SÜLEYMANCILARIN YURTLARINI NE YAPMALI?
Adana’da yanan yurt ve sonrasında yaşananlar tam Türkiye klasiği. Yine çaresiz, fakir çocuklar yok yere toprağa düştü. Acı onların yakınlarında büyük yangın olarak devam ededursun ideolojik savaşa yeni cepheler açıldı. Toplumdaki düşman mevzilerden karşılıklı top atışları anında başladı. Bazıları için acılar sadece o işe yarıyor zaten.
HER ZAMANKİ GİBİ HER ŞEY MÜKEMMEL!
Milli Eğitim Bakanı daha soruşturma bile açmadan ‘denetimde sıkıntı yok’ açıklaması yaptı. Aynen Soma maden faciasında olduğu gibi. Siyasilerin bedel ödemediği yetmiyor, bürokratlarına fatura çıkmasına da izin verilmiyor. Bir adım sonra kendilerine ulaşır kaygısıyla memurlarına mutlak dokunulmazlık sağlıyorlar. Başbakan Binali Yıldırım, “insanın olduğu yerde hata olur” yaklaşımında. Başbakan böyle derse her memur bu örtünün altına girip saklanır, Soma’lar çökmeye, yurtlar yanmaya devam eder. Etmiyor mu? Soma’dan sonra kaç maden kazası yaşadık? Şirvan’daki göçükte hâlâ toprağın altında işçi yok mu?
HERKESİN TARTIŞMA AJANDASI VAR
Yurt, Süleymancılar diye bilinen Cemaat’e ait olduğu için büyük çatışmalar o cephede sürüyor. Konuyu olay özelinde tartışmak gerekirken, eleştirenler de savunanlar da en az yangını ve mağdurları konuşuyor. Müslümanların hiçbiri peygamber değil, hepimiz hata yapabiliriz. Ama bunu kabullenmek yerine İslamı kendimize kalkan yaparak savunma geliştiriyoruz. Haklı eleştirileri bile “İslam düşmanlığı” parantezine hapsedip susturmak kolayımıza geliyor.
Karşıda yer alan katı laikçiler ve ulusalcılar ise fırsat bu fırsat deyip cemaat ve tarikat karşıtlığına soyunuyor. Tarikatlar kapatılsın, cemaatler yok edilsin vs. Toplumsal gerçekleri tanımlanabilir ve denetlenebilir alana çekmek yerine yok etmeye çalışmanın sonu belli: Yer altına itmek. Özel işletilen yurtlarda benzer olay yaşandığında onları, pek farklı olmayan devlet yurtlarını da mı kapatacağız? Çözüm bu mu gerçekten!
Ortada suç varsa -örnek olayda var olduğu şüphesi kuvvetli- Nurcu ya da Süleymancı olmasına bakılmadan cezası verilmeli. Ama hukuk, toplu cezalandırmaya cevaz vermez. Suçu işleyene cezayı verir, arkadaşına, kardeşine, yoldaşına vermez. Mesela bütün şartları yerine getiren bir yurdu aynı vakıf/cemaat işletiyor diye kapatamazsınız.
İSLAMCI GENLER HAREKETE GEÇTİ
AKP bu olayda önce alıştığımız kendini güvenceye alma refleksi gösterdi. Yukarıda anlattık. Ardından sol/laikçi eleştirileri de arkasına alarak başka bir operasyon sinyali veriyor. Tam biat ettiremediği bir Cemaate daha çökme hazırlığı gözden kaçmıyor. Cemaat’in mal varlığına çökmenin yanında, dini eğitimi tekeline alma fırsatı olarak görüyorlar. Siyasal İslamcı genlerdeki, tarikat karşıtlığı uygun zemini bulunca ortaya fırladı. Bazı aktroller ulusalcılardan ağır ifadelerle tarikat kavramına saldırıyor.
Dinin devlet kontrolüne tamamen alınması Devlet Bahçeli milliyetçiliğine de Kemal Kılıçdaroğlu solculuğuna da sıcak geliyor. Fakat demokrat liberallerin bu akıntıya direnmesi gerekiyor. Dünya, din eğitimini sivilleştirirken bizde devletleştirilmesi öneriliyor. Devlet kurşun asker yetiştirmek için zaten yeterince araca sahip. Camilerin hali ortada, imam hatiplerle ne yapılmak istendiği saklanmıyor artık. Dini tamamen AKP’nin arka bahçesi gibi yapmak istiyorsanız, hiç durmayın. Bu arada Alevilerin haklı cemevi taleplerini nasıl savunacağınızı da düşünmeyi unutmayın.
HAYIR! DEMEMİZ GEREKENLER
Özetle sadece yanan yurt değil hangi cemaat ve tarikatın hukuksuz ne işi varsa üzerine gidilsin. Denetim ve standartlara uydurma sonuna kadar… ama hukukun kabul etmeyeceği şekilde toplu cezalandırmaya HAYIR!
AKP’nin bir cemaatin daha mal varlığına çökme ve boşalttığı alana kendi İslam anlayışını yerleştirme operasyonuna HAYIR!
Dini, devlet üzerinden AKP’nin arka bahçesi haline getirme projesine HAYIR!
Cemaat ve tarikatları tekrar yeraltına inmek zorunda bırakacak, böylece haklı eleştirilerde yer alan sakıncaları büyütecek despotizm girişimine HAYIR!
Sefer Can / tr724