Gazeteci Fehmi Koru, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı ile kurulan ve bu nedenle ‘tavsiyesi devlet tarafından dinlenen’ Türkiye Gençlik Vakfı’ndan (TÜGVA) ortalığa saçılan fişleme belgelerinin ‘akıl alır gibi’ olmadığını belirterek, ‘Bu olay da yeni bir ‘Paralel Devlet Yapılanması’(PDY) sayılacak mı?’ diye sordu.
Koru, ifşaatlarda bulunan eski TÜGVA yetkilileri için ‘örgüt yöneticisi’ nitelemesi yaptığı yazısında ‘Sayılmayacaksa, daha önce benzeri türden girişimleri yüzünden ‘PDY’ sayılarak halen yargılanmakta -ve hatta mahkum edilmekte- olanlara ne denilecek?’ ifadelerini kullandı.
Fehmi Koru şu görüşlere yer verdi:
Akıl alır gibi değil.
Halen yargılaması süren‘Paralel Devlet Yapılanması’ olayı yaşanmamış olsa, herhangi bir sivil toplum örgütünün öğrenciler ve gençlerle ilgilenmesi, onların iş bulmalarına yardımcı olması, hatta bu amaçla iş bulmalarını kolaylaştırmak için müzaherette bulunması rahatlıkla savunulabilirdi.Sivil toplum örgütlerinin bu tür çalışmalar yürütmesinde yadırganacak bir yön olmayabilirdi.Konu hukuk alanında ‘devlete sızmak’ olarak görülüp buna cüret edilmesi ‘terör eylemi’, yapan kuruluşlar da ‘terör örgütü’ sayıldığı için, yapıldığı iddia edileni savunmak bugün pek mümkün görünmüyor.
Fişlemeyi yapan ve yakın gördüklerinin devlette görev alabilmesi için yardımcı olduğu iddia edilen vakfın bilinen bir özelliği var: Yöneticileri iktidara yakın. Kurucularından biri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan.
Yani?
Tavsiyesi devlet kurumları tarafından dinlenebilecek bir vakıf TÜGVA.
Daha geçen hafta İstanbul’un Adalar vapur iskelesinin üst katının Büyükşehir belediyesinden TÜGVA’ya kiralandığı, TÜGVA’nın da orayı bir başkasına devrettiğinden kamuoyu bilgi sahibi olmuştu. Mahkeme kiralamayı iptal edip mekanı belediyeye geri verme kararı aldığı halde direniş gösterildiği haberiyle…
Belgeleri sosyal medya hesabından yayımlayan gazeteci Metin Cihan fişlerde yer alan yüzlerce ismin üzerlerini siyah kalemle perdelemiş, ancak kendisinin o isimleri görebildiği belli. İsimlerden kimlerin hangi devlet kurumuna başvurduğu, sınav ve mülakatlarda başarılı olup olmadığı kolayca tespit edilebilir.
Örgütün tepe yöneticisinin doğrulayan açıklamasına göre, belgeleri ‘içeriden’ biri dışarıya sızdırmış.
Daha önce ‘içeride’ görev almış birinin belgeleri doğrulaması örgütte rahatsızlık duyan başkalarının da var olabileceğini akla getiriyor.
Konunun dallanıp budaklanması beklenebilir.
Aslında bu kadarı bile yapılanın yanlışlığını fark etmek açısından yeterli.
Bu olay da yeni bir ‘Paralel Devlet Yapılanması’(PDY) sayılacak mı?
Sayılmayacaksa, daha önce benzeri türden girişimleri yüzünden ‘PDY’ sayılarak halen yargılanmakta -ve hatta mahkum edilmekte- olanlara ne denilecek?
İlk ortaya saçılan bilgiler dışarıdan bakana bu izlenimi veriyor; ancak yine de vakfın kurumsal kimliğini temsil edenlerin topluca yapacakları bir açıklamayı ve iddialar üzerine herhalde harekete geçmesi beklenebilecek adli soruşturmayı beklemek gerekecek.
Görüntünün yanlış olmasını o kadar arzu ediyorum ki…