Paris'teki terör saldırısı, Almanya'da da 'Genç insanları aşırıcılığa iten sebepler nedir?' sorusu çerçevesindeki tartışmaları canlandırdı. Friedrich Ebert Vakfı'nın yayınladığı raporda bu ve diğer sorulara cevaplar arandı.
Raporda terör ve aşırıcılığa karşı dinler arası diyalog ve aydınlatma çalışmalarının reçete olabileceği belirtildi. Ayrıca İslam'ın Almanya'da resmi din olarak kabul edilmesinin önemi vurgulandı.
Fransa'nın başkenti Paris'teki terör saldırıları gençlerin aşırıcılığa kaymasının önlenmesinin önemini gözler önüne serdi. Friedrich Ebert Vakfı'nın (FES) aşırıcılık ve İslam karşıtlığı konusunda uzmanlar heyetine hazırlattığı raporda gençlerin aşırılığa kaymalarının sebepleri, bunu önlemeye yönelik tedbirler ve diğer konular irdelendi.
FES araştırmasında radikalleşmeye sebep olan tek bir unsurun olmadığına dikkat çekildi. Aşırı sağcılıkta olduğu gibi İslamcı çevrelerden aşırıcılığa kayanlarda da bazı benzerlikle söz konusu: Örneğin gençlerin aile içinde yaşadığı şiddet; aile içinde huzurun olmaması, buna bağlı olarak ebeveynlerin ayrılmaları; gençlerin psikolojik sorunları; ayrımcılığa uğramaları ve radikal grupların ağına takılmaları gibi bir dizi sebepleri saymak mümkün.
Uzmanlar, tüm bu sebeplere maruz kalanların radikalleşeceği manasına gelmediğine de dikkat çekiyor. Radikallerin profilini çıkarmaya çalışan uzmanların görüşlerini şöyle özetlemek mümkün: Şu ve bu özelliği taşıyanlar aşırıcılardır demek mümkün değildir.
GENÇLERİN AŞIRICILIĞA KAYMALARI ÖNLENMELİ
Bu bakımdan gençlerin aşırıcılığa kaymalarının önlenmesinin öneminin altı çiziliyor. FES raporunda devletin, aşırı grupların etkinlik alanlarının daraltılmasına yönelik adım atması talep ediliyor. Ayrıca hapishanedeki gençlerin IŞİD gibi terör örgütleri ve diğer aşırı grupların ağlarına takılmamaları için projeler üretmesi öneriliyor. Bunun için uzmanlar, devlet ile ülkedeki İslami kuruluşlarla işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Radikalleşmeye karşı ise dinler arası diyalogun geliştirilmesi, ayrıca aşırıcılık ve terör hakkında aydınlatma çalışmaları reçete olarak sunuluyor. Bunların yanı sıra gençlere örnek teşkil edecek şahısların öne çıkartılması, Müslümanlara yönelik internet ortamında Almanca neşriyatların çoğaltılması da diğer önerilerin bazıları.
MÜLTECİLERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR
FES raporunda Almanya'daki Müslümanların sayısı en az 4 milyon olduğuna, Ortadoğu ve Afganistan'dan gelen sığınmacılarla bu sayının artabileceğine dikkat çekiliyor. Raporda ayrıca İslami gruplar arasındaki farklılığın da göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanıyor.
Sığınmacılara yönelik çalışmalar aşırıcılığı önleme hususunda önem arz ediyor. Bu bakımdan uzmanlar sığınmacıların aşırı grupların ağlarına takılmamaları için devletin önlemler almasını öneriyor.
ALMANYA İSLAMI TANIMALI
İslam'ın Almanya'da resmi din olarak tanınması konusu diğer önem arz eden adımlardan biri. Raporun giriş bölümünü hazırlayan Sosyal Demokrat Partili (SPD) siyasetçilerden oluşan uzmanlar heyeti bu konuya dikkat çekiyor.
İslami kuruluşların Hıristiyan kiliselerinde olduğu gibi tek bir çatı altında toplanmasının mümkün olmayacağı gerçeğini siyaset ve yönetimin kabul etmesi gerektiği vurgulanarak, bu kuruluşların farklılık ve çeşitliliğiyle kabul edilmesi gerektiği belirtiliyor. Ancak İslami kuruluşların da kendi aralarında işbirliğin de kaçınılmaz olduğunun altı çiziliyor.
Diğer bir önemli husus ise Müslümanların 'iyi' ve 'kötü' olarak ayrımcılığa maruz bırakılmaması gerektiği vurgulanıyor. Uzmanlar heyeti, istihbarat teşkilatların hangi kurum ve grupların 'aşırı İslamcı' olarak takip edilmesi konusunda Müslüman kuruluşlarla düzenli olarak istişare etmesini öneriyor. CİHAN