EURO 2008 öncesi
finale kadar rezervasyon yaptığınızı açıklamış, programı anlatmıştınız. Oynanan
yarı final, turnuva öncesindeki beklentilerin ötesinde bir nokta mıydı? Neden final olmadı? "Şunu, şunları eksik yaptık" dediğiniz noktalar var mı? Final olabilirdi. "Çok az kaldı" diyerek bunu işaret etmiştim. Olmaması için hiçbir neden yoktu. Pek çok eksiğe karşın yarı final maçında daha iyi oynayan, sürekli arayan, oyunu
kontrol eden, topu daha iyi kullanan, daha fazla pozisyon üreten taraf bizdik. Bunu maçtan sonra taraflı- tarafsız herkes kabul etti zaten. Bizim finale daha çok yakışacağımızı söylediler. Ama tecrübesizliğimizin kurbanı olduk. Türk Milli Takımı'nın 2002'den 2008'e kadar dünya çapında organizasyonlarda yer almamış olması, işte tam o noktada bence etkili oldu. O üst düzey oyuna yakışmayan anlık hatalarla goller yedik, sahadan yenik ayrıldık. Yine de tüm Türk
futbolseverlerin o gün sahadaki evlatlarıyla gurur duyduğunu düşünüyorum. "Kendimizi hatırlatmaya gidiyoruz" demiştim, "Bize final yakışır" demiştim. İddialı bir insanım. İddia olmazsa, rekabetin olmayacağına inanıyorum. Ama bu iddiaya ilaveten oyuncularıma, onların kalitesine, geçirdiğimiz olağanüstü
hazırlık dönemine güveniyordum. İyi bir
takım olduğumuzu vurguluyordum. En önemlisi de Türk insanının inandığı zaman neler yapabildiğini biliyordum. Bu nedenle programımızı, rezervasyonlarımızı son güne kadar turnuvada kalmak üzerine yaptık. Artılarımız, eksilerimizden çok daha fazlaydı. Dediğim gibi, yarı finalde tecrübe olarak rakibimizin gerisinde kaldık. En büyük eksiğimiz, 2006 Dünya Kupası'nda yer alamamış olmaktı bence. İnşallah bir dahaki sefere final de olacak.
'ENDİŞEM YOK'
Büyük turnuvalara katılmanın önemini hep vurguluyorsunuz. 2010'da bulunmak öncelikli
hedef,
İspanya maçlarına kadar firesiz gitmek de ara hedefti. 4 maçta 12 puanın 8'i alındı. En kötü ikincinin de eleneceği gruplarda, kaybedilen 4 puan nasıl telafi edilecek? Hedefe ulaşılamaması endişesi var mı? Bu 4 puan her zaman kaybedebileceğim puanlardı. Ama hesapta var mıydı, yoktu.
Belçika belki ama,
Estonya aklımızda olan bir şey değildi. Fakat oluyor, futbol bu. Gidememe gibi bir endişem yok. Kuralar çekildiğinde herkes grupta İspanya'nın favori olduğunu, bizim ikinci sırada yer alabileceğimizi düşünüyordu. Şu anki puan cetveli de bu tahmini yansıtıyor. Belçika ve Estonya maçlarını kayıpsız geçebilsek çok daha iyi olurdu tabii ama rakiplerimizin de kaptıracağı puanlar olacak. Ayrıca diğer gruplara baktığınızda, ikinci sırada yer alan takımların bizden daha fazla puan kaybı olduğunu görüyorsunuz. Biz Türk futbolunu bir istikrar çizgisine oturtmak istiyoruz. 2002'den 2008'e kadar kaybedilmiş yılları bir daha yaşamadan, her büyük organizasyonda yer almak en büyük amacımız ve
ülke adına da en büyük arzumuz. Bu; Türk futbolcusuna hem özgüven, hem de deneyim kazandıracak. Seyirciye bir güven getirecek. Ülke futbolunda devamlılık sağlayacak.
'ÇITAYI BİZ YÜKSELTTİK'
Artık yükselmiş olan çıtayı 2010 için siz nereye koyuyorsunuz? Çıtayı zaten biz yükselttik. Şimdi bir an için gözlerimizi kapatıp, 2010 yılının
Mayıs ayına gidelim. Diyelim ki, elemelerde istediğimiz sonuçları almış ve Dünya Kupası hakkını kazanmışız. İnşallah olacak. 2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olmuş, 2008
Avrupa Şampiyonası'nda üçüncü olmuş bir ülkenin, Türkiye'nin milli takımı 2010 Dünya Kupası'na katılırken Türk insanının beklentisi ne olur? Yarı final de kesmez. "Zaten oynamıştık" derler. Herkes final bekler. Dolayısıyla bu çıtayı biz yükselttik.
Brezilya,
Arjantin,
İngiltere,
İtalya, İspanya,
Fransa,
Meksika alayını geçeceksiniz. Kendi ülkemi biliyorsam, fotoğraf budur. Bunların arasından sıyrılıp üçüncü bile olsanız
burun kıvıranlar, "Daha önce de üçüncü olmuştuk zaten" diye beğenmeyenler olur.
Sabah