Terim Büyük bir ikilem içinde

Milli Takım galiba Osmanlı'dan kalma bir anlayışı sürdürüyor. Küçük rakipleri bayram günlerinde mutlu etme görevini yerine getiriyor. Bunu önce Malta'da yaptık. Ardından Moldova'da aynı durumu yaşadık.

Terim Büyük bir ikilem içinde

Açıkçası Malta'yla birlikte grubun dibine demir atmış olan Moldova'dan belli bir direniş bekliyorduk; ancak bu kadar büyük bir savunma inadı taşıyan direnişi pek beklemiyorduk. Üstelik Moldova oyunu tek taraflı oynamadı, hücum denemelerini de azımsanmayacak sayıda tuttu. Ancak kapasitelerinin bir sınırı vardı, zaten şu anda bulundukları yer de onu çok iyi anlatıyordu. Maç sonrasında Fatih Terim'i ciddi bir ikilem içinde gördük. Hocamız hem bir yandan şansımızın hâlâ yüksek olduğu izlenimini vermeye çalışıyor, bir yandan da artık işin bıçak sırtını bile geçmekte oluşunun tedirginliğini yaşıyordu. Maç sonundaki açıklamalarında bugüne kadar hemen hiç yapmadığı bazı şeyleri yapmak, söylemediği sözleri söylemek zorunda kalmak üzere gibiydi. Özellikle taçtan yediğimiz gol, zaten bugünkü sarsıntıyı yaşamamıza yol açan savunma hatalarının artık maskaralığa dönüşmüş bir biçimiydi. İdmanlarda bu pozisyonların çok da çalışıldığı söyleniyor; fakat her maçta bir başka komik gol yeniyor. Moldova gibi bir rakibi düşürebilmek için bu golü bizim atmamız gerekiyordu. Hatta ancak bir ikincisini de buna ekleyerek rakibi teslim almak mümkün olabilirdi. O noktada gözler artık futbolculara değil Fatih hocaya çevriliyor, taa ilk maçtan bu yana bir türlü oluşmayan oyun anlayışımız, gelişmeyen taktik düşüncemiz ve bir türlü ortaya çıkmayan sistemimiz sorgulanır hale geliyordu. Tabii buna bazı talihsizlikleri de eklemek gerekiyor. Malta ve Moldova maçlarında Milli Takım'a belki de en gerekli oyuncu sayılabilecek Sabri'den yararlanılamayışı. Moldova karşısında Milli Takım'ın en formda adamı Hamit'in cezası, Halil'in sakatlığı, Arda'nın sakatlıktan henüz çıkmış olması ve Tuncay'ın artık göze batmaya başlayan formsuzluğu... Bunları anlamak ve kabul etmek mümkün; ama artık kimsenin mazeret dinleyemeyeceği bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. Tabii böyle maçlardan sonra bir de bizim kişisel çilemiz oluyor. Maçı izlemeye gelen taraftarlar Terim'e ve öteki yetkililere ulaşamadıkları için başarısızlığın hesabını bizden soruyorlar. - Abi Hakan Arıkan zaten Beşiktaş'ta dökülüyor. Niye Milli Takım'ın kalesine konuluyor?.. - Tuncay'ın döküldüğünü herkes görüyor, Hoca Gökdeniz'i niye oynatmıyor?.. - Mehmet Topuz'un yeri sağ bek mi? Niye orta alanda oynamıyor?.. - Milli Takım Moldova karşısında bile korkak oynuyor. Gökhan Ünal tek başına ileride ne yapsın?.. Değeri bilinmemiş gönüllü teknik direktörlerin buna benzer itiraz ve tepkileri saatlerce sürüp gidiyor. Biz de bu arada sopa yemiş gibi oluyoruz. Ama durun. O kadar çabuk bitmiyor. Dün öğle saatlerinde Kişinev'de yemek yediğimiz Türk lokantasında ülkemizin bütün televizyon kanallarını izleyebiliyoruz, oradaki yorumcuların da Allah selamet versin bu vatandaşlardan farkı olmadığını görüyoruz. Bunlar her zaman vardı. Ama artık çanlar çok daha şiddetli biçimde çalıyor. Ne için ve kimin için çaldığı da herkesçe biliniyor. Çarşamba günü Yunanistan'ı yenemezsek çok can sıkıcı durumlara hazır olmamız gerekiyor. AHMET ÇAKIR
<< Önceki Haber Terim Büyük bir ikilem içinde Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER