AK Parti ustalık döneminde her yerde olmak istedi. Her yeri ele geçirmek, her kurum ve kuruluşa kendi adamlarını sokmak istedi. Hatırlayın çarşaf çarşaf VİP torpil listelerini. Yazılı imtihanlardan ziyade mülakatların devreye sokulmasını. Milli Eğitim’den emniyete kadar bir çok kuruma, yüzlerce, binlerce atama yaparak kadrolar değiştirildi. AKP’nin ele geçirmek istediği alanlardan biri de spor kulüpleriydi. Neredeyse tüm spor kulüplerinin; ya yönetiminde ya da en tepesinde AKP’ye yakın kadrolar yer aldı-alıyor. İstanbul Başakşehir, Ankara’daki Osmanlıspor kulüpleri bizzat partiye bağlı isimler tarafından yönetiliyor. Ortaya saçılan ses kayıtlarındaki iddiaları hatırlayın. İddialar doğruysa F.Bahçe kongresinde Mehmet Ali Aydınlar’ı destekleyenler, ona taktik verenler ülkenin ve AKP’nin en başındaki isimlerdi. Futbol Federasyonu Başkanı bile oradan gelen işaretle seçildi bu ülkede ve hâlâ seçiliyor. Sadece futbolda değil, neredeyse tüm spor branşlarında iktidarın işaret ettiği isimler koltukta.
AKP’nin futbol kulüplerinin yönetimlerini ele geçirmeye çalışması gibi, kulüplerin yönetimlerinde yer alan kişiler de iktidarın yanında yer almak için adeta birbiriyle yarıştı.
İktidarın futbolu müdahalesinden nasibini alan takımlardan biri de Trabzonspor’du! Bordo-Mavililerin son kongresindeki adaylara baktığımızda bunu net bir şekilde görmüştük. Adaylardan biri AKP’ye yakın iş adamı Muharrem Usta’ydı. Kendisi ‘AKP’nin adayı değilim’ dese de şehirdeki algı ve belki de gerçek bu yöndeydi. Rakibi ise daha çok AKP’ye muhalif delegeleri etrafında toplayan İbrahim Hacıosmanoğlu’ydu. AKP eğer spora bu kadar siyaset karıştırmasaydı, Trabzon kongresini İbrahim Hacıosmanoğlu’nun kazanması mümkün değildi. Akıl ve mantık iş dünyasında -AKP’nin de desteği ile- hatırı sayılır bir yer edinen Usta’nın kazanmasının Trabzonspor’a daha büyük fayda sağlayacağını söylüyordu. Ama Trabzonlular duygularıyla hareket ederek, şike davasında ‘Takımlar ayrı, kişiler ayrı yargılansın’ diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın adamı olduğuna inandıkları Usta’yı şehirden eli boş göndererek İbrahim Hacıosmanoğlu’nu seçtiler. Bu kararda İbrahim Hacıosmanoğlu’nun ‘Ya ben o kupayı alacağım ya da o kupa beni’ gibi adeta iktidara meydan okuyan açıklamalarının da etkisi vardı.
Ama Hacıosmanoğlu seçimi kazandıktan sonra dönemin AKP’li bakanlarından Erdoğan Bayraktar’ın etrafında dolaşmaya başladı! İddialara göre kulübe çantalar dolusu paralar geldi. Hatta Trabzon’a örtülü ödenekten yardım yapıldığını söyleyenler bile oldu. İş bununla da bitmedi; çoğunlukla dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a kızanlardan oy alan İbrahim Hacıosmanoğlu, Erdoğan’ın İstanbul’da yaptığı mitinge katılarak Trabzonspor tarihinde görülmemiş bir olaya imza attı. O mitinge katılan İbrahim Hacıosmanoğlu’nun kupayı Trabzon’a getirme sözü artık hayaldi. O da bunun bilincindeydi. Zira Futbol Federasyonunun; lig maçlarını ertelemeyi bile sorduğu bir liderden bağımsız hareket ederek kupayı Trabzon’a vermesi mümkün müydü ki? Hele o kişi ‘takımlar ayrı, kişiler ayrı yargılansın’ diyorsa. Hacıosmanoğlu, artık saha içi sonuçlar kötüye gittiği zamanlar F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a gider yaparak şehrin gazını alıp gündemi değiştiren bir kişi olmaya başlamıştı.
Çok geçmeden ağır bir şekilde eleştirdiği Futbol Federasyonu’na -hatta ‘pisliğin üzerinde oturuyorlar’ cümlesini bile kullandı onlar için- yanaşmaya başladı. Yanaştı çünkü Yıldırım Demirören de onu çözmüş, Trabzonspor’un federasyondan alması gereken paraları önceden Hacıosmanoğlu’na vererek onu kontrol altına almıştı.
Temiz futbol sevdalısı olduğunu dile getiren Hacıosmanoğlu sonunda şikeyi kapatmakla, temiz futbolun karşısında olmakla suçladığı Yıldırım Demirören’i, federasyon seçimlerinde açıktan destekler hale geldi.
O sadece şike davasını sabote etmekle kalmadı, hesap sormak istediği Sadri Şener yönetiminden 175 milyona yakın borçla aldığı kulübü ekonomik anlamda da iyice dar boğaza soktu. Tarihinin en büyük yabancı transferlerini yaparak Trabzon’un borcunu neredeyse 400 milyon lira civarına çıkarttı. Fatih Tekke, Ünal Karaman, Tolunay Kafkas gibi isimlerle olan ayrılığı da kulübün saygınlığına gölge düşürdü. Öyle ki birlikte yola çıktığı 22 yöneticiden 10’u istifa etti.
Bu saatten sonra İbrahim Hacıosmanoğlu enkaz haline getirdiği, şikedeki inandırıcılığını yok ettiği kulübü daha kötüye götüremez. Bize göre şehir; Hacıosmanoğlu’nun açtığı bu tahribatı, tüm siyasi partilere eşit uzaklıkta, Trabzon ortak paydasında bir yönetim oluşturarak 3-5 yıl içinde bertaraf edebilir.
Evet, yine başa dönelim: AKP, eğer futbolu dizayn etmeye kalkışmasaydı, İbrahim Hacıosmanoğlu Trabzonspor Başkanı olamayacaktı. Ve bu yaşananların hiç biri yaşanmayacaktı.