Türk yapımı ilk uydu seneye

İTÜ Uzay Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan, kamu ve özel sektörün uzay teknolojisi ilgisi sayesinde mezunların kapışıldığını söylüyor.

Türk yapımı ilk uydu seneye

Gökyüzü ve uzay, her insanın merak ettiği konuların başında geliyor. Ancak uzayın önemi ve belirleyiciliği özellikle son yarım asırdır ‘merak edilen’ yer konumunun çok ötesinde artık. Nitekim uzaya araç ve insan göndermek, süper güç olmanın tartışılmaz şartlarından biri. Zaten ABD ve Rusya bunun için mücadele veriyor yıllardır. Uzaya ilk uyduyu 1957’de Ruslar gönderdi. İlk insanı göndermeyi de onlar başardı. ABD ise 20 Temmuz 1969’da Ay’a uzay aracı indiren ilk ülke oldu. ABD’li astronot Neil Armstrong Ay’a ayak bakan ilk insan unvanını elde etti. Türkiye’de uzaya araç ve insan gönderilmesi düşüncesiyle eğitim yapılan tek merkez İstanbul Teknik Üniversitesi’nde. TÜBİTAK bünyesindeki Bilgi Teknolojileri ve Elektronik Araştırma Enstitüsü, Tusaş Havacılık ve Uzay Sanayii, Habersan, Aselsan ve Ayasaş gibi kurumlar da uzay çalışmaları yürütüyor. İTÜ ve BİLTEN, Türkiye’de üretecekleri küçük ölçekli uyduları 2007’de uzaya fırlatmayı planlıyor. Dünyanın lisans düzeyinde ‘uzay mühendisliği’ eğitimi veren tek merkezi İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Uzay Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan ile çalışma, proje ve hedefleri hakkında konuştuk. -Ünlü fizikçi Stephen Hawking “Mars’ta koloni kurmazsak salgın hastalıklar sonumuz olur.” diyor. Bu mümkün mü? Hawking, “Dünyadan bir an önce kaçmakta ya da bunun hazırlığını yapmakta fayda var.” diyor özetle. Ama bilimsel olaylarda şöyle diğer bir etken de var. Bir uzay aracını ne kadar hızlı götürürseniz, üzerindeki ısı transferi o kadar yüksek olur. Bir süre sonra buna uygun malzeme bulmanız zorlaşır. Hatta pratik değildir. Bu teoridir ama pratiğe geldiğinizde bir süre sonra ortam değişir, plazma olur. Plazmanın ısı transferi farklıdır, o kadar ısıya ihtiyacınız yoktur. Dolayısıyla doğa da bir şekilde bu görevi üstleniyor. Salgın hastalık vs. insan için kaotik bir durum ama doğal bir dengeleme oluyor. Uzaya çıkılacak, değişik yerlere gidilecek. 20-40 yılda olur mu? Bence daha sonra olur. - Hâlâ Ay’a ayak basılması bile tartışmalı... Her zaman sorgulanabilir ama bize verilen bilgiye göre basmışlar. -1969’da Ay’a giden insanlar şimdi neden gitmiyorlar? Bir yerde çok az petrol vardır. Çıkarmaya değmez. Concord uçakları bir süre uçtular sonra nerdeyse üste para verip uçuruldular. Bu bir ekonomi ya da ne kadar fayda alacağınız problemi. AY’A İSTELER BUGÜN DE GİDERLER -Ay’a gidilmediğine inanan uzay araştırmacıları var mı? Tanıdığım yok. Basında yazılanlar komplo teorileri. Ay’a gidilmemesi için hiçbir neden yok. İsteseler yine giderler. -İlk Türk astronot ne zaman yetişecek? Başbakanın himayesindeki Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nun astronot yetiştirme programı 2008’de başlıyor, 2014’e kadar gidiyor. Küçük bir bütçesi var. Astronot yetiştirebilirsiniz ama bunun için ortam ve altyapı olmalı. Ya da adayı gönderirsiniz ABD’de yetişir. -Türkiye’de şu anda ortam var mı? Yok. Başlamak lazım. -Uzay mühendisliği eğitimi veren başka bir bölüm var mı Türkiye’de? Yok. -Astronotun da burada yetişmesi daha mantıklı değil mi? Doğru değil. Astronot olmak şuna benzer. Mesela ben uçak mühendisiyim ama pilot değilim. Pilotların yüzde 99’u da uçak mühendisi değil. Görevimiz astronot olmak değil ama bir uzay mühendisi astronot olursa çok iyi olur. -Fakültenizde yetişemez mi astronot? Astronot yetiştirilecekse bir merkez olmalı. Üniversite içinde ya da dışında olur. Çok büyük tesislere ihtiyaç var. Uzay bire bir simüle edilmeli. Çok maliyetli. Üniversitede büyük bir merkez yaparsınız olur. Ama yine de ulusal bir merkez olmalı. -NASA’ya eleman gönderiyor musunuz? NASA ile bire bir anlaşmamız yok. Ancak elemanlarımız ABD’de yüksek lisans, doktora yapıyorlar kolaylıkla. NASA’da çalıştıkları da oluyor. Bugüne kadar NASA’da birçok Türk çalışmış. Çoğu da İTÜ mezunu. Sadece bizim fakülte ya da bölümle ilgili değil. Genç bir bölümüz zaten. -Uzay mühendisliği neleri kapsıyor? Uzay çalışmalarına bütün bilim ve mühendislik alanları dâhildir. Bizden önce Türkiye’de Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümleri vardı, halen de var. Bunların görevi gerçekten gökbilimi yapmak. Astronomi, gezegenlerle uğraşır. Hatta Fen-Edebiyat fakültelerinin fizik bölümleri de bu çalışmaları yapıyor. Yurtdışında da yer uzay bilimleri olarak geçiyor. Uzay mühendisliği ise doğrudan teknolojiyle ilgili. Temel görevi uzay aracı tasarlamak. Üretimine katkıda bulunmak. Uzay aracı dediğinizde de, günümüzdeki uydu türü, uzayda belli bir işlevi yerine getiren sistemler. Onun dışında uzay mekiği ve delta roketi gibi taşıyıcı ve fırlatıcılar var. Uzay ortamını öğretiriz. Uzay biliminde de vardır benzer bir ders. Bir de uzay ortamının uzay araçlarına olan etkisi öğrenilir. Dolayısıyla yörünge mekaniği de öğretilir. Bir tür ara kademeyiz. Mühendislik olarak gerekli işlemleri yapıyoruz ki astronotlar uzaya gidebilsin, uydular gönderilerek haberleşme sağlanabilsin. -Ne zaman kuruldu bölüm? Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi 1983’te açıldı. Uçak mühendisliği bölümü eski, 1940’lardan bu yana var. Eskiden makine fakültesinde bir bölümdü. Oradan mezunum. Fakülte kurulduğunda o zamanki adı ‘uzay bilimleri ve teknolojisi’ olan uzay mühendisliği ile meteoroloji mühendisliği bölümü vardı. Doğrudan havayla ilgililer birbirine yakın diye üç bölüm fakülte olarak oluşturuldu. 1983’te uzay bilimleri ve teknolojisi adındaki bölüm hemen öğrenci almadı. Uçak mühendisliği bölümüyle birlikte lisans ve yüksek lisans eğitimine önem vererek bir hazırlık süreci geçirdi. 1986’dan itibaren ilk 10 öğrenci alındı. 1990’da ilk mezunlarını verdi. İlk mezunlardan ikisi oldukça meşhur sayılır. Hakan Altınay, uzay mühendisidir. (Türkiye’de ilk endüstriyel robotu geliştiren kişi. Şu an İzmit Gebze’de otomotiv firmalarına robotik otomasyon hizmeti veren bir işletmeyi yönetiyor. E.A.) Biz yılda 30 öğrenci alıyoruz, uçak mühendisliği 50 öğrenci alıyor. İç içeyiz. Dünyada benzeri olmayan bir durum var uzay mühendisliğinde. Türkiye’de uzayla ilgili dersleri veren tek kurumuz. Dünyada yüksek lisans düzeyinde veriliyor. Mesela yörünge mekaniği, roket motorları ve uzay aracı tasarımı dersleri. -Çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? TÜBİTAK’tan araştırma projesi aldık. Uzay aracı tasarım laboratuarı kuruyoruz. İçinde ekimde satın aldığımız uzay simülasyon (benzetim) odası var. Öğrencilerimiz her yıl burada 10 santime 10 santimlik bir kilodan daha hafif Türksat dediğimiz uydulardan üretecek. Uzay ortamına elverişliliğini test edecek. Gerekirse de zaman zaman uzaya fırlatılacak. Bunun dışında haberleşme laboratuarı da oluşturuyoruz. Gerek kendi, gerekse benzer diğer uydularla haberleşme imkânı bulacağız. Bunların önemli bir kısmı sene sonunda başarılmış olacak. -Uzaya fırlatılabilecek düzeyde bir ürün mü ortaya konulacak? Tabii, yalnız fırlatmayı biz yapmıyoruz. Bu Türksat programı. ABD’de bir üniversite konsorsiyumu var. Uydumuzu vereceğiz, orada fırlatılıp yörüngeye yerleşecek. Buradan onunla haberleşeceğiz. - Yaptıklarınız iletişim amaçlı mı? Uyduların görevleri farklı. Mutlaka iletişim kurmak zorundasınız ama televizyon yayını anlamında değil. Uydu bilimsel bir uydudur. Amacı bilimsel gözlem yapmaktır. Mesela iyonosferdeki birtakım bilimsel verileri, değişiklikleri ölçmektir. Sürekli haberleşme durumundasınız. Haberleşme uydusu sadece yerdeki yayını alıp tekrar yansıtır. İLK UYDULARIMIZI ÜRETİYORUZ -Bilimsel uydu projeleriniz de var mı? İlerde 20 santime 20 santimlik daha büyük bir uydu projemiz var. Bilimsel amaçlı olacak. 10 santime 10 santim olanlar eğitim amaçlı. Türkiye’de ilk defa olacak böyle bir uydu. Onun dışında TÜBİTAK BİLTEN’in uydu projesi var. Daha öncesinde ABD’ye anahtar teslim uydu yaptırdılar. (Adı BİLSAT) Şu an uçuyor. Onunla haberleşiyorlar. -Yani uzaya fırlatılabilecek ve iş görecek çapta ilk uydularımızı mı yapıyoruz şu sıralar, öyle mi? Yapmaya başladık. Başaracağımızı umuyoruz. BİLTEN de daha büyük bir uydu için (Adı RASAT) benzer bir çalışma yapıyor. -Onlarda mı kendileri yapacak? İlk uyduyu dışarıya yaptırırken yanında bulundular. Gruptan biri de bizim mezun. Birtakım görevler belirlenmiştir Türkiye’de. Üniversitemizin görevi insan yetiştirmek. Uzay endüstrisi için insanları iyi bir şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz. Kurduğumuz laboratuar ve yaptığımız çalışmaların bu yönden büyük önemi var. - Ne zaman uzay aracı yapılacak peki? Birkaç yıl önce başladı. -Sizin bölümde mi? Sadece bizim bölümle ilgili değil. Bizim bölümün kurulmasıyla insan yetiştirme bakımından başladı. Birkaç yıl önce de devlet politikası olarak ortaya kondu. Bir milyar 125 milyon YTL’lik bir proje. İçinde devlet kuruluşları ve özel sektör var. Büyük havacılık firmaları adlarına uzay kelimesini de eklediler. Ekip kuruyor, çalışıyorlar. Uzay mühendisliği bölümü öğrencileri iş bulamamaktan yakınırlardı. Böyle bir dertleri kalmadı, gruplar halinde gidiyorlar endüstriye. -Önceden uzay mühendisleri ne iş yapıyorlardı? Endüstri, uzay mühendisliğinin ne olduğunu bilmiyordu. Sen uzay mühendisisin yüksek işlerle uğraşıyorsun, ben sana ne iş vereyim, ne yaptırabilirim ki, diyordu. Aslında sonuçta bir makine mühendisidir, uzay mühendisi. Uçak mühendisi nasıl bir özel makine mühendisiyse, uzay mühendisi de öyle. Artı bilgisi vardır. Bir de araçların yerden kaldırılması gerektiği için tasarımı çok farklı ve hassastır. Daha az hataya yer vardır. Riski ve maliyeti çok yüksektir. İSTİHDAM PROBLEMİMİZ YOK -İstihdamdaki son durum nasıl? TAİ uzaya büyük ağırlık vermeye başladı. Bilten aynı şekilde. Uzay mühendisleri disiplinler arası eğitimi çok iyi alarak yetişiyor. Yoksa oraya makine, elektrik-elektronik, kontrol ve uçak mühendisi de lazım. Ama uzay mühendisi bu eğitimlerin hepsinden alıyor ve alt yapısı gelişiyor. Bir disiplinden eleman alındığında diğer disiplinlerin eğitiminin verilmesi de gerekiyor. Bu da 3, 6 ya da 9 ay zaman kaybı demek. Yani istihdam problemi yok artık. -Başka projeleriniz var mı? En önemli projemiz uydu tasarımına yönelik. Türkiye ve uzay endüstrisine destek verecek insanları yetiştirmeyi amaçladığımız için burada yapılabilecek uydular. Onun dışında daha büyük uydular ve fırlatma araçları. Diğer uzay sistemlerine yönelik de çalışmalarımız var. Gerek DPT, gerekse üniversite sanayi işbirliği çerçevesinde. Özel ve devlet kurumlarına danışmanlık hizmetlerimiz de var. -Çalışmalarınızda İTÜ’deki teknokent değerlendiriliyor mu? Bütün bunlar sanayiyle teknokentte üretilebilir elbette. -İşbirliği düşünülüyor mu? İTÜ teknokentteki Vestel Savunma ile görüşmeler yapılıyor. Ancak TAİ, Aselsan ve Habersan Ankara’da. -Astronomi ile deprem gibi yer hareketleri arasında ilişki kuruluyor... Böyle bir görevimiz ve çalışmamız yok. Bu işte en iddialı insanlar Ruslar. Bir ara Ruslar ile böyle bir proje önerisi yazdık ama sonra devam etmedik. İyonesferde birtakım ölçülebilen büyüklüklerin deprem öncesinde ani değişim gösterdiğini iddia ediyorlar. Ama kanıtlanmış değil. -Uzaydan görüntüleme ve dinleme hangi aşamada... Bir metrenin altında görüntülemek çok pahalı ama mümkün. Resminizin uzaydan çekilmesi anlamına geliyor. Son teknolojiyi bilmek imkânsız. - İnternet iletişimi tamamen uydudan olamaz mı? Uzaya bir veri gönderip indirmeniz zaman kaybına sebep oluyor. Kablolarda bu çok daha hızlı. İnternette sörf yapmak için sorun çıkarmıyor ama pratik uygulamalarınız varsa, düğmeye bastığınızda sonucu görmek istiyorsanız uydular yavaş kalıyorlar. Kablosuz iletişim yakın civarlar için geçerli. -Columbia faciası önlenebilir miydi? Testler daha iyi yapılsa, dikkatli gözlenebilse önlenebilirdi. Columbia bilgisayar değil, insan hatasından düştü. -Para bölümü halledilse Türk mühendisleri çok rahatlıkla şu andaki bilgi birikimiyle Columbia ya da Discover gibi uzay aracı yapacak teknik donanıma sahip mi? Paradan çok organizasyon önemli. Planlama doğru yapılmalı. İçerden ve dışardan alınan destekle bu iş mutlaka yapılabilir. Her şey şu an hazır mı, var mı derseniz; bu değil, bu bir süreç. Ama 10 yıl içinde yapılabilir. Doğru insanların çalıştırılması gerekiyor. Bütçeyi de koyduğunuzda. TURKSAT-5A’YI TÜRKİYE YAPACAK Uyduların uzayda belirli bir yörüngeye oturtulması iletişim teknolojisinde de çığır açtı. Türkiye’nin ilk haberleşme uydusu Türksat 1B, 1994’te uzaya fırlatıldı. Onu, 1996’da Türksat 1C ve 2001’de Türksat 2A izledi. Türk Telekom’un özelleştirilmesi sürecinde Rekabet Kurulu’nun kararı doğrultusunda kurulan Türksat AŞ, 2014’te sona eren eylem planı hazırladı. Buna göre Türksat 3A uydusu çalışmalarına hız verildi. İhalesini Fransız Alcatel firmasının kazandığı Türksat 3A’nın iki yılda bitirilmesi ve 2008 başlarında fırlatılması öngörülüyor. Uydunun imalatı ve dizaynı aşamasında 22 Türk mühendis de görev alacak. Ardından yine plan çerçevesinde bir gözlem uydusu imal edilecek. Türksat 4A uydusu Türkiye’de yerli ve yabancı işbirliği ile üretilecek. Hedef, Türksat 5A’nın her şeyiyle yerli olması. AKSİYON
<< Önceki Haber Türk yapımı ilk uydu seneye Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER