Önemli uyarılarda bulunan Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) başkanı Ali Yücelen, "Teşviklerin ne olduğu, başarılı mı başarısız mı olduğu bilinmiyor. Bununla ilgili bir ölçüm ortaya konulmalı. Mümkünse bütün teşvikler bir elde toplanmalı" dedi.
Kur artışının reel sektöre nasıl bir maliyeti oldu?
Bugün'den Seda Şimşek'in haberine göre, bizim ithalatımızın büyük kısmı dolar, ihracatımızın büyük kısmı da euro üzerinden. “Çevrilebilecek ticari krediler hariç, bu sene ödemek durumunda olduğumuz kısa vadeli borcun yüzde 50’si de dolar üzerinden” dediğimde ne kadar kötü etkilendiğimizin resmi ortaya çıkar. Borç özel sektörün sırtında. Girdi dolarla alınıyor, ürün euro ile satılıyor, biri artıyor, diğeri de düşüyor. Borcun ödenmesi konusunda büyük bir sıkıntı ortaya çıkacak.
ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI AZALDI
Ekonomiye ne gibi yansımalarının olmasını bekliyorsunuz?
Bu tür dalgalanmalar, iç tüketimi durdurur veya yavaşlatır. Reel sektör, maliyet hesabı yaptığından dolayı, malını önceden fiyatlamayı tercih eder. Bu tür dalgalanmalar öngörülebilirliği azalttığı için, yatırımların durmasına yol açar. En son sanayi üretim rakamlarımızda da görüldü. Özel sektör yatırımlarındaki yavaşlama aşikâr. Bütün bunlar, büyümeyi çok ciddi biçimde etkiler, bilançolar bozulur. Üreticiden tacire kadar herkes, piyasadaki bu tartışmaların etkisinde kalır. Dünya ekonomileri almış başını giderken hâlâ inşaat sektörünü canlandırmak için atıldığı bariz olan faiz adımlarını Türkiye tartışıyor. Tabii ki faiz önemli bir girdimiz, tabii ki faizin düşüyor olması bizim için önemli bir faktör ama sadece politika faizinin düşüyor olması, bütün KOBİ’lerin de aynı şekilde düşük faizden kredi kullanmasını beraber getirmez.
TASARRUF MODELİ GELİŞTİRİLEMEDİ
İnsanlar fabrika yerine neden gayrimenkule yatırım yapıyor?
Maalesef, halkımızın kültürüne uygun bir tasarruf modeli geliştirilemedi. Faizsiz bireysel emeklilik sistemi, çeşitli finansal kuruluşlar var ama halkın güvenip de içi rahat bir şekilde tasarruf yapabileceği, parasını yatırıma yönlendirebileceği bir enstrüman yok. Hâlâ yastık altından bahsediyoruz. Halkın önüne bir tasarruf modeli konulamadığı için halk, daire ile tasarruf ediyor. İnsanlar, ileride değerleneceğini umduğu bir semtten daire alıyor, bununla ilgili kredi çekiyor, herkes mutlu. İnşaatçı mutlu, inşaat stoku eriyor, devlet mutlu, yeni inşaatlar yapılıyor. Arada bizim sermaye birikimini yapması gereken teknoloji gözden kaçıyor, sermaye birikimini inşaat yapıyor. Tasarruf da yatırım da inşaatta birikiyor. Artık yeni bir modele geçme zarureti var.
NEREYE HARCANDIĞINI BİLMİYOR
Önerdiğiniz bir model var mı?
KOSGEB’in destekleriyle kurulmuş olan şirketler destekleniyor. Biz daha fikir halindeyken, kuluçka halindeyken bir yatırımın desteklenmesinden bahsediyoruz. Bu sadece bir ders, 30 bin lira hibe, üzerine de 70 bin lira kredi vermekle olmaz. Ölçülemeyen hiçbir şey kontrol edilemez, geleceğe taşınamaz, sürekli kılınamaz. Teşviklerin ne olduğu, başarılı mı başarısız mı olduğu bilinmiyor. Bununla ilgili bir ölçümün ortaya konulması lazım. Mümkünse bütün teşviklerin bir elde toplanması gerekiyor. Bir stratejik sektör kurulu oluşturulması, bu kurulun teşvik verilecek sektörleri seçmesi ve girişimcilerin o alana yönlendirilmesi, teşvik edilmesi gerekiyor. Ülkenin milli gelirinin binde 5’i kadar bir tutarla, böyle bir kurum kurulup, bu tür yardımlar yapılabilir.
YENİLİKÇİLİK İNKILABINA İHTİYACIMIZ VAR
Halkı ve ekonominin geleceğini ilgilendirmeyen faiz- borsa-döviz tartışmalarından asıl gündem olan üretim, yenilikçilik gibi konulara dönemedik.
Ekonominin hali sizin pencerenizden nasıl görülüyor?
Ekonomide, adeta Con Ahmet’in devr-i daim makinesi gibi günler yaşıyoruz. Bir zamanlar Con Ahmet diye oldukça meraklı ancak bilgisi biraz kıt bir vatandaş varmış. Con Ahmet, “Ben bedava enerji makinesi yapacağım" diye tutturmus. “Bir aküyle bir motoru çalıştırır, bu motorla da bir dinamoyu ve dinamodan alacağı elektriğin bir kısmını yine akü ve motora vererek geri kalan enerjiyi kullanır ve sonsuza kadar mutlu yaşarım” demiş. Halimiz budur.
REEL SEKTÖR DÜŞÜNÜLMÜYOR
Sonsuza kadar mutlu yaşayacaksınız yani…
Reel sektörle ilgili geleceğini düşündüğümüz sıkıntılı günler kendini göstermeye başladı. Halkı ve ekonominin geleceğini ilgilendirmeyen faiz- borsa-döviz tartışmalarından asıl gündem olan üretim, yenilikçilik, ileri teknoloji, katma değer yaratma, ihracat gibi konulara bir türlü dönemedik. Bugün, döviz kurunun dalgalanmalarından, dış konjonktürdeki gelişmelerden, bize çok uzak bir ülkenin Merkez Bankası’nın almış olduğu kararlardan çok daha fazla etkilenmeye başladık. Bugün, Merkez Bankaları, farklı kararlar alıp, uyguluyor. Hepsinin üretimle, teknolojiyle, katma değer yaratmaya devam etmeleriyle, özellikle de reel ekonomi ile ilgili birer önlem paketleri var.
Ne gibi önlemler alıyorlar?
Dünyanın en büyük ekonomisi Amerika, en son yapmış olduğu parasal genişlemeden sonra, parasının değer kaybetmesi ile birlikte, dünya ticaretinde ikinci sıraya çıktı. AB, şu anda reel sektörü tekrar harekete geçirmek adına, bir parasal genişlemeye gidiyor. Dünya artık ekonomik kararlarını reel sektörünü düşünerek alıyor. Bizde ekonomik bir karar alınırken reel sektörün geleceği, üretimin geleceği hâlâ hesaba katılmıyor.
EKOSİSTEM OLUŞTURMALIYIZ
Ne yapılmalı?
Bizim reel sektörle ilgili, yenilikçilik ve teknoloji üzerine bir gündem oluşturmamız gerekiyor. Teknoloji, 100 liralık sermaye malı üretiminin 46 lirasını ithal makineye yatıran bir ülke için çok pahalı bir maliyettir. Biz teknolojiyi transfer ediyor dahi olsak, ürüne yeni bir tasarım, dağıtım yolu, üretim metodu, bandı, ambalaj, bakış açısı ekleyemezsek, sürekli büyüyen ülkeler arasına giremeyiz. Bu inovasyonu ortaya koymak için, önemli olan o ekosistemi oluşturabilmek. Sadece para ve teşvik ile de yapılamaz, demokrasi, fikir çeşitliliği, risk alabilmeyi sağlama, hukukun üstünlüğü, istihdamda meslek uyuşmazlığının, nitelik uyuşmazlığının giderilmesi ile bu ekosistem oluşabilir. Bizim bir yenilikçilik inkılabına ihtiyacımız var. Sadece ekonomide değil bütün alanlarda.
DEVLET ÖLÇEMİYOR
Türkiye’de firmalara verilen devlet yardımları neden analiz edilemiyor?
Avrupa Komisyonu, Avrupa’da devlet yardımlarının dağılımını her ülke için ayrı ayrı tespit ediyor ama Türkiye’de böyle bir dağılımın tespit edilebilmesi mümkün değil. Türkiye’nin AB ülkeleri ile karşılaştırmasını yapmak da mümkün değil. Firmalara verilen devlet yardımlarının kaydının tutulduğu, kamu kurumlarının firmalara vergi numaraları üzerinden veri girişi gerçekleştirdikleri elektronik bir veri tabanımız bulunmuyor. Bırakın analizi, denetim ve koordinasyonu sağlamak dahi mümkün değil. Aynı konuda, farklı kurumların, aynı firmalara destek vermelerini engelleyici bir mekanizma da bulunmuyor. Devletimiz hiçbir yardımını, teşvikini ölçemiyor.
"KURDAN ETKİLENMEYEN ÜRÜNLER ORTAYA KOYMALIYIZ"
Nasıl olacak o yenilikçilik inkılabı?
Girişimcilik bir düşünce sistematiğidir, hiç yapılmamışı yapmak, bunu yapmak adına riske girmek, sürüden farklı hareket etmektir. Bizim ekonomimizi geleceğe taşıyacak olan budur. Yenilikçiliği sağlayamayanlar, inovasyonu kavrayamayanlar 10 sene sonra, gelişmemiş ülke sınıfında olacak.
Bizim üretim, pazarlama metotlarını yıkıp atıp, yeni üretim, yeni pazarlama metotları üretebilen ve sonuna kadar da desteklenecek gençlere ihtiyacımız var. Çok fazla zamanımız kalmadı. Türkiye’nin süper KOBİ’lerini ortaya çıkardık. Ortalama ihracatın kilogram fiyatı 1,5 dolar iken, inovasyonun ne olduğunu öğrenmiş süper KOBİ’lerin ortalama ihracat kilogram fiyatı 3.9 dolar. Bunların içinde 11. 9 dolar olan da 114 dolar olan da var. İhracat yapan 26 bin imalatçı KOBİ arasında 3 bin 850 tane süper KOBİ var.
Bu KOBİ’ler diğerlerine göre krizlerden daha az etkilenip, daha çabuk çıkabiliyor. Bugün çok acil Türkiye’de önce stratejik sektör tanımının yapılması gerekiyor.
Sonra, o stratejik sektörlerde ara malını kendimiz üretmeliyiz. Kurdan etkilenmeyen, katma değeri yüksek ürünler ortaya koymalıyız ve sürekli yenilik yapmayı teşvik eden bir ekonomik sistem tesis etmeliyiz.