The Economist dergisinde yayınlanan makaleye göre Rusya Federasyonu’nun sürmekte olan Ukrayna savaşında hava hakimiyetini tamamen ele geçirememiş olmasının birkaç sebebi olabilir. Economist’in haberi şu şekilde:
Bilindiği gibi Rusya, son dönemde savaş uçaklarına milyarlarca dolar yatırım yaptı. 2009-2020 arasında Rusya Federasyonu Hava Kuvvetleri envanterine 440 adet yeni sabit kanatlı savaş uçağının yanı sıra binlerce insansız hava aracı (İHA) dahil edildi.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal harekâtı başladığında savunma uzmanları ve askerî yetkililerin çoğu Rusya'nın kısa zamanda düşman hava kuvvetlerini ortadan kaldıracağını ve Ukrayna üzerinde rahatça harekât gerçekleştirebileceğini düşünüyordu.
Ancak savaşın ilk ayının tamamlandığı şu günlerde Rusya Hava Kuvvetleri’nin oynadığı rol beklenen düzeyde değil. Hava harekâtı genellikle kolay takip edilemez ve son günlerde hava saldırılarının sayısı ve karmaşıklık seviyesi artıyor. Ancak Rusya'nın tüm kabiliyetini harekât sahasına aktarmadığı çok açık. Rus savaş uçakları Ukrayna semalarında sınırlı sayıda sorti gerçekleştiriyor ve çoğunlukla gece yapılan alçak irtifa uçuşlarını tercih ediyor.
Savaş ilk başladığında Rusya, Ukrayna'nın hava üslerinde çok sayıda seyir ve balistik füzesi göndererek düşman uçaklarının havalanmasına engel olmaya, hava savunma radar ve füze sistemlerini devre dışına bırakmaya çalıştı. Bu çaba istenen sonucu vermedi. Ukrayna, hava savunma sistemlerini akıllı bir şekilde yayarak dağıtmış, bulunmalarını güçleştirmişti. Çoğu hava savunma sisteminin hala aktif olduğu tarafsız kaynaklardan da doğrulanabiliyor.
Düşürülen Rus savaş uçaklarının video görüntülerine bakıldığında orta menzilli karadan havaya füze sistemlerinin kullanıldığı görülüyor. Kendi radar ünitelerine sahip bu mobil füze sistemleri bulundukları bölgede görev yapıp, atış gerçekleştirdikten sonra bölgeyi hızlıca terk edebiliyor. Ancak radarların etki alanı coğrafi koşullara mutlak olarak bağlı olduğu için sistemin pürüzsüz işlediği de düşünülmemeli. Savaş uçakları da radarların bu kusurundan faydalanmak için alçak irtifa uçuşlarını tercih ederken, radarlara yakalanmamaya çalışıyor.
Bu yaklaşım radar sorununu azaltsa da başka sorunları beraberinde getiriyor. Özellikle NATO ülkeleri tarafından Ukrayna'ya verilen ve omuzdan atılabilen Stinger füzeleri alçak irtifadaki hedeflere kilitlenebiliyor ve onları ortadan kaldırabiliyor. Stinger füzeleri tarafından Kiev cephesinde düşürülen Rus helikopterlerinin videosu bu füzelerin aktif bir şekilde kullanıldığını gösteriyor.
Rus pilotlarının alçak irtifaları tercih etmelerinin bir nedeni de 2008 Gürcistan savaşında olduğu gibi çoğunlukla bombardımanlarda güdümsüz bombaların kullanılması. Rusya envanterinde uydular aracılığıyla konumlandırma yapabilen güdümlü mühimmat bulunmakla beraber yoğunluklu olarak eski mühimmat kullanılıyor.
Rusya Hava Kuvvetleri’ne ait düşürülen bir Su-34 savaş uçağı enkazında uçağın güdümsüz bombalarla yüklü olduğu görülüyor. Su-34 savaş uçakları Rusya Hava Kuvvetleri’nin önde gelen savaş uçaklarından ve mümkün olduğunca güdümlü mühimmat kullandığı biliniyor.
Bu durumda bir olasılık Rusya'nın güdümlü bomba stoklarının azaldığıdır. Ancak bir diğer görüşe göre de Rusya savaşın sonraki aşaması veya takip eden başka bir savaş için bu bombaları saklamakta ve kullanmamakta. Gerekçesi ne olursa olsun güdümsüz bombaların kullanılması ortaya Rusya açısından bir sorun çıkarıyor; pilotlar ya hedeflerini yakından görebilmek için alçak irtifalara inecek ve vurulma tehlikesini kabullenecekler ya da orta-yüksek irtifadan etkisiz bombardıman yapacaklar.
Savaşta Rusya azımsanmayacak sayıda savaş uçağı kaybetti. Ukrayna Hükümeti tarafından iddia edilen rakamlara göre 39 savaş uçağı ve 40 helikopterin vurulmuş durumda. Bu teyit edilmemiş rakamlar abartılmış bile olsa ortada bir sorun olduğu çok açık. Rusya'nın Ukrayna hava savunma sistemlerini tamamen ortadan kaldıramamış olması kara birliklerinin korunamamasına yol açarken, bu da kara harekâtının yürütülmesinde sorunlara neden oluyor.
Rusya Hava Kuvvetleri’nin geri planda kalmasının bir sebebinin de pilotlarının deneyimsiz ve yeterli olmaması olabileceği öne sürülüyor. Pilot başına düşen uçuş sürelerinin yüksek olmaması, modern simülatörlere erişimin sınırlı şekilde gerçekleşmesi ve çoğu muharebe deneyimi olmayan pilotların karmaşık hava harekâtına alışık olmaması da bu sonuçlara yol açmış olabilir.