"Ben konuştum, bedelini oğluma ödettiler. Yıllardır emek verdiği yerlerde çalıştırılmadı. İşsiz kaldı. Belediyeye girdi, orada da olmadı. Hayatımdaki en sıkıntılı dönemdeyiz. Özellikle 17-25 Aralık’tan sonra Türkiye’nin durumu bu. Uykumu, sağlığımı, huzurumu etkiliyor. Her şeyi, ailemi, hanımın sağlığını bile etkiliyor. Ben kendim için değil, ülkem için istiyorum. Herkes korkuyor, ben de onlara, “Amentü’yü dilinizin ucuyla bile okuyorsanız, ne diyor hayır ve şer Allah’tan, bırakın kullardan korkmayı Allah’tan korkun.” diyorum. Ama düşünebiliyor musunuz, şu var bu ülkede, inançlı geçinen bu toplumun yüzde 75’i rüşveti mubah görüyor. İmam-hatiplilerin yüzde 23’ü ancak namaz kılıyor. Acı olan bu. Kabul etmek lazım ki, bu tür şikeli oyunlarda AKP çok başarılı. Ama hiçbir dönemde rüşvet ve yolsuzluklar, zina, fuhuş, uyuşturucu, kumar, tüm gayri ahlaki olaylar böyle zirve yapmadı."
Sağ siyasetinin sembol isimlerinden biri eski İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Burhan Özfatura. MHP ve ülkücü camiayı da yakından tanıyan ve takip eden biri aynı zamanda. Duayen siyasetçi ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve iktidar partisi arasındaki ilişkilerden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve kurultay sürecine kadar pek çok konuyu konuştuk. Ülkenin başkanlık sistemini getirebilmek uğruna bir bataklığa sürüklendiği görüşünde. Özfatura, başkanlığa giden yolda, emsali darbe dönemlerinde bile görülmemiş hukuksuzluklara imza atıldığını söylüyor.
Diğer yandan Özfatura MHP’de yaşanan olağanüstü kongre sancısının ülkenin geleceğini belirleyeceğine dikkat çekiyor. Ona göre Meral Akşener olmazsa, MHP’nin barajı aşması mümkün değil. Siyasette çalkantılı bir süreç yaşanırken ülkede yaşanan cadı avı ve aydınların buna sessiz kalmasına tepkili. Hukuksuzluklara karşı sesini yükselttiği için bedel ödemek zorunda kaldığını anlatıyor.
MHP’yi yakından tanıyan ve takip eden birisiniz. MHP’deki kongre sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bahçeli’nin seçim karnesi başarısızlıklarla dolu. MHP, bugün Saray’ın tam anlamıyla stepnesi durumunda, arka bahçesi ya da koltuk değneği. Ne zaman sıkışsa devreye giriyor. Haziran seçimlerinde de gördük. O vahim ve inanılmaz hatayı yaptı, iktidarı, başbakanlığı kendi elleriyle itti. İlk defa MHP’li başbakan olacaktı, onu reddetti.
Kongre, MHP için bir çıkış yolu mu? Sizce neden engelleniyor?
Devlet Bahçeli, Meral Akşener’den çekiniyor ama Saray daha çok çekiniyor. Ziyaretime gelen dostlarım, “Meral Akşener gelirse MHP’ye oy vereceğiz” diyor. Samimi olarak inanıyorum ki, Akşener’in olduğu MHP, ciddi bir sinerji doğuracak. Ve AKP’nin tek başına iktidar olmasına ve Türkiye’de diktatörlük sisteminin yerleşmesine ciddi bir engel teşkil edecek. Meral Akşener’i 1994 yılından beri tanıyorum. Beyninin önü ile dilinin ucu aynı, fikri başka zikri başka biri değil. Başkanlık sisteminin önünde çok büyük bir engel. Meral Hanım olmazsa, MHP’nin barajı aşmasını pek mümkün görmüyorum. Çünkü 40 yıllık MHP’liler bile, bu davaya inanmışlar olanlar bile şu anki yönetimden memnun değil. Nitekim haziran ile kasım arasında önemli bir düşüş yaşandı.
MHP’ye bu yakınlığınız nereden geliyor?
MHP’li birçok isime bugüne kadar destek verdim. Rahmetli Alparslan Türkeş beni çok severdi. Başkan adayı olduğumda, sağlığı döneminde hiçbir zaman bana karşı İzmir’den aday olarak çıkmadı. Ona minnet borcum var. BBP’de Muhsin Yazıcıoğlu da benim öz kardeşim gibiydi.
Davutoğlu’na hem acıdım hem de kızdım
Seçimden çıkalı 6 ay oldu ama başbakan istifa etmek zorunda bırakıldı. İktidar partisi, genel başkan değiştirdi. Bu hızlı değişimleri nasıl okumak lazım?
Erdoğan şu anda tek adam. Artık başbakanlık diye bir şey olmayacak, başbakan diye tayin edilen kişi sekreter olacak. Davutoğlu’na hem acıdım, hem kızdım. Davutoğlu’nun şahsen harama bulaştığını sanmıyorum. Ama niye bu günahı üstlendiler ki? Ülke, başkanlığın önünü açmak için, bir danışıklı dövüş olan, çözüm diye çözülme süreci yaşadı. Burada da avukatlığı Davutoğlu yaptı. Şu an zaten Saray’ın emri dışında en küçük bir hareket yok. Bir paralel bahanesiyle istenilen herkes tutsak ediliyor. Tabii bu hikâyenin bir sonu gelecek ve hesabı sorulacak. Bu yüzden kendilerine hukuki kılıf, anayasal kılıf hazırlama gayreti var. Başkanlık sisteminin asıl temeli bu. O kadar çok suç işlendi ki, hesap vermemek için anayasal düzeni, demokrasiyi, hukuk düzenini, laikliği, her şeyi ortadan kaldırdılar.
Hesap vermemek için bunları yapıyorlar, dediniz. Peki bunun sorumlusu kim?
Doğu’da Kürt oylarını almak için Oslo ve İmralı’da yaptıkları görüşmelerde her türlü tavizi verdiler. Bugün o bölgelerde yaşananlarda sorumluluk tamamen Saray’da. Bakın devlet bünyesinde hem asker hem polise kıyım ve zulümler Öcalan’ın emriyle oldu. Paralel ifadesini ilk kullanan Öcalan. Neden? Çünkü Güneydoğu’da Hizmet Hareketi gençlere sahip çıktı.
Zulmedenler sağcı-solcu ayırmıyor
Hidayet Karaca‘yı yakından tanıyorsunuz. Ona karşı yapılanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hidayet Karaca’yı da, Gültekin Avcı’yı da yakından tanıyorum. İkisi de vatanını seven, harama bulaşmayan, karınca bile ezemeyecek insanlar. Şimdi onları cezaevinde eziyorlar. Gerçi zulüm ebedi olmaz. Sağ-sol diye ayırmıyorlar. Aynı şeyleri Uğur Mumcu da yaşamıştı. Mumcu, terör tezgâhının kimler tarafından düzenlendiğini, devletin PKK, Hizbullah’taki sorumluluklarını bildiği ve yazmaya başladığı anda hemen öldürüldü. Burada bir takım tehlikeli ve gizli güçler ortaya çıkıyor. Gültekin Avcı da PKK’ya verilen tavizler ve İran konusunda yazdıkları, söyledikleri nedeniyle hapse atılarak susturuldu.
Muhafazakâr geçinenler çıkarcı oldu
Bütün bu baskı ortamında hâlâ konuşabilen nadir isimlerdensiniz. Korkmuyor musunuz? Susturmak isteyenler yok mu?
Türkiye’de aydın kalmadı. Ben 73 yaşına gelmişim, Allah bana dünyada layık olduğumdan fazlasını vermiş. Son nefeste kelime-i şehadetten başka hiçbir beklentim yok. Ama ülkem için çok şeyler istiyorum. İnancım gereği, ülkemin geleceği için susmuyorum. ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.’ Elinle, dilinle mani olmaya çalışacak, o da olmuyorsa kalbinle buğzedeceksin. Elimizle yapacağımız bir şey yok ama dilimiz ve kalbimizle doğruları her zaman söyleyeceğiz. Bugüne kadar bana, sus diyen olmadı ama oğlumu işten attırdılar. Herkes benim ne inatçı olduğumu biliyor. Şu an iktidarda olanlar da beni 50 yıldır tanıyor. Allah’a şükür, sırtımda bir kambur yok. Bir yamuğum olsa perişan ederlerdi. Çok şükür bilerek harama bulaşmadık, bilmeyerek de bulaşmamışızdır. Ama oğluma faturayı ödettiler.
Nasıl bir fatura bu?
Ben konuştum, bedelini oğluma ödettiler. Yıllardır emek verdiği yerlerde çalıştırılmadı. İşsiz kaldı. Belediyeye girdi, orada da olmadı. Hayatımdaki en sıkıntılı dönemdeyiz. Özellikle 17-25 Aralık’tan sonra Türkiye’nin durumu bu. Uykumu, sağlığımı, huzurumu etkiliyor. Her şeyi, ailemi, hanımın sağlığını bile etkiliyor. Ben kendim için değil, ülkem için istiyorum. Herkes korkuyor, ben de onlara, “Amentü’yü dilinizin ucuyla bile okuyorsanız, ne diyor hayır ve şer Allah’tan, bırakın kullardan korkmayı Allah’tan korkun.” diyorum. Ama düşünebiliyor musunuz, şu var bu ülkede, inançlı geçinen bu toplumun yüzde 75’i rüşveti mubah görüyor. İmam-hatiplilerin yüzde 23’ü ancak namaz kılıyor. Acı olan bu. Kabul etmek lazım ki, bu tür şikeli oyunlarda AKP çok başarılı. Ama hiçbir dönemde rüşvet ve yolsuzluklar, zina, fuhuş, uyuşturucu, kumar, tüm gayri ahlaki olaylar böyle zirve yapmadı.
Toplum bütün bu haksızlıklar karşısında neden sessiz?
AKP tabanında herkesin mutlu olduğunu ben düşünmüyorum. Çıkar hesapları ve korku sebebiyle susuyorlar. Muhafazakâr geçinenler çıkarcı oldu. Toplum susuyor. Ben 1964’te hesap uzman muavini olarak Maliye Bakanlığı’na girdim. 52 senedir bu teşkilatı bilirim, hiçbir dönemde teşkilat bu şekilde politize olmamış ve iktidarın darbecisi haline gelmemişti. Biat etmeyen mükellefler inanılmaz şekilde, hukuka aykırı vergi incelemelerine muhatap ediliyor. Devletin kurumları silah olarak kullanılıyor. TOBB’daki adamlar Kılıçdaroğlu’nu alkışlıyor ama Cumhurbaşkanı’ndan ödü kopuyor. Kayyım atamaları tam bir mal gasbıdır. Mülkiyet hakkına tecavüzdür. Bugün Türkiye’de fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetlerinin zerre kadar mevcudiyetini kimse iddia edemez. Onun dışında iftira, hakaret, küfür almış başını gidiyor. Müslümanlığı istismar eden bir parti var. Bu, darbe dönemlerinde bile olmadı.