'Taliban sözünde durmadı'

ABD’nin Afganistan'dan kaotik bir şekilde çekilmesinin ve Taleban’ın iktidara gelmesinin üzerinden bir yıl geçti. Bu bir yıl içinde Taleban halka verdiği sözleri yerine getirmezken, sosyo-ekonomik durum daha da kötüleşti.

SHABER3.COM

Bu ayın başında El Kaide lideri Eymen El Zevahiri’nin ABD’nin düzenlediği bir operasyonla Afganistan’ın başkenti Kabil’de evinde öldürülmesi ise Taleban’ın uluslararası arenada tanınma çabalarını baltaladı.

VOA’in Güney ve Orta Asya Bölümü Direktörü Ayesha Tanzeem, geçen yıl ABD Afganistan'dan çekildiğinde Kabil’deydi.

Son bir yılda sık sık Afganistan’a giderek ülkenin durumu ile ilgili haberler yapan Tanzeem, Taleban’ın yönetimi devralmasından bu yana geçen bir yılı VOA Türkçe’ye değerlendirdi.

VOA Türkçe’ye 6 ay önce bağlandığınızda yabancı bir gazeteci olarak Afganistan’a seyahat edebildiğinizi, Taleban’la röportaj yapabildiğinizi söylemiştiniz. Bu durum hala geçerli mi? Uluslararası basının Afganistan’a girip haber yapmasında bir sorun var mı?

Ayesha Tanzeem:
Gördüğünüz gibi şu anda Afganistan'ın başkenti Kabil'de olmam gerekirken Pakistan'ın İslamabad kentinde bulunuyorum çünkü neredeyse bir ay önce tüm gazeteci kimlik bilgilerimle başvurmuş olmama rağmen Taleban bana hala vize vermedi. Bununla birlikte şu anda Kabil'de dünyanın farklı başkentlerinden vize almış başka yabancı gazeteciler var.

Ancak oradan aldığım haberler, özellikle El Kaide lideri Eymen El Zevahiri'nin öldürüldüğü insansız hava aracı saldırısından sonra durumun çok gergin olduğu yönünde. Ayrıca kısa bir süre önce bir Hint kanalı için haber yapan Pakistanlı gazeteci Anas Mallick'in Taleban tarafından gözaltına alındığını ve şiddet gördüğünü biliyoruz.

Ayrıca Taleban'ın tüm gazetecilere, özellikle de yabancı gazetecilere şüpheyle baktığını ve casus olabileceklerini düşündüğünü duyuyoruz. Yani sadece bir yıl önce değil, altı ay önce bile Afganistan'a gittiğimizde sahip olduğumuz erişim şu anda ciddi şekilde kısıtlanmış görünüyor.

Taleban’ın iktidara gelmesinden bu yana Afganistan ekonomisi derin bir krize girdi. Ülkeye yapılan yardımların aniden kesilmesi ve Ukrayna'daki çatışmaların yol açtığı enflasyon buna katkıda bulundu. Ancak esas Afganistan, rezervlerine erişimi olmayan Merkez Bankası’nın çalışamaması nedeniyle ciddi bir sıkıntı içinde. Bu kriz gıda güvenliği, sağlık hizmetlerine erişim ve başka alanlarda Afganlar’ın gündelik hayatını nasıl etkiliyor?

Ayesha Tanzeem:
Merkez Bankası’nın uluslararası bankalarla işlem yapamamasının Afganlar’ın yaşamları üzerinde gerçekten ciddi bir etkisi oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün bu konuda bir raporu var.

Taleban'ın yönetimi ele geçirmesinin hemen ardından ABD'nin başını çektiği bağışçı ülkelerin Dünya Bankası'na yaklaşık 2 milyar dolarlık bir finansman başlatma talimatı vermesi ancak uluslararası bankaların, bir Afgan banka ya da merkez bankasıyla çalışmak ya da herhangi bir işlem yapmak konusunda çok tereddütlü olduğunu söyleyen bir Birleşmiş Milletler raporu da var; çünkü pek çok Afgan bakan yaptırım listesinde yer alıyor.

Yani temelde, milyonlarca Afgan'a, öğretmenlere, sağlık çalışanlarına ve diğerlerine giden tüm maaşlar durdurulmuş oluyor. Şimdi, uluslararası toplum tarafından bazı mekanizmalar bulundu, ancak bunlar hala yeterli değil.

Taleban yönetimi ele geçirmeden önce Afgan bütçesinin yüzde 75'i bir tür dış yardım fonuyla yönetiliyordu. Dolayısıyla etkisi çok ağır oldu.

Geçen yılın Ağustos ayından bu yana neredeyse tüm Afgan ailelerin ya tüm gelirlerini ya da her ikisini birden kaybettiklerini, dolayısıyla alım güçlerinin düştüğünü belirten raporlar var. Bu raporlara Dünya Gıda Programı'nın raporu dahil.

Gıda güvensizliği ciddi şekilde artmış durumda. Birleşmiş Milletler, ülkenin neredeyse yarısının bir tür gıda sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunu bildiriyor. Çocuklar artık yetersiz besleniyor. Ülkede akut açlık var ve durum iyi değil.

Uluslararası Af Örgütü geçen ay bir rapor yayımladı ve ‘Afganistan’daki kadın ve kız çocuklarının hayatları Taleban’ın insan haklarına yönelik baskıları nedeniyle harap oluyor’ deniliyordu. Bir zamanlar toplum içinde dinamik bir hayat süren kadınlar göz önünden çekildi. Taleban’ın iktidarda olduğu bir yılın ardından, Afganistan’da kadınların durumu nasıl? Herhangi bir gelişme ya da bir umut görünüyor mu ufukta?

Ayesha Tanzeem:
Bilmiyoruz çünkü senin de başta söylediğin gibi Taleban, kadın hakları ve insan hakları konusunda pek çok söz verdi ve ne yazık ki sözlerini yerine getirmediler.

ABD ile yapılan müzakereler sırasında, kadınların çalışma ve eğitim haklarının olacağına dair söz vermişlerdi. Ancak son bir yılda Taleban'ın kız çocukları için ortaokulları açmadığını gördük, bu da mevcut öğrenciler mezun olduktan sonra üniversitelere gidebilecekken, Taleban kızların ortaokula gitmesine izin vermezse, hiçbir kız eğitimine devam edemeyecek anlamına geliyor. Kaynaklar kurumuş olacak.

Benzer şekilde bakanlıkların çoğunda çalışan kadınlara da evde kalmaları söylendi. Yakın zamanda uluslararası medyada yer alan haberlere göre Taleban, birçok vilayette Maliye Bakanlığı'nda çalışan kadınları arayarak ‘işinizi kendiniz yapacağınıza bir erkek akrabanızı gönderin’ dediğine yer verildi.

Afgan medyasında kadınlara TV kanallarına çıktıklarında gözleri hariç tüm yüzlerini kapatmalarının söylendiğini biliyoruz. Seyahatleri ciddi şekilde kısıtlandı. Yanlarında bir erkek vasi olmadan uçağa binemiyorlar.

Dolayısıyla kadın hakları Taleban'ın bu yeni döneminde en büyük hak kayıplarından biri oldu. Taleban okul açacağına dair söz veriyor; açmak istemediklerini asla söylemiyorlar. Açacaklarını söyleyip duruyorlar, planlar yaptıklarını söyleyip duruyorlar ama bir yıl oldu bile.

Bu yüzden herkes onlara bu planların ne olduğunu ve ne zaman hayata geçirileceğini soruyor. Neden olmadığıyla ilgili ise bize herhangi bir cevap vermiyorlar. Ancak Afgan kadınları acı çekiyor.

Taleban’ın iktidara dönüşünün birinci yıldönümünde başkentte yaşanan bir dizi saldırı, rejimin halkı güvende tutabildiği iddiasını boşa çıkarmış görünüyor. Taleban’ın sokaklardaki varlığı nasıl?

Ayesha Tanzeem:
En azından saldırılardan sonra çok tetikte olduklarını görüyoruz. Örneğin Eymen el Zevahiri'nin evine yapılan saldırıdan sonra. Hatta bu nedenle başta bahsettiğim gazeteci Anas Mallick'in, gizli bir bölgede değil halka açık bir caddede olmasına rağmen, sokağına bile girmemişken Zevahiri’nin evinin video görüntüsünü çektiği için tutuklandığı iddia edildi.

Dolayısıyla Taleban'ın sokakta var olduğunu biliyoruz ancak azınlık nüfusunu koruyamadıklarını da gördük. Yakın zamanda Kabil'de Şiiler'e Muharrem ayında kutsal geçit törenleri sırasında bir saldırı oldu. Yani Afganistan'daki azınlıklar acı çekiyor.

Ayrıca Taleban liderlerine saldırıların da arttığını görüyoruz. Yakın zamanda Taleban'ın saygıdeğer ve kıdemli bir lideri, birçok Taleban'a öğretmenlik yapmış, resmi bir pozisyonu olmayan Şeyh (Rahimullah) Hakkani suikasta uğradı. Bu bir intihar saldırısıydı. Dolayısıyla güvenlik tehditlerinin arttığını görüyoruz; IŞİD bu saldırıların çoğunu üstleniyor.

Ancak aynı zamanda kuzey vilayetlerinde, özellikle sınır vadisinde ve Bağlan gibi çevre vilayetlerde, NRF yani Afganistan Ulusal Direniş Cephesi olarak adlandırılan Afgan direniş güçleri tarafından üstlenilen saldırılar görüyoruz.

Bunlar, El Kaide tarafından öldürülen ünlü Kuzey İttifakı lideri Ahmed Şah Mesud’un oğlu Ahmed Mesud tarafından yönetiliyor. Dolayısıyla oğul Mesud'un bu güçlere liderlik ettiği zannediliyor ve Taleban liderlerini hedef alan saldırılar düzenlediklerini iddia ediyorlar.

Taleban hala ülkenin neredeyse tamamını kontrol ediyor olsa da, yani Taleban'ın giremeyeceği hiçbir bölge kalmamış olsa da, Taleban liderlerine yönelik bireysel saldırılar artmış ve güvenlik vakaları ciddi bir endişe kaynağı haline gelmiş durumda.

El Kaide lideri Eymen El Zevahiri’nin CIA’in insansız hava aracı saldırısında öldürülmesinin Washington ile Taleban arasındaki ilişkileri karıştırdığı aşikar. Batı medyasında birçok analiz okuyoruz ama bilmediğimiz bir şey var ki o da Afgan halkının tepkisi. Bu operasyonun Afganlar arasındaki etkisi nasıl ya da bir etkisi oldu mu?

Ayesha Tanzeem: Sıradan Afganlar sadece hayatlarına devam etmek istiyorlar. Masalarında yemek istiyorlar, çünkü acı çekiyorlar. Yani Eymen El Zevahiri’nin Kabil'de olması ya da olmaması, çocuklarını doyurmak için mücadele eden sıradan Afganlar’ın umurunda değil.

Ancak bu saldırı dediğin gibi Taleban'ın Batı ve ABD ile ilişkilerini ciddi şekilde etkiledi. Verdikleri ilk ve en büyük sözlerden biri, topraklarının hiçbir terörist unsur tarafından kullanılmasına izin vermeyecekleri ve El Kaide ile ilişkilerini kesecekleri yönündeydi.

Ancak El Kaide liderinin Kabil'de lüks bir mahalle olarak bilinen bir yerde özgürce yaşıyor olması ve buraya ailesiyle birlikte olmak için oraya taşınmış olması, Taleban'ın vaatlerine büyük bir darbe.

Taleban resmi açıklamalarında Zevahiri'nin Kabil'deki varlığından haberdar olmadıklarını ve araştırdıklarını söylese de pek çok analiz bunun mümkün olmadığını söylüyor.

Konuştuğum tüm analistler Zevahiri'nin Taleban'ın haberi olmadan Kabil'e taşınmış ve orada yaşıyor olmasının mümkün olmadığını söylüyor. Bu da bizi, ABD istihbaratı dahil istihbarat topluluklarının Taleban'ın bu gruplarla olan derin ilişkisine dair endişelerine ve Taleban'ın El Kaide ve benzeri grupları durdurma iradesi ve kapasitesine dair soru işaretlerine getiriyor.

Taleban bu bağı gerçekten koparmaya hazır mı değil mi? Geçen yıl bu konuda çok şey yazıldı. BM raporu dahil pek çok rapor El Kaide'nin hala Afganistan'da olduğunu söylüyordu. Yani bu saldırıdan sonra pek çok soru işareti var.
<< Önceki Haber 'Taliban sözünde durmadı' Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER