Geçmişte dedikodular genelde doğru çıkıyordu; ama bu sene alınan sonuçlar bu tür dedikodulara mahal vermiyor.
Trabzon
spor'un 1995-96 sezonunda
şampiyonluğu
Fenerbahçe'ye kaptırdığı o tarihî maçı futbolseverlerin unutması mümkün değil. 5
Mayıs 1996 tarihinde Hüseyin
Avni Aker Stadı'nda Bordo-Mavili
takım, ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçta takipçisi Fenerbahçe'ye 2-1 yenilir. Şampiyonluğu kendi elleriyle rakibine verir. Bütün şehir âdeta yıkılmıştır. Lakin bir isim vardır ki ayrı bir üzülmüştür bu yenilgiye. Bu isim, Of ilçesinde yaşayan Sali Amca'dan başkası değildir. Sali Amca, maçı izledikten sonra kahvehanede volta atmaktadır. Kalabalıktan birinin "Sali Amca, ne oldu sana? Otursana şöyle!" ısrarı üzerine
cevap çok trajikomiktir: "Yahu satulur satulur da bu maç satulur mu?" Evet, Sali Amca'ya göre
Trabzonspor maç kaybetmez, olsa olsa maç satar. Aslında bu maç kaybetmekten çok daha feci bir durum.
Bu, bir çeşit
Temel fıkrası deyip geçiştirilebilir. Ama Türk futbolu üzerinde bu tür maç satma, alma, verme, rakibe yatma gibi söylentilerin gölgesi yıllardır var. Ve bu gidişle yıllarca var olacak gibi.
Özellikle ligin son haftaları yaklaşınca bu çeşit sözler daha bir artmaktadır. Önceki hafta yaşananlar hepimizin malumu. Spor programlarından tutun da bazı köşe yazarlarına ve sokağa kadar herkes şunları konuştu: "
Gaziantepspor, Anadolu'dan bir şampiyon çıkması için, evinde ağırlayacağı Sivasspor'a maçı verecek.", "Küme düşmesi kesinleşen
Hacettepe'yi
Galatasaraylı
Ergün Penbe çalıştırıyor. Galatasaray'ın
Şampiyonlar Ligi iddiası için Ergün hoca Cim-Bom'a geçit verecek.", "Ligde iddiası kalmayan F.
Bahçe,
kupada
final oynayacağı Beşiktaş'a 'Kupa benim, lig senin' diyerek maçı verecek. Çünkü başkanlar maç öncesi yemekte buluştu ve bunu konuştu!"
Ancak hiç de söylenildiği gibi olmadı. Gaziantepspor sahasında ağırladığı Sivasspor'u 2-1 mağlup etti. Hacettepe de Galatasaray karşısında 2-0 galip geldi. Fenerbahçe,
İnönü Stadı'nda Beşiktaş'a büyük bir
darbe vurdu.
"Sivas'ı şampiyon yapmazlar", "Beşiktaş'a
komplo kuruyorlar", "Galatasaray'ı engelliyorlar" iddialarını kulüp başkanlarının dile getirdiği bir ülkede sokaktaki insanın maç satılır veya satılmaz türü yakıştırma yapması anormal olmasa gerek.
Peki, spor camiasında neden bu tür dedikodular, komplo teorileri, yakışıksız yakıştırmalar ortaya atılıyor. Bu iddiaların haklılık payı var mı?
Zaman Gazetesi Spor Yazarı Zeki Çol'a göre, bu tür senaryolar özellikle son 20-25 yıldır Türk insanının kendine duyduğu güven eksikliğinden kaynaklanıyor. "Biz öteden beri dedikoduyu seven ve dedikodularla davranış biçimi düzenlemeye kalkan bir yapıdayız. Toplumun önemli bir bölümü içinde bulunduğu koşullar yüzünden ya da daha çok medya yönlendirmesiyle bir paranoya alışkanlığı edindi. Toplumun temel değerlerini de sarsan bu olumsuz tutum aslında yalnızca futbolda değil, yaşamın birçok alanında karşımıza çıkıyor ve ne yazık ki bizi olumsuz etkiliyor."
Futbolda yaşanılan paranoya hele son zamanlarda inanılmaz noktalara taşındı. Neredeyse her kritik maç öncesinde çok bildiğini zanneden, bazen akil adam pozisyonuna geçen bir dolu insan komplo teorileri üreterek futbolun temel değerlerini de olumsuz yönde etkiliyor. Bizde öküzün altında
buzağı arama sözü meşhur. Çol, buraya da vurgu yapmaktan geri durmuyor. "Hele lig sonuna yaklaşıldığında önemli bir kesim öküzün altında buzağı aramaya yöneliyor. Oysa anlatılanlarla yaşananlar birbirinin tam zıddı. Sonuçlar zaten o paranoya sahiplerinin ne denli bir boşlukta dolaştıklarını gösteriyor. Hayallerle gerçekler birbirini tutmadı".
...
BEHRAM KILIÇ'IN HABERİNİN TAMAMI AKSİYON DERGİSİNDE