Meslek hayatının 13 yılını doğu ve güneydoğuda terörle mücadele ederek geçiren Albay İbrahim Özkan, ismini ilk kez bölge insanından duyduğu Milli Mücadele Kahramanı Halid Karsıalan'ın (Deli Halid Paşa) hayatını kitaplaştırdı. Kitapta yazarın şu tespiti bugünkü terör gerçeğini ortaya koyuyor; "Halid Paşa unutturulmaya çalışılması yerine bu millete öğretilseydi, 35 yıl önce iki toplum arasına sokulan bölücülük faaliyetleri yaşanmayabilirdi."
Halen muvazzaf subay olan 46 yaşındaki Albay İbrahim Özkan, 23 senelik mesleğinin 13 yılını Gaziantep, Mardin, Şırnak, Beytüşşebap, Tatvan ve Sarıkamış'ta geçirdi. İlk görev yeri Mardin'de ve Beytüşşebap ile Tatvan'da yaşadığı üç ayrı olayda adı geçen Osmanlı paşalarından 'Halid Bey' hakkında anlatılanlardan çok etkilendi. Halit Paşa'yı araştırmaya başlayan Özkan, anlatılanlar ve sınırlı sayıdaki belgelere ulaştıkça da Paşa'nın herkesçe bilinmeyen kahramanlıkları ve tarihi gerçekler ortaya çıktı. Aynı zamanda terörle mücadelede önemli görevler yapan Albay İbrahim Özkan, Halid Paşa'nın hayatını kitaplaştırmayı kararlaştırdı. 16 yıllık hummalı çalışmanın sonunda, "Deli Halid Paşa, Unutulan Yıllar, Unutturulan Kahraman" isimli kitap, kitapçılardaki yerini aldı.
BÖLGE İNSANININ ANLATTIKLARI ETKİLİ OLDU
Yazar-Albay İbrahim Özkan, kitabı yazma serüvenini şöyle anlattı: "İlk görev yerim olan Mardin'in bir ilçesinde yol kontrolü sırasında tanıştığım bir dede, 'Oğul, Halid Bey gibiler gelmedikçe daha çok eziyet çekersiniz buralarda' demişti. 1993'te de Beytüşşebap Kato Dağı'nda 60'tan fazla yaşıyla Jirki Aşireti'nden korucu amcaya yabancı marka sigara tutmuştum. Yüzüme baktı ve 'Kusura bakma sana iki şey diyeceğim' dedi ve devam etti; Bir, Halid Bey gibi hep önden gidiyorsun. İkincisi de, sen okumuş komutan olmuş adamsın. Bilmez misin ki ha buna verdiğin para gâvura gidiyor. Onlar da bu parayla bizim gâvurlara silah veriyor, seni buraya dikiyor!' dedi. Havadaki elim titrerken, hüngür hüngür ağlamaya başladım."
Özkan başka bir hatırasını ise, 1999 senesinde Tatvan'da elini öptüğü 50-55 yaşlarında bir kişinin ağlamaya başladığını, sebebini sorduğunda; 'Burada eri onbaşısı bile bizi adam yerine koymazken devletin koca yüşbaşısı elimi öptü, ona duygulandım. İnşaallah Halid Beyler gene yetişecek' dediğini aktardı.
Bir saat boyunca onlardan Halid Bey'i dinlediğini kaydeden yazar, "Halid Paşa'yı bu insanlar biliyor, minnetle yad ediyor, onun gibi liderlerin hasretini çekiyordu. Ben de Batı'ya döndükten sonra Halid Paşa'nın kim olduğunu araştırmaya başladım. Onlarca kitap, dergi, gazete, makale okuduğum, tarihi belgeleri taradım ve devrin tanıklarını dinledim. 16 yıllık bir araştırma sonunda böyle bir kitap ortaya çıktı. Çalışırken, Mevlana'nın 'Vazifesini tam yerine getirememiş olanın vicdan rahatsızlığına, ne ilacın şifası ne mazeretin duası kâr etmez' sözü de düsturum oldu."
"HALİD PAŞA MİLLETE ÖĞRETİLSEYDİ BUGÜNKÜ TERÖR YAŞANMAYABİLİRDİ"
Kitapta, yalnızca Deli Halid Paşa'nın şahsi hayatı değil, İstiklâl Harbi'nin önemli ayrıntıları ve bugüne akseden neticeleri de analiz ediliyor. Yazar Albay İbrahim Özkan, "Halid Paşa, unutturulmaya çalışılması yerine bu millete öğretilseydi, 35 yıl önce iki toplum arasına sokulan ve oynatıldıkça acıtan bölücülük faaliyetleri yaşanmayabilirdi." tespitinde bulunuyor.
Milletinin harp tarihini en iyi bilmesi gereken bugünkü meslektaşlarının büyük çoğunluğunun Halid Paşa'yı tanımadığını vurgulayan Özkan, "Bu millet ve devlet, bugün dünya devletleri arasında hak ettiği yerde değilse; bunun sebebi ne iktisadi, ne siyasi, ne askeri, ne dini, ne de kültüreldir. Problem model insan eksikliğidir. Çünkü insanların çoğu ne yapması gerektiğini bilmiyor, bilenler de nasıl yapacağını bilmiyor. İşte o eksikliği hissedilen model insanlardan birisi Deli Halid Paşa'dır." dedi.
YAZARIN GÖZÜNDEN HALİD PAŞA
Kitap yazarı İbrahim Özkan'ın gözünde Deli Halid Paşa; şöyle anlatılıyor: "42 senelik ömrünün 22 senesini, eşkıya ve düşmanlar karşısında savaş meydanlarında geçiren bir Cihangir. Trablusgarp, Balkan, Birinci Cihan Harpleri'nin hepsinde yer almış, İstiklâl Harbi'nin önce Doğu, sonra Batı Cephelerinde destanlar yazmış, Karadeniz Bölgesi'nde gönüllü milisler toplayıp eğiterek Kuva-yı Milliyi teşkil eden bir Teşkilâtçı. Aralık 1918 ve Ocak 1919'da kongreler tertipleyip, Artvin, Kars, Ardahan, Iğdır, Batum, Nahcıvan ve Ahıska'yı içine alacak şekilde 18 maddelik anayasası olan ve kadına seçme-seçilme hakkı veren ilk Türk Cumhuriyeti'ni ilan ettiren bir vatanperver. Katıldığı bütün harplerde aldığı 13 düşman kurşunu yarasını, gövdesinde şerefli madalyalar gibi taşıyan, 'Düşmana sırtını döneni vururum, ben dönersem siz de beni vurun!' diye emir veren ve düşman üstüne Fetih Suresi'ni ezberden okuyarak gidebilen bir Serdengeçti. Katıldığı hiçbir muharebeyi kaybetmeyen bir komutan. Hak ederek elde ettiği zafer ve başarılarına rağmen hiçbir yakın tarih kitaplarında adı geç(iril)meyen(!) resmi vefasızlığın muhatabı bir mağdur. 2. Büyük Millet Meclisi'ne Ardahan milletvekili olarak giren ve bir tartışma sonrası TBMM'de işlenen ilk cinayetle vurularak 1925'te hayatını kaybeden bir Şehit…" CİHAN