Atletizm pisti temel atma töreni için Bolu'da bulunan Bakan Kılıç, gazetecilerin
Beşiktaş-
Fenerbahçe derbisiyle ilgili sorusu üzerine, ''Bazı hakların kötüye kullanılması,
yasakları toplumun genel kabulleri haline getirmeyi gerektirmez. Ben bu noktada yönetimlere görev düştüğünü düşünüyorum.
Tribün liderlerine önemli görevlerin düştüğünü düşünüyorum. Taraftar grubu başkanlarına da yine aynı şekilde görevlerin düştüğü kanaatindeyim'' yorumunda bulundu.
Kılıç, İstanbul'da üç takımının
taraftarlarını birbirine
yabancı ülkelerin taraftarı gibi algılamanın ''son derece yanlış'' olduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Dünkü maça giriş sırasında yaşanan olumsuz görüntülere rağmen yasak kararının hala yanlış olduğu kanaatindeyim. Burada eğer bir problem varsa, problemi ortadan kaldırmak üzere tüm aktörlerin devreye girmesi lazım. Beşiktaş'ı Fenerbahçe'ye, Fenerbahçe'yi Galatasaray'a, Galatasaray'ı diğerlerine yabancılaştırmak hiçbir zaman çözüm olmayacaktır. Hadi bu
sezon deplasmana taraftar gitmesin dediniz, önümüzdeki sezon ne yapacaksınız? 3-5 yıl sonra ne yapacaksınız? Terörle mücadelede bu çocuklar birlikte mücadele ederken, kimse kimsenin hangi takımı tuttuğuna bakıyor mu? Bakmıyor. Dolayısıyla İstanbul'daki maçlarda taraftarlıklarını ortaya koyarken de herkes işin nezaketini ortaya koyması lazım. Küfür olmadan da tezahürat yapılabilir. Kaldı ki bana göre tezahüratın iyisi, niteliklisi, kalitelisi
küfür içermeyen ama
zeka pırıltıları içeren tezahürattır.
Güvenlik amacıyla ileride bir yasaklama kararı alınabilir. Ama taraftar grupları bunun zeminini oluşturmamalıdır. Bunun haklı gerekçesini sunmamalıdır. Haklı gerekçesi sayılabilecek bir nedeni bir gerekçeyi ortaya koymamalıdır.''
''Bu ülkenin kıymetini bilmeleri lazım''
TEB BNP Paribas
WTA Championships Dünya Kadınlar
Tenis Şampiyonası'na katılan Rus tenisçi
Maria Sharapova'nın
Türkiye'yi terk ettiğine yönelik haberlerin yer aldığının hatırlatılması üzerine de Bakan Kılıç, şöyle konuştu:
''Aldığı yenilgiden sonra ülkeyi terk etmek ne demektir onu bilmiyorum ama doğrusu sakatlığı ya da performansının düşüklüğü nedeniyle de Türkiye'yi kabahatli ülke olarak görüyorsa da bu noktada bizim bir kabahatimiz yok. Hiçbir raketin, hiçbir tenisçinin kendi ülkesinde göremeyeceği kadar yüksek bir misafirperverlik ile karşılandılar. Kaliteli bir organizasyonda tenis oynama imkanı yakaladılar. Dünyanın hiçbir yerinde göremeyecekleri kadar nitelikli bir tenis izleyicileri karşısında salona çıktılar. Dolayısı ile bu ülkenin, bu ülke insanının bu iş için harcadığı paranın ve kaynağın değerini kıymetini bilmeleri lazım. Öyle 'sokakta köpek gördüm' türünden Türkiye'ye yönelik eleştiriler yapmak doğru da değil, şık da değil, vicdani de değil.
Bu ülkede her canlının yaratılmış olmaktan dolayı yaşama hakkı vardır. Bu coğrafyanın insanları bütün canlıların yaşama haklarına saygı duymaktadır. Başta insan olmak üzere. Dolayısı ile Dünya Kadınlar Tenis Şampiyonası'nın üzerine gölge düşürmek ve sudan bahanelerle
2020 Olimpiyatlarına
aday olan Türkiye'nin imajını bozmaya yeltenmek kesinlikle haksız bir tavırdır. Türk medyasının da bu tavra aracılık etmemesi lazım. Eğer ki bu organizasyona katılan bir
sporcu eleştiriyorsa bizim medyamızın o eleştirinin haklı olup olmadığına öncelikle bakması lazım. Başkaları kendi ülkelerinin hukukunu, imajını, menfaatlerini korumak için kılı kırk yararken bizim Türk medyasının da Türkiye Cumhuriyeti'nin imajını, hassasiyetlerini korumak üzere kılı kırk yarması, belki bazen 140 yarması gerekir.''