KADİR GÜRCAN
Üç aşağı beş yukarı herkes pes etmiş gibi. Neden diyeceksiniz? En katıksız yandaş yazarlar bile artık “İktidar ve Saray işi toparlayabilir mi?” diye sormaya başladı da ondan. Onlar için de iyi günler geride kaldı. “Saray için ölürüz!” diyen bir kaç budala ve bir avuç meczup dışında bir çoğu istikbal derdine düşmüş görünüyor. İktidara bu derece angaje olunca, bundan sonra onlara talip çıkmaz. Hepsi kız kurusu olarak kalacaklar.
Seçim arefesi, bir anda petrol, doğalgaz, bor madenlerinin keşfedilmesi ya da önümüzdeki bir kaç on yılda uzaya çıkma planları Türkiye’nin mevcut halini perdelemeye yetmiyor. Hatta “Uzaya gitmesine gideriz de, dönüş için benzin parası bulabilir miyiz?” diye dalgasını geçenler bile var. Artık göz kamaştıran, sürpriz başarılara kimsenin inanası yok. İlk çeğreğini bitirdiğimiz bu Millenium'da bu beklentilere yatırım yapmayın!
Uzun zaman iktidarda kalmak bir fazilet olmaktan çıktı. Zamanı geldiğinde iktidar el değiştirmeyince, iş dikta ve zorba rejime dönüşüveriyor. Ondan sonra ayıkla princin taşını. Metal yorgunluğu mu dersiniz, illegal işlere bulaşmak mı, yoksa kısa vadeli hırslar için çar-çur edilen devlet ve millet tecrübesi mi, siz bilirsiniz. Ama hepsi de doğru ve iktidarın özlük dosyasına işlenmiş durumda. Önü alınamayan problemlere karşı el yordamı ile gösterilen refleksler kadim devlet tecrübesi ya da güngörmüş siyasetçi tavrı değil. Devlet dediğimiz aygıt ile zar atmanın neye mal olacağını kestirmek zor.
Herkes sürpriz, piyango ve şansa yatırım yapıyor. Ekonomi, iç güvenlik ve epeydir adaletin semtine uğramayan hukuki problemler yirmi yılın birikimi. Ülkede tek iktidar ve söz sahibi olan Saray’ın kendi hükümranlık döneminde ürettiği bu korkunç kaostan çıkabilecek plan geliştirme acziyeti bizzat devletlinin yorgun sesinden dökülüyor. Kurban Bayramı mesajında, Şubat ve Mart’a kadar zaman dilenen bir iktidara mecbur kalmak ürkütücü. Her şeyin rolentiye alınıp “Aman yerinden oynatmayın!” endişesi ile mevcudu muhafazaya kilitlenmiş olması işin ne kadar kırılgan hale geldiği sinyalini veriyor.
Saray ve iktidarın geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde amatörlük ve iş bilmezlikten kurtulamamaları geçici değil kronik. Öğrenme özürlü bir yapı oluşmuş durumda. Dar bir çerçeveye sıkışan idari kadroların aynı yanlışları tekrar etmelerinin bir bedeli yok. Kendilerini değişime neden zorlasınlar ki? Son on yılda ekonominin geldiği durum belli. Saray, devleti aile şirketi olarak idare etme hırsından vazgeçmedi. Yeni bir ekonomik krizin ayak sesleri duyulurken, bölgenin en kırılgan ekonomilerinden biri sayılan Türkiye, mevcut hali ile patlamak üzere olan bir cephanelik görüntüsü veriyor. Kredi değerlendirme kuruluşları bırakın 2023’ün Şubat-Mart aylarını, bayram tatili bile dinlemeden Türkiye’nin kredi notunu düşürüverdiler. Eğer kulislerdeki dedikodular gerçek ise önümüzdeki günlerde ekonominin yine “Büyük Damat”a teslim edilmesi sürpriz olmaz. Ee, biz bunu denememiş mi idik? Kredi değerlendirme kuruluşları havayı hepimizden iyi kokluyorlar.
Son iki yıldır Merkez Bankası Başkanları ve ekonomiden sorumlu bakanların kağıtları muhasebeye ulaşmadan görev süreleri bitiverdi. Piyasaları ürkütmemek için kapalı kapılar ardında konuşulan ekonomik kriz, hükümetin kendi bakan ve bürokratlarından gizlenecek kadar berbat olmalı. Sayın Cumhurbaşkanı, kendi hükümet ve kabinesi ile halledemediği krizi, kimseye sezdirmeden evde çözmeye mecbur kalmış olabilir. Yalaka yazarların "Saray’ı kimse anlamıyor, ekonomik krizin mesele bu!" sızlanışları, velinimetlerinin yükünü hafifletmeye yönelik gayretler.
Ekonomik konularda kötü bir sicil ile nadasa bırakılan Damad’ın tekrar göreve iadesi konuşuluyorsa, iş yine aile içi bir problem olarak Saray’ın iç odasında halledilmeye çalışılacak. “Kol kırılır yen içinde kalır!” öyle değil mi? Devlet sırrı ambalajı içindeki akıl dışı icraatları anlıyoruz da, devlete 128 milyar dolarlık bir kambur bırakan Damad ile Paşababa Şubat-Mart aylarına kadar işi nasıl toparlayacaklar onu çok merak ediyoruz. Hükümet içinde Damad’a toz kondurmayan yüzsüz takımı bile homurdanmaya başladıysa, arka sıralarda ciddi kıyametlerin koptuğunu tahmin edebiliriz.
Ülkenin en önemli meselesi ekonomik kriz, sabıkalı Damad’a verilince, hukuk ve adalet tecellisinin de organize suç örgütü liderine havale edilmesi sürpriz olmaz. O da kendince durumdan vazife çıkarıp, Dede Korkut ahlakiliği ile Türkiye’deki hukuksuzluğa savaş açtığını zannediyor. Son iki senede takipçilerinin iştahlarını tatmin edecek “Altın vuruş”u gerçekleştiremedi. Her topa kafaya çıktığı için damla damla eridiğini ve kukla ile kuklacıyı ayırt edemediğini biri ona hatırlatsa çok iyi olur.
Saray’ın Kurban Bayramı mesajına eklediği “Şubat’a kadar sabır!” acziyeti adeta, senenin ilk altı ayında dükkanı kapattıklarının acı bir itirafı. Nerede o Türkiye’nin her yerinden fışkırmaya başlayan petrol rezervleri, doğalgaz yatakları ya da born madenleri? Herhalde devletin kapısına, o madenler çıkarılana kadar “Tadilat Dolayısıyla Kapalıyız!” levhası asacaklar.
Damad’a teslim edilecek ekonomi ve mafya liderinin töre ve rajon telakkilerine emanet edilen adalet sistemi ile Türkiye’nin toparlanma şansı sıfır. Ümidini Damad’ın yapacağı sürprizlere bağlayan yalaka Saray Medyası ne kadar zavallı ise adaletin tecellisini organize suç liderinden bekleyen sözümona muhalif kesim de bir o kadar akıl özürlü. Saray ve hükümetten kurtulmak için tek çare kalıyor; Oy sandıklarını biraz geniş tutup iktidar ve Saray’ı aynı kabre defnetmek. Mevcut iktidar ile değil bir sonraki bahar bu Millenium'da toparlanma beklemeyin.