burak, F.Bahçe macerası sona erdikten sonra şöyle diyecekti: “Aragones, hem beni hem F.Bahçe’yi hem de kendisini bitirdi.” Aragones’le bir kez bile konuşma fırsatı bulamadı. Sadece 6 maçta sarı-lacivertli formayı giydi. Bunların sadece birinde ilk 11’deydi. Golle tanışması da mümkün olmadı. Neticede F.Bahçe’den Eskişehirspor’a kiralık gitti. F.Bahçe ondan umudu kesmişti. Sarı-lacivertli yöneticiler “Burak gitsin de nasıl giderse gitsin” diye düşünmüştü. 2009-10 sezonunun ilk yarısını Eskişehirspor’da tamamladı. 13 maçta 1 gol attı. Sonrasında da bir kez daha takasta kullanılan bir oyuncu olmaktan kurtulamayarak Trabzon’un yolunu tuttu.Performansı merak konusuydu. Burada sezonun geride kalan maçlarında ortaya koyduğu futboldan ziyade ligin son maçında F.Bahçe’ye attığı golle tarihe geçti. Burak, Bursaspor’u şampiyon yapan o gol için ‘ilahi adalet’ diyecekti. Genç oyuncu asıl patlamayı ise 2010-11 sezonunda yaptı. İlk sezonunda daha çok kanat oyuncusu gibi oynuyordu. 2010-11’de ise takımın diğer gol silahı Umut’a yakın, tamamlayıcı forvet gibi oynadı. Bu değişiklik ona doping etkisi yaptı. Sizin anlayacağınız Trabzonspor ona, o da Trabzonspor’a iyi geldi. Bu başarıda Burak’a sonuna kadar güvenen Şenol Güneş faktörü çok önemliydi. Bir röportajında şöyle diyecekti Burak Yılmaz: “Şehri ve insanları çok seviyorum. Ama en önemlisi Şenol Güneş faktörü. Allah ondan razı olsun. Benim kötü oynadığım maçlar olmadı mı? Oldu; ama o beni başka yerlerdeki gibi silip bir kenara atmadı. Ben çok sert konuştuğu zamanlarda bile onun beni sevdiğini ve kazanmaya çalıştığını hissediyordum.” Şu an Trabzonspor’da özel bir konumu var. Kendine güveni had safhada. Hava toplarında istenilen seviyede değil; ama Trabzon’da değişim ve gelişimini devam ettiren bir oyuncu o. Eksikliklerini de bertaraf edecek biri. Hedefi Avrupa’ya açılmak. Takımının Şampiyonlar Ligi’ne katılmasında büyük emeği oldu ama Şampiyonlar Ligi’nde henüz forma giyemedi. Şimdilerde Millî Takım’ın da en büyük gol silahı o. Takım arkadaşı Zokora’nın tabiriyle yılmıyor, usanmıyor. Mücadelesinin karşılığını da birbirinden güzel gollerle alıyor.
<< Önceki Haber O Trabzon'a,Trabzon da ona iyi geldi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER