Fatih
Terim gibi çalışkan ve hırslı bir
teknik adamın önderliğindeki ekibin oluşturduğu ruhla yola çıktıklarını belirten Şükür, "Finalde
Hagi'yi ben attırdım." esprisi yaptı.
Tarih 17
Mayıs 2000... Yer:
Kopenhag.
UEFA Kupası'nı,
finalde Arsenal'i yenerek kazanan
Galatasaray, adını tarihe
altın harflerle yazdırdı. Türk
futbol tarihinde bir ilke
imza atan Sarı-Kırmızılılar, bu büyük başarısıyla adını bütün dünyaya duyurmayı başardı. Dört yıllık bir yapılanmanın ardından destansı bir başarıya imza atan Galatasaray, kupanın kazanılmasının 9. yılını çeşitli etkinliklerle kutluyor. NTV Spor, kupanın kahramanlarını bir araya getirirken, Sarı-Kırmızılı
yönetim, önümüzdeki günlerde UEFA Kupası'nı kazanan kadroya şilt verecek. Biz de yarın İstanbul'da oynanacak final öncesi, 2000 yılında bu kupayı kaldıran
Hakan Şükür'le zorlu süreci konuştuk.
O dönem attığı 11 golle UEFA Kupası'nın gol kralı da olan Şükür'ün anlattığı bir anekdot çok ilginçti. Hagi'nin final maçında kırmızı
kart görmesinde kendisinin büyük payı bulunduğunu söyleyen Şükür, "Son dakikada kazandığımız frikik atışını kullanmak için Hagi
hazırlık yapıyordu. Ancak ben kaleyi tutarsa gol olur diye düşündüm ve vurdum. Tabii o benim atmama hem şaşırdı hem de sinirlendi. O hareket onu çok gerdi. Uzatmaların ilk dakikalarında Adams'ın başlattığı ancak Hagi'nin sürdürdüğü pozisyonda
kırmızı kart gördü." diyerek olayı esprili şekilde anlattı. Şükür sorularımıza
samimi cevaplar verdi:
UEFA Kupası'na giden takım nasıl oluşturuldu?
Aslında kadronun temelleri
Fatih Terim'in geldiği 1996 yılında atıldı. İlk başta kimsenin tasvip etmediği bir kadro oluşmuştu. Hatta son anda
transfer edilen Hagi'ye bile inanılmaz eleştiriler yapılıyordu. Gelen bütün
oyunculara ya amatör veya G.Saray'ın oyuncusu değil gözüyle bakılıyordu. Herkes böyle bir takımın kurulmasının çok büyük bir yönetim hatası olduğunu dile getiriyoru. Bazı maçlarda alınan kötü sonuçlar da zaman zaman bu tavrı ve düşünceyi doğruladı.
Peki bu zor süreci nasıl atlattınız?
Futbol çok farklı bir oyun. Uzun süreçli ve finalinin sonda olduğu bir oyun futbol. Müthiş
seyirci potansiyelimizin yanında herkeste inanılmaz bir
inanç ve hırs vardı. Bunlarla kamçılanan çok karakterli bir oyuncu grubu ortaya çıktı. Türk futboluna gelmiş, doğru düşünceyi uygulayan
yabancı oyuncular vardı takımda. Fatih Terim gibi çalışkan ve hırslı bir teknik adamdı başımızdaki. İşte bu sürecin kötü zamanları çok daha tatlıydı. Mesela Fenerbahçe'ye Ali Sami Yen'de 4-0 kaybetmek o gün için kötüydü. Kötülerden çıkarılacak dersler vardır. Biz de o dersleri çok iyi çıkardık.
2000 ruhu bu dönemde mi oluştu?
2000 ruhu sadece 2000'e ait bir ruh değil. Gerçek ruh onun oluşumu. Futbolda yetenek olmazsa hiçbir şey olmaz. Ama yeteneğin yanına o hırsı, o ruhu sokabilirseniz çok anlamlı başarılar yakalarsınız. Maç geceleri 10-12 oyuncu grubu bir odada yatıyorduk. Maçla ilgili sohbetler ediyorduk. Sizinle beraber olmayan oyuncular varsa bile içsel olarak onlar da bundan etkileniyordu. Bu
arkadaş grubunun, o ruhun oluşmasında çok büyük bir katkısı vardı. Futbolun gerçek temeli, beraber hareket etme duygusudur. Takım ruhu başarıyı getirir, onun dışındakiler ise maç veya günlük başarılar kazandırır.
Birçok oyuncu sakatlık nedir bilmiyordu...
Ne kadar iyi çalışırsanız sakatlanma riskiniz o kadar aza iner. Beraber hareket etmeyi öğrendiğimiz için sakatlanmayı da en aza indirdik. Birbiri için oynayan takım oluştu. O zaman saha içindeki yük eşit dağıldı. Herkesin çok koştuğu ve birbiri için koştuğu bir dönem ortaya çıktı. Ben hatırlamıyorum ki; o güne ait kadroda bir arkadaşım başka birine karşı sevgisizlik yaşasın. Kavgalar ve tartışmalar oldu ancak bunların içinden çıkan bir yapıda olduk hep.
BİZİ EN İYİ 'ZAFERE KAÇIŞ' FİLMİ ANLATIYOR
Ekonomik sıkıntı yaşadığınız dönemde nasıl bir motivasyon tarzınız vardı?
Böyle sıkıntı yaşadığınız zamanlarda motivasyon çıkışları bulmalısınız.
Avrupa maçları oynarken çok takip ediliyorsunuz. Zafere Kaçış filmi vardı.
Hani Pele, Ardiles gibi ünlü
futbolcuların da rol aldığı. Şimdi bir yerde zor anlar yaşıyorsunuz. Bu zor anları aşmak için iyi oynamaya ve yeteneklerinizi güçle birleştirip ilgi uyandırmaya mecbursunuz. Biz de Zafere Kaçış filminde olduğu gibi birilerinin dikkatini çekmek için daha iyi oynamak zorunda hissediyorduk kendimizi. Bunun sonunda da birçok arkadaşımız daha iyi paralara Avrupa'ya gitti. Biz burada daha az paraya büyük başarılara imza attık.
Bugünkü Galatasaray ile o günkü Galatasaray arasında nasıl bir fark var?
Ben oynamadığım anlarda bile her an oynayacakmışım gibi hazır oldum. Oynadığım zaman hiç yadırganmadım. Bu dönemde baktığınızda birçok oyuncu sayabilirsiniz 'nasıl olsa oynamıyorum; gireceğim bir 10-15 dakikalık bölümü az çalışmayla işin üstesinden gelirim' diye düşünen. Hatta gücünü oyunun içine yaymaya çalışan. O günkü kadroya baktığımda ben hep şunu düşündüm ve gördüm: Birinci dakikadan itibaren gücünü, her şeyini sahaya veren, oynadıkça keyif alan, çok büyük mücadele veren ve çok büyük hedefleri olan bir takımdık. Ama bugünkü takım için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.
Ben olmasam da UEFA'yı kazanırdık
Juventus'a transfer olsaydın Galatasaray, yine UEFA Kupası'nı alabilir miydi?
Benim olmamam çok fazla bir anlam ifade etmezdi. Belki yine kazanırdı Galatasaray kupayı. Ama takım için de önemli bir oyuncu olduğumu biliyordum. Sadece oynayan değil oynatan yapıda bir oyuncuydum. Bunu istatistiklere baktığınızda rahatlıkla görürsünüz. Arif,
Okan ve Hagi çok gol attı. Ama ben kendi kendime oturduğumda çok önemli bir oyuncuyum diye hiç düşünmedim. Bugünden daha fazla çalışmam gerektiğini düşündüm.
Juventus transferi çok konuşuldu. Neler yaşandı bu transfer sırasında?
Juventus transferi o kadar üzerinde durulacak, o kadar anlatılacak bir transfer ki, onun hakkında kitaplar yazılabilir. Benim oradaki duruşum ve temsilim çok önemliydi. Ama maalesef medyanın anlatım biçimi sizin söylediğiniz gibi olmuyor. Ben onun çok acısını çektim. Kendi söylediklerimin dışında gösterildim hep. Mesela o transferde anlaşamamamın sebebi olarak yok 'Hakan
ayakkabı bağına kadar istedi' denildi. Aşağı yukarı 3-4 yılda 10-12 milyon dolar kazanacak bir futbolcu bunların pazarlığını yapmaz.
Ya imzalarsın ya da Esnaider'i alırız
Neden gündeme getirdin?
O paraları kazanmak mı, bana ağır şeyleri yaşatan karşı kulüp yöneticisiyle çalışmak mı? Bu tip insanla beraber olmak istemedim. O gün bana bu tavırları yapan ve beni çok ucuza getirmeye çalışan o yöneticinin masasında Esnaider de vardı. Bana atacaksan at imzayı, yoksa Esnaider atacak demesi ve çeşitli farklı şeylerin de yaşanması beni bu transferden soğuttu. O gün benden gelecek para kulübüm için çok önemliydi. Ben kendi adıma çok başarılı bir transfer hikayesi yaşadım. O gün tavırlarına maruz kaldığım insan Moggi'ydi. Döndüm ve bu yaşadıklarımın mükafatını UEFA Kupası'nı kazanarak aldım.
ZAMAN