30 Mart 2014 yerel seçimler öncesi, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'nın Osmaniye mitinginde 'Hırsız var' pankartı açan İbrahim Alıcı(36)'nın koruma polislerinin kendisine 'işkence, tehdit, hakaret, kötü muamele ve darp' yaptığına ilişkin şikâyetinde savcının verdiği 'takipsizlik' kararına itiraz eden avukatlar hakkında soruşturma başlatıldı. Avukatlar Tugay Bek ve Sevil Aracı Bek, müvekkilleri Alıcı'ya yönelik itiraz dilekçesini değerlendiren Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliği, 'takipsizlik' kararının bozulması talebeni ret ederken, iki avukata dönük Adalet Bakanlığı'na suç duyurusunda bulundu. Bakanlık, Bek çiftinin soruşturulmasına 'olur' verip, savunma istedi.
Soruşturmaya gerekçe olarak ise avukatların İbrahim Alıcı adına verdikleri itiraz dilekçesindeki şu ifadeler gerekçe gösterildi: "…Dönemin AKP Genel Başkanı ve Başbakanı Tayyip Erdoğan 3 Mart 2014 günü Osmaniye'de bir seçim mitingi düzenlemiştir. Miting sırasında müvekkilim İbrahim Alıcı 'Hırsız Var' yazılı bir pankart açmıştır. Bunun üzerine Başbakanlığın koruma polisleri tarafından İbrahim Alıcı dövülerek gözaltına alınmış ve kapalı bir minibüsü bindirilmiştir... AKP hükümeti döneminde, işkence ve kötü muamelenin sokağa taştığı bir gerçektir. Toplumsal olaylarda polisler, eylem ve ifade hürriyetini kullanan vatandaşlara orantısız bir şekilde müdahalede bulunuyor. Bunları yapan polisler cezasız kalmakta. Hatta 'destan yazdılar' diyen Başbakanın takdirini kazanmaktadır. Osmaniye'de yaşananlar ise Başbakanlık korumalarının hukuk tanımamak ve insan haklarını ihlal etmek konusunda kendilerini diğer polislerden de ayrıcalıklı gördüklerini ortaya koymaktadır. 'İşkenceye sıfır' söylemini kullanan Başbakanın korumaları sokakta işkence yapmaktadır. İbrahim Alıcı'ya yönelik işkencenin Başbakanın izni ve göz yumması olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir. Tayyip Erdoğan'ın merkezinde olduğu yolsuzluk ve rüşvet skandalları her geçen gün daha fazla ortaya saçıldıkça farklı düşünceler ve eleştiriye olan tahammül de azalmakta. Alıcı'ya yönelik işkence kötü muamele AKP hükümetinin ülke genelinde uygulamaya çalıştığı baskı ve sindirme politikalarının bir uzantısıdır…"
Sulh Ceza Hakimliği'nin girişimiyle ve Bakanlığın haklarında soruşturma izni vermesine tepki gösteren Avukat Tugay Bek, Alıcı'nın şikayetiyle ilgili verilen 'takipsizlik' kararının reddedilmesiyle Anayasa Mahkemesi'ne müracaat ettiklerini hatırlattı. Müvekkili Alıcı'nın işkence gördüğünün raporlarla sabit olduğunu belirten Bek, "Başsavcılık kamu görevlilerin yargılanmasına izin vermedi. Biz bunun arkasında siyasi bir baskının olduğunu savunuyoruz. Özellikle Tayip Erdoğan ve etrafındakilere karşı yargı mensuplarının bir dokunulmazlık zırhı oluşturduğu düşünüyoruz. Böyle siyasi bir baskı olmasaydı mutlaka polisler yargılanacaktı. Bu ifadelerimizden Sulh Ceza Hakimliği suç işlediğimiz kanaatine varmış ve hakkımızda ihbarda bulunuş. Bakanlıkta buna olur vermiş. Şimdi savunmamız isteniyor. Bu girişimin hukuksuz olduğu kanaatindeyiz. Bir avukatın müvekkilinin menfaati için yazdığı bir dilekçeden suç türetmek hukuk açısından vahamettir. Hakkımızdaki soruşturma itiraz dilekçemizin haklılığını gösteriyor. Çünkü biz bu olayda yargı üzerinde siyasal bir baskı olduğunu düşünüyoruz. O siyasal baskı halen devam ediyor. Bu hukuka yönelik bir saldırıdır. Bir şekilde sindirilmek isteniyoruz. Yolsuzluk ve hırsızlıklara bulaşan kişiler ise koruma kalkanına alınmış halde." dedi.
'BİR KISIM HAKİMLER BU TÜR DOSYALARI FIRSAT OLARAK GÖRÜYOR'
Dilekçelerinde bir hakaret unsuru olmadığını ileri süren Av. Bek sözlerine şöyle devam etti: "Neden böyle bir soruşturma açılıyor? İki ihtimal var. Söz konusu hakimler hukuk fakültelerinde Anayasa ve ceza hukuku derslerini ihmal etmiş olabilir. Bu iyi bir ihtimal. Daha vahim olanı ise bir kısım hakimler bu tür dosyaları meslek hayatlarının fırsatı olarak görüyor. 'İşte o gün bugün. Kendimi gösterme fırsatı geldi. İktidara kendimi tanıtmak için bir imkan buldum anı olarak bakıyorlar. Bu kararların arkasında böylesine art niyet yatıyor. Yoksa herhangi bir hakim ve savcının bu yönde karar kullanmasını kabul edilemez. Benzer örneklerini de meslek hayatımda görmedim. Ne yazık ki meslekte yükselme gayreti içinde olan utanç duyulması gereken bir zihniyetin sergilendiği kanaatindeyim." CİHAN