Brezilyalı
futbol cambazı, kariyerinin son demlerini yaşıyor olsa da hâlâ büyük bir topçu...
Bu konuda kuşku yok.
Bir futbolsever olarak, Roberto
Carlos'un
Fenerbahçe'de de olsa, Türkiye'de top koşturacak olmasına sevindim.
Aynı zamanda büyük haber tabii...
Roberto Carlos dün gazetelerin sür manşetlerindeydi. Öğle vakti
Saraçoğlu Stadı'ndaki
imza töreni de bütün haber kanallarından canlı olarak verildi.
Yayını baştan sona izledim.
Ama biraz karışık duygularla...
Bir
Galatasaraylı olarak Fener'in bu
transferini kıskanmadım dersem yalan olur. Nitekim, bu duygumu geçen hafta ayaküstü bir sohbet sırasında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'a da
itiraf ettim.
Evet ne denir, Roberto Carlos büyük transfer, büyük haber...
İmza törenini Lig TV'den izledim. Her türlü atraksiyon vardı.
Hasetlikten mi bilemiyorum, ama tören bana biraz abartılı geldi. Bazı ölçüler sanki daha iyi tutturulabilirdi.
Bu arada
imza töreni sırasında dikkatimi çekti. Fenerbahçe'nin o kompleksi yine uç vermişti:
Avrupa'da başarı yakalamak!
Bu bakımdan biz Galatasaraylılar rahatızdır. Yalnız Roberto Carlos'lu değil, Luiz Figo'lu
Real Madrid'i 2000 yılı yazında yenerek Avrupa'da Süper Kupa'yı kaldırmıştık.
Ama ne maçtı o!
Hagi'yi anımsıyorum.
Topuğuyla kaldırdığı meşin yuvarlığı önce Roberto Carlos'un üzerinden aşırmış, sonra da bir bacak arası yaparak perişan etmişti Brezilya'lı yıldızı... Roberto Carlos'lu
Real Madrid'i bir de Ali Sami Yen'de yenmiştik.
2001 yılıydı.
Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale, yani Avrupa'da ilk sekize çıkmıştı Galatasaray.
Real Madrid'e karşı Ali Sami Yen'deki ilk maçta birinci yarıyı 2-0 yenik bitirmiştik. İkinci yarı, bu defa sahneye
Fatih Akyel çıkmış, sağ taraftan kaç kez
fırtına gibi gelip Roberto Carlos'u geçmiş ve yaptığı enfes asistlerle Cim Bom'un Real Madrid karşısında maçı 3-2 koparmasında baş rolü oynamıştı.
Ne heyecan fırtınasıydı o gece.
Evet tarih!
Tarihten söz ediyorum.
Biliyorum, futbolda dün yoktur. Taraftar dünde yaşamaz. Taraftar, başarının devamlı olmasını ister ve diler.
Futbolda dün yoktur ama tarih vardır. O tarih, takımların ruhunu ve gücünü besler. Biz Galatasaraylılar, Avrupa'da yakaladığımız başarıları da yazan tarihimizle gurur duyuyoruz.
İmza törenini izlerken bütün bunlar geçti kafamın içinden...
"Fenerbahçe'nin ruhu uçuyor!"
Bu bir yazı başlığı.
Dün gazetemizin
spor sayfasındaki köşesinde Mehmet Demirkol, Roberto Carlos transferinin büyüklüğünü tartışmıyordu ama Aziz Yıldırım'a bazı ilginç uyarılar yapıyordu.
Biri de şuydu:
"Fenerbahçe'nin üç kaptanı artık yok. Kariyerleri bittiği için değil. Kalmak istemedikleri için, onları tutacak bir
yönetim olmadığı için. Fenerbahçe'yi yönetenler onları yüceltmediği için. Ümit,
Tuncay ve
Rüştü kağıt üzerinde
taraftarı bir Roberto Carlos, bir
Ronaldo kadar heyecanlandırmıyor olabilir. Ama yarattıkları heyecan kadar önemli olan Ümit'in mi, Roberto Carlos'un mu daha çok heyecan duyduğu değil mi?.."
Ömer Üründül de Sabah'taki köşesinde, artık İngiltere'de top koşturacak olan Tuncay'ın yerinin dolmayacağını belirtirken, yazısına şu başlığı koymuştu:
"Fener dinamizm kaybetti."
Bilemiyorum, göreceğiz.
Ama bir Galatasaraylı olarak benim de bir hayalim var:
Roberto Carlos'lu Fenerbahçe'yi Saraçoğlu'nda yenmek!
Neden olmasın?..
Ben bu yıl, Roberto Carlos'lu Real Madrid'i iki kez dize getirmiş bir Galatasaray'ın
genç topçularına, dipten gelen Arda'lara, Sabri'lere, Aydın'lara güvenmek istiyorum.
Çünkü onlar, yalnız Türkiye'deki değil, Avrupa'daki büyük başarıları da yazan şanlı bir tarihten besleniyorlar.
HASAN CEMAL- MİLLİYET