Türkiye, arka arkaya kanlı terör saldırına maruz kalıyor.
‘Paralel’ paranoya yaşayan bir güruh, “Cemaati terör örgütü ilan etme” saplantısı içinde bir “kara propaganda merkezi”, saldırıları aydınlatmaya değil Cemaat’e yıkmaya ve algı oluşturmaya çalışıyor.
***
Rus Büyükelçi’ye suikast düzenleyen katili canlı yakalamak yerine infaz ediyorlar, sonra da yalanlarla bağlantı uydurmaya çalışıyorlar.
Attıkları tüm iftiralar bir bir çürüdü ama bir türlü suikastçının gerçek bağlantılarını, saldırı talimatını kimin verdiğini ortaya çıkaramadılar, çıkarmadılar.
***
Reina saldırısında da ilk yaptıkları iş, bir televizyon dizisi üzerinden yine Cemaat’i suçlamak oldu.
Saldırıdan önce adeta hazırlık yapmışlar, “Noel Baba kıyafetiyle katletti” yalanını tüm dünyaya duyurdular.
Sonra da saldırının o dizi ile uyuştuğunu iddia ettiler…
3 yıl önce yayınlanmış, hayal kurgu bir diziyi, gerçek kanlı bir terör saldırısını ört bast etmek için kullandılar.
***
Gerçekleri ortaya çıkarmak derdinde değiller, gerçekleri saptırmak ve suyu bulandırmak peşindeler…
Bu saldırıları yapanlarla, teröristleri perdelemek için suyu bulandıranlar ve gerçekleri saptıranlar arasında bir bağlantı olmaması mümkün değil.
***
Büyükelçi suikastçısı canlı yakalanmak yerine nasıl infaz edildiyse, Reina saldırısını yapan teröristi de ellerinden kaçırdılar.
Terörist, İstanbul’un kalbinde uzun namlulu silahla tarayarak Reina’ya giriyor, şarjör değiştirip 7 dakika katliam yapıyor ve yine elini kolunu sallayıp, taksiye binip olay yerinden uzaklaşıyor.
Güvenlik çemberinin ortasında, saldırı istihbaratının ellerinde olmasına ve ilk kurşunun bir polisi şehit etmesine rağmen ne büyük bir güvenlik zaafı…
***
Peki, bu gerçekleri saptırma çabası neden?
IŞİD’i, El Nusra’yı korumak için mi? Elleriyle büyüktükleri canavarın, bumerang gibi gelip kendilerini vurmasının ortaya çıkmaması için mi?
Bir türlü başaramadıkları “Cemaat silahlı terör örgütü ilan etmek” saplantılarına sahte delil üretmek ve algı oluşturabilmek için mi?
Kim bu kara propagandayı yönlendiriyor? Psikolojik harekât merkezi kimlerden oluşuyor? Bu kadar ‘haber elemanı’ ne zaman ve kimler tarafından nasıl medyaya sokuldu?
***
Fethullah Gülen Hocaefendi yıllardır, her dinci terör saldırısı sonrasında “Müslüman terörist, terörist Müslüman olamaz” diye açıktan beyanat veren, taziye yayınlayan ender İslam âlimlerinden birisi…
Sayın Gülen, 1970’lerin başındaki vaazlarından günümüze, sevenlerine sürekli şiddetten uzak durmalarını ısrarla tavsiye eden, toplumsal ve uluslararası barışı sağlamak için ‘diyalog, hoşgörü ve tolerans’ çalışmalarını teşvik eden aydın bir din adamı…
Siyasal İslamcılar, El Kaide ve türevlerinin dinci terörüne sempati duyarken, laiklik üzerinde kutuplaşma ve farklı hayat tarzlarını yok etmeye çalışırken, Sayın Gülen ve sevenleri sulh içinde birlikte yaşamanın yollarını inşa etmeye çalışıyordu, çalışmaya da devam ediyorlar.
***
Hal böyleyken, terör örgütlerini perdelemek, saldırıların üstünü örtmek, buna karşılık hiçbir ilgisinin olamayacağı ve olmadığı herkes tarafından bilinen Cemaat’i iftiralarla kanlı saldırılarda hedef yapmaya çalışmak ve sorumlu göstermeye çabalamak neden?
Kermes düzenleyen ev kadınlarını, burs veren iş adamlarını, hayatını cehaletle mücadeleye adamış öğretmenleri, gerçeği yazan gazetecileri, barış isteyen akademisyenleri delilsiz hapse atan iktidar, IŞİD ve eli kanlı terör örgütlerine karşı neden bu kadar şefkatli ve kollayıcı?
Masum insanları takip edip teröristleri ellerinden kaçırmak, masumları terörist göstermeye çabalarken teröristleri aklamak, masumları silahlı terör örgütü ilan etmeye çalışırken silahlı terör örgütlerini gizlemek neden?
***
Türkiye, terör örgütleriyle başa çıkmak ve teröristleri etkisiz kılmak istiyorsa, yalanları ve iftiraları üreten, gerçekleri saptıran bu ‘psikolojik savaş merkezi’ni öncelikle deşifre etmeli.
İkincisi, hiçbir şiddet eyleminde bulunmamış, karıncayı bile ezmekten kaçınan masum insanları ‘terörist’ diye takip etmek ve tutuklamakla uğraşmak yerine, gözünü kırpmadan yüzlerce masum insanı öldürecek kadar insanlıktan uzaklaşmış gerçek teröristler takip edilmeli ve silahlı terör örgütlerine yoğunlaşılmalı.
Üçüncüsü, bugün Türkiye’de saldırılar gerçekleştiren PKK, IŞİD ve El Kaide operasyonlarını yaptıkları için yakın zamanda görevlerinden alınan, hapse atılan güvenlik ve istihbarat elemanları ivedilikle görevlerine iade edilmeli ve kısa sürede yere doldurulması mümkün olmayan uzmanlık ve birikimlerinden istifade edilmeli..
Terör saldırıları sonrası gerçekleri saptırma sevdasıyla hareket eden ve terör saldırılanı perdeleyen ‘merkez’ her neresi ise, Türkiye’nin terör sarmalına girmesine ve bir kaosa süreklenmesine neden olanlar da onlardır.
Habis hücreler gibi, vücuda ağır ve ölümcül zararlar vermelerine izin verilmeden, tespit edilip, deşifre edilip, bir an önce tasfiye edilmeliler…