Nedir bu Hamamönü Hareketi?

Gezi olayları ile varlığını hissettiren, 7 Haziran'da öne çıkan ve 1 Kasım sonrası kendisini beklemeye alan siyasi çıkış, Hamamönü Hareketi olarak vücut buldu. Gül’ün İstanbul’dan destek verdiği, Arınç’ın “abi”lik yaptığı hareketin önemli isimleri arasında eski bakanlar Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin, Suat Kılıç ve Cemil Çiçek bulunuyor.

Nedir bu Hamamönü Hareketi?

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın sözleriyle alevlenen AKP içindeki tartışmalara Nokta Dergisi farklı bir açıdan yaklaştı. Ve konuyla ilgili çarpıcı bir analiz yayımladı. İşte o dosya:

Milli Görüş çizgisindeki AKP, doğumundan önce yaşanan Gelenekçi-Yenilikçi tartışmasının benzerini yaşıyor. 2001 yılında Parti, birden fazla sac ayağı üzerine inşa edildi. Tayyip Erdoğan, buna son verdi ve partiyi ayakta tutan tek sütunu oldu. Abdullah Gül ile Bülent Arınç'ın sürgün dönemi böylece başladı. Ta ki Hamamönü buluşmalarına dek. 

Aslında safların netleşmesini Gezi olayları tetikledi. 17-25 Aralık büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin her biri ayrımı körükledi. Gül ve Arınç'ın en küçük uyarıları, 'AKTroller' tarafından şiddet ve hakaretle bastırıldı. "Yeni yetmeler" partinin büyüklerini hedef tahtasına çevirdiler ve bunu yaptıkça Saray tarafından taltif görüp yükseltildiler.

Eski yol arkadaşları, bir kenara atılmış olmanın üstüne, "yeni yetmelerin" hakaretlerinin desteklenmesini uzun süre hazmettiler. Dertleşmeler, yavaş yavaş düzenli toplantılara dönüştü. Mekan Ankara'nın tarihi semtlerinden Hamamönü'ydü.

Bülent Arınç, son yerel seçimde partisinin Ankara Belediye Başkanı adayı olarak Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki'yi istemiş ve Melih Gökçek'e karşı açıkça desteklemişti. Buluşmaların yapıldığı yerin, Veysel Tiryaki'nin gözbebeği olan Hamamönü olması bu açıdan dikkat çekici. Mezbelelik haldeki tarihi evleri restore edip Hamamönü'yü milyon dolarlık prestij bölgesi haline getirmişti Tiryaki...

EV SAHİBİ KILIÇ

Çıkışın Hamamönü Hareketi olarak nitelendirilmesi toplantıların eski bakan Suat Kılıç’ın Hamamönün’deki ofisinde yapılması nedeniyle. Kılıç harabe birkaç konağı satın alıp restore ettirmişti. 

Bülent Arınç, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik ve Suat Kılıç dörtlüsünün toplantıları yavaş yavaş 10 kişilik gruplara dönüştü. Eski vekiller yanında bir çok yeni vekil de bu toplantılara katıldı. Bir süre sonra Arınç, Çelik ve diğer isimler de Hamamönü’nden birer ofis aldı. Ofis sayısı artınca sirkülasyon da arttı. Arınç’ın yönlendirdiği ve Kılıç’ın organize ettiği toplantılarda, hareketin tarzı Türkiye’nin geldiği son durum da dikkate alınarak şekillendirilmeye çalışıldı. AKP’den kopma yerine fabrika ayarlarına döndürme öne çıktı.

ADIM ADIM KATILIM

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekiyor. Hamamönü Hareketi olarak tanımlanan çıkışın merkezinde Abdullah Gül bulunuyor. Gül her ne kadar sert açıklamalar yaparak öne çıkmasa da tüm gelişmeleri perde arkasından yürütüyor. Diyalog halinde İstanbul’da bulunan Gül’e sürekli bilgi veriliyor. Ankara’da ise hareketin merkezinde kuşkusuz Arınç yer alıyor. Çelik, Ergin ve Kılıç önemli isimler. Cemil Çiçek de hareketin ağır toplarından biri. Ankara'yı ve devleti en iyi bilen Çiçek, strateji geliştirmede son derece etkin. Erdoğan, Çiçek'i yeniden milletvekili yapıp bu ekipten koparmak istese de başaramadı.

Arınç'ın evindeki zirveye katılan Nihat Ergün ve Başbakan Davutoğlu’na ekonomi danışmanlığı yapan Ali Babacan’ı da bu isimler arasında saymak gerekiyor. Eski Enerji Bakanı Taner Yıldız, İçişleri eski Bakanı Beşir Atalay ve şimdilik geride durmaya çalışan bir çok AKP vekil.

"BALANS AYARI" 

Hareketi tanımlayan AKP içindeki etkin bir isim “Balans ayarı yapılıyor” diyor. Bu tanımlama siyasi literatüre 28 Şubat döneminin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir tarafından sokuldu. Org. Bir, o dönem Sincan’da tankların yürütülmesini Balans Ayarı olarak tanımlamıştı. Peki bu balans ayarı nasıl yapılacak?

Hamamönü hareketi tüm mermisini bir anda harcamaya niyetli değil. Arınç'ın açıklamalarıyla fitili ateşlemesi, diğer isimlerin bu açıklamaları Twitter'da paylaşmaları, hep planlanmış hareketler.

Arınç'ın twitter'da Erdoğan'a cevap vermeyi saat tam 17.25'te yapması bile planlı. Siyasette en az Erdoğan kadar tecrübeli bu isimler, gün gün, hafta hafta ne yapacaklarını planlamış durumdalar. İlk açıklamayı kimin yapacağının belli olduğu gibi, hangi hafta kimin konuşacağı da belli. Cemil Çiçek ne zaman konuşacak, Sadullah Ergin ne zaman konuşacak, Nihat Ergün ne zaman konuşacak hepsi belirlenmiş durumda.

Gazeteciler bu isimleri peş peşe konuşturmaya çalışsa da Hamamönü Hareketi kendi takvimine uyuyor, doğaçlama hiçbir gelişme yok.

ERDOĞAN'IN İLK HAMLESİ PÜSKÜRTÜLDÜ

Hamamönü Hareketi'ne karşı Erdoğan'ın ilk hamlesi klasik oldu. Tıpkı 7 Haziran'dan sonra Deniz Baykal'la görüşüp, muhalefet hattını darmadağın etmesi gibi bir taktik devreye soktu. Abdullah Gül'le görüştü. Tüm Aktroller 'sorun çözüldü' propagandasıyla, Gül'ün ele geçirildiği algısına başladılar. Ancak Hamamönü ekibinin karşı hamlesi oldukça profesyoneldi. Erdoğan-Gül zirvesini AKsaray'ın medyaya servis yapmasından kısa süre sonra Gül ile Arınç zirvesi olacağını bu kez Hamamönü ekibi servis etti.

Böylece Hamamönü hattını dağıtan Erdoğan imajı, birkaç saat içinde "AK Parti'yi ayakta tutmaya, sorunları çözmeye çalışan Abdullah Gül" imajına bıraktı yerini. Gül ilk taktik savaşında Erdoğan'ın önüne geçti.

Arınç'ın evine girerken Gül'ün yüzüne oturan tebessüm ve görüşmenin ardından Arınç'ın yaptığı "Erdoğan'a verdiğim cevap edepliydi, umarım herkes ders çıkarmıştır" açıklaması aslında gelinen noktayı özetliyordu.

DAVUTOĞLU HESAPLARI!

Hamamönü Hareketi'nin öncü kuvveti olarak hareket eden Arınç’ın hedefinde Cumhurbaşkanı Erdoğan bulunmasına karşın, Başbakan Davutoğlu planlı bir biçimde bunun dışında tutuldu. Gül ve ekibi, Davutoğlu’nun yıpratılmaması konusunda hassas. Zira ilerleyen süreçte Davutoğlu ile yollarının kesişeceğine inanılıyor. Davutoğlu’nun da başkanlık sistemini istemediği malum. Anayasa görüşmelerinde Başkanlık maddesinin geçmesi çok zor görünüyor. AKP içinde ciddi fire çıkacağı konuşuluyor. Hatta Davutoğlu'nun bile "hayır" oyu vereceği kulislere yansımış durumda. Böyle bir durum Erdoğan’ın Davutoğlu’na yönelik liderlik kartını ortaya sürmesi anlamına geliyor. Hamamönü Haraketi bu süreci gözönünde bulunduruyor. Nitekim kulislerde Davutoğlu’nun da Erdoğan’a karşı yakın gelecekte Gül ve ekibi ile birlikte hareket etmesine kesin gözüyle bakılıyor. En azından ortak çıkarlar bunu gerektiriyor.   

HAMAMÖNÜ İLKELERİ

Peki Hamamönü Hareketi ne yapacak? Amaçları ne? İşte hareketin öne çıkan ilkeleri:

YENİ PARTİ YOK: Şimdilik kesinlikle yeni bir parti kurma düşüncesi yok. Ana hedef 2002 misyonundan uzaklaşan AKP’yi fabrika ayarlarına döndürmek. Arınç tarafından “yeni yetmeler” olarak tanımlanan isimler nedeniyle partinin AKP’ye evrildiği düşünülüyor.

ÇÖZÜM SÜRECİ: Kürt sorununun çözümünde partinin çıkış noktasına yüzde yüz zıt politik manevralar, sorunu şiddetle çözme tercihi Hamamönü hareketi tarafından ülkenin geleceğini dinamitleme olarak görülüyor. Çözüm sürecinin biran önce başlatılması isteniyor.

BAŞKANLIK SİSTEMİ: Gül, Arınç ve diğer isimler kesinlikle parlamenter sistemi savunuyor. Başkanlık sistemine net bir karşı duruşları bulunuyor.

3 Y HASSASİYETİ: AK Parti’nin kuruluş felsefesinde yer alan “Yasaklar, Yolsuzluk ve Yoksulluk” ile mücadeleden ciddi ödün verildiği görüşü hakim. Partinin yolsuzluk ve rüşvet kelimeleri ile birlikte anılmasından ciddi rahatsızlık duyuluyor.

YARGI BAĞIMSIZLIĞI: Başta gazetecilerin tutuklanması, bir çok ismin delilsiz cezaevlerine konması, bitmek tükenmek bilmeyen operasyonlar, yargı mensuplarının siyasi düzlemde beyanda bulunmaları.

İLK İŞARET FİŞEĞİNİ HAYRÜNNİSA GÜL ATEŞLEDİ

Abdullah Gül'ün perde arkasında liderliğini yaptığı oluşumun temelleri aslında yeni atılmadı. Erdoğan'ın parti içinde tek adamlığa soyunmasıyla başlayan krizler aslında bugünlerin habercisiydi.

Abdüllatif Şener'le başlayan AKP'nin ağır abilerinin partide etkisizleştirilmeye başlanması, Fazilet Partisi'ndeki "yenilikçi hareketi" ateşleyerek AKP'nin doğumuna yol açan isimler olan Gül/Arınç cephesinde kıpırdanma başlattı. İlk dışavurumu ise Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül yaptı.

Tarihler 19 Ağustos 2014’i gösteriyordu. 28 Ağustos'ta görevi Tayyip Erdoğan'a devretmeye hazırlanan Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül görev süresinin dolmasına 9 gün kala Çankaya Köşkü’nde bir veda resepsiyonu verdi. First lady Hayrunnisa, resepsiyonda Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'ye çıkıştı ardından şu açıklamayı yaptı: "Bizi çok üzdüler. Şimdi fotoğrafta yer almak için yarışıyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Şimdi ben de susuyorum, ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı ben başlatacağım."

Hayrunnisa Gül'ün hedefi kimdi? Hedefteki isimler Erdoğan ve ailesi miydi? Yoksa Erdoğan’dan cesaret alan AKP içindeki bazı isimler ve özellikle yeni milletvekilleri miydi? First Lady'nin bu çıkışı siyasi tarihe önemli bir ayrıntı olarak kazındı ve Gül ailesinden intifada beklendi.

OLAĞANÜSTÜ KONGRE CEVABI

Erdoğan'ın Gül'ün tekrar seçilmememesi için anayasaya madde koydurma girişimi de elbette ki bu çıkışta etkiliydi. Fakat başka gelişmeler de oldu.

Gül o tarihlerde yeni yaşamında siyasete devam edeceğini bunun da kuşkusuz içinden geldiği AKP’de olacağını açıkça söyledi. Erdoğan’ın Gül'ün seçilebileceği olağanüstü kongreyi Gül’ün Köşk’den inmesinden bir gün önce yaptırdı. Ahmet Davutoğlu önce AKP lideri seçildi, daha sonra da Başbakan olarak atandı. Erdoğan’ın bu tavrı Gül ailesi tarafından kara kaplı deftere yazıldı.

YÜCE DİVAN İÇİN 53 FİRE VERİLDİ

Tüm bunlar aslında 17-25 Aralık 2013 tarihlerinden AKP’den 4 bakanın istifa etmesi ile sonuçlanan büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının etkilerinin yaşandığı bir döneme denk geldi. Yolsuzluk suçlamasına Bilal Erdoğan'ın da ismi karışmıştı ve hakkında ifadeye çağrı pusulası çıkarılmıştı. Olay 4 bakan istifa ettirilerek, 'paralel yapı' iddialarıyla kapatılmaya çalışılıyordu. İstifa ettirilen 4 bakanın Yüce Divan'a gönderilmesi talebi Meclis'te AKP oylarıyla reddedilirken, AKP 53 fire vermişti. 53 fire bu bakanları sürekli destekleyen Erdoğan’da şok etkisine neden oldu. Şu anda Hamamönü Hareketi’nin temsilcisi olarak görülün bütün isimler o dönemde 4 bakanın Yüce Divan’a gitmesi gerektiğini bir çok mahfilde dile getirdiği konuşuldu. 

7 HAZİRAN TRAMVASI

Yolsuzluk suçlamalarının gölgesinde 30 Mart 2014 yerel seçimleri ile 14 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden başarı ile çıkan AKP, sadece yolsuzluk ve rüşvet iddiaları değil Suriye krizi, Çözüm Süreci ve AKsaray'ın 5 milyarlık maliyetine ilişkin suçlamalar, torpil gibi birçok konuda topa tutuluyordu. 7 Haziran 2015 seçimlerine giderken AKP, iktidara geldiği 2002'den bu yana ilk defa kamuoyu nezdinde zor durumda kalmış, ilk defa savunma pozisyonuna geçmişti. Erdoğan da 'tarafsızlık yeminini'ni bir kenara bırakarak AKP için oy istemeye başlamıştı miting meydanlarında.

İşte o dönemde Mart 2015 tarihinde olağanüstü kongrenin kendisinden apar topar kaçırıldığı Abdullah Gül’e adaylık teklifi götürüldü. Gül’ün teklifi kabul edeceği hatta AKP lideri ve Başbakan olacağı konuşuldu. Ancak beklenen gibi olmadı. Gül, açık ve üstü kapalı tüm çağrılara rağmen, 'resmi' teklif gelmediği için aday olmadı. 7 Haziran seçimlerinde AKP ilk kez tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybetmişti.

"Gül partide ikilik çıkarttı" denilerek 7 Haziran'ın faturası Saray ekibince Gül'e yöneltildi. Gül'e yönelik ağır suçlamalara Arınç cevap verdi Ekim 2015'te: “Bir araya gelseler, parti kursalar ne olacak? derlerse başka türlü bir tepki verebiliriz” çıkışını yaptı. Eleştirilerinin dozunu artırıp, “Bizi imtihan etmeye kalkmasınlar. Yeni yetmeler diye belki iki yıl önce tabir ettiğim bir zıpır grup ortaya çıktı. Bunlar, Ali Babacan'ı beni, Hüseyin Çelik’i, bir başkasını, Abdullah Gül’ü itibarsız, güçsüz, zayıf hale getirmek için, trollerden de istifade ederek, dedikodu kampanyalarından istifade ederek, sahip oldukları televizyon kanallarında ve gazetelerde yaylım ateşine tutuyorlar. ‘Arınç + Gül = ?’ yazıyorlar. Bu vicdansızlıktır, bu bize hakarettir.”

1 KASIM İLE FRENE BASILDI

7 Haziran yenilgisinin ardından Gül ile bugünkü Hamamönü Hareketi içinde yer alan isimlerin arasındaki görüş trafiği hızlandı. Cumhurbaşkanlığı görevi sonrasında İstanbul’a yerleşen Gül, bu süreç içinde Arınç, Çelik, Ergin ve Kılıç ile sürekli olarak bir araya geldi. Durum değerlendirmesi yapıldı. Zaman zaman kamuoyuna açıklamalar yapıldı. AKP içinde yeni bir hareketin doğacağına ilişkin beklentiler arttı. Gül zaman zaman konuşuyordu. Diğer üç bakan ise kamuoyuna çıkmıyor sadece toplumsal tepkiyi ölçmeye çalışıyordu. Bu konuda son dönemde olduğu gibi yine Bülen Arınç öncü oluyordu. Bu isimlerin harekete geçeceği hatta yeni bir parti kurulacağı, parti tüzüğünün bile hazır olduğuna ilişkin iddialar artık açıktan konuşuluyordu. Ancak bu isimler herhangi bir çıkış yapmadı. 1 Kasım seçimleri beklenmeye başlandı.

1 Kasım seçimlerinde de koalisyon çıkması durumunda Gül ekibinin harekete geçeceği açık bilgi olarak paylaşılıyordu. Ancak öyle olmadı.

1 Kasım’da yeniden seçim yapıldı. AKP, yüzde 49.5'lik büyük galibiyet elde etti. Gül ve ekibi sonuç karşısında bekleme moduna geçti. Gül  İstanbul’da diğer isimler ise Ankara’da bulunuyordu.

Gül ekibini bekleme pozisyonundan çıkartan gelişme, AKP'nin seçim sonrası tavrı oldu. Parti yüzde 49 almış bir iktidar gücüne kavuşamadı. İç politikada ve dış politikada 7 Haziran sürecinden daha istikrarsız bir tablo ortaya çıktı. Uluslararası krizlerin derinleşmesi ve Güneydoğu'da yaşanan şehir çatışmaları, Hamamönü ekibi için "yüzde 49"u anlamsız duruma düşürdü.

ARINÇ’TAN SERT ÇIKIŞ

Ülkenin içine çekildiği şiddet ortamının en büyük sorumlusu olarak 'başkanlık' dayatmasından vazgeçmeyen Erdoğan'ın görülmesi, her gün gelmeye başlayan şehit haberleri, sivil ölümleri, ülkenin bir bölgesinde iç savaş görüntüsü veren çatışmalar, paralel iddiasıyla yapılan operasyonların ev hanımlarına kadar uzanması, ekonominin adım adım krize gitmesi Hamamönü Hareketi için çıkış yapma fırsatı oldu.

Önce Hüseyin Çelik, Çözüm sürecinde yaşanan yanlışlarla ilgili Erdoğan ve dar kadrosunu defalarca uyardıklarını ama dinletemediklerini yazdı. Bunu, Arınç'ın çıkışı izledi. 29 Ocak günü CNN Türk’te Taha Akyol’un programına çıkan Arınç, bayrağı resmen açtı.

AKP'nin en önemli kurucu güçlerinden Arınç, Erdoğan’ı bombardımana tuttu. Erdoğan'ın kabul etmediği "Dolmabahçe Mutabakatı"ndan daha önceden haberi olduğunu söyledi. Çözüm Sürecinin yeniden başlaması gerektiğini ve Öcalan’ın devreye girebileceğini, paralel adıyla yapılan operasyonları, Suriye politikasını, İsrail konusunda yaşanan 180 derecelik dönüşü yerden yere vurdu. Arınç’ın bu çıkışı beraber hareket ettiği isimlerce de sosyal medya aracılığıyla paylaşıldı.

ÇINAR GÖLGESİ MESAJI VE BOŞA DÜŞÜRÜLEN PLAN

Arınç ve onunla birlikte hareket eden isimler Saray ekipleri tarafından linç edildi, ağır hakaretlere maruz bırakıldı. Arınç, Twitter üzerinden "başörtülü troliçe"li, "cahil"li sert bir cevap verdi ve ekledi: "Yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde çok hakikat var.” Bu AKsaray'a "Trolleri sustur, yoksa daha fazlasını söylerim" mesajıydı. Arınç'a cevabı bu kez Erdoğan verdi; "O zat dürüst konuşmuyor" diyerek. Arınç aynı sertlikle yine sosyal medya üzerinden cevapladı Erdoğan'ı. Hamamönü Hareketi'nin etkisi Erdoğan'a yaklaşmakta olan tehlikeyi gösterdi.

Gül'ü Saray'a davet edip, 'Baykal Taktiği' ile hareketi boşa çıkarmak istedi. Ancak her adımını çok önceden planlayan Hamamönü ekibi, bu planı "Arınç'ın evindeki Zirve" ile kısa sürede boşa çıkardı. 

Karşılıklı hamleler önümüzdeki günlerde devam edecek. Erdoğan'ın siyasetteki ustalığı, Gül-Arınç ve ekibinin tecrübe ve birikimine karşı...

AKP'DEKİ -YENİLİKÇİ MÜCADELESİ

- 2002’de AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte yapılacak Meclis Başkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan askerin hala 28 Şubat ağırlığını hissettirdiği dönemde eşi başörtülü olan Arınç’ın Meclis Başkanı olmasını istemiyordu. Erdoğan’ın adayı eşi başörtülü olmayan merkez sağ siyasetten gelen Vecdi Gönül’dü. Ancak Arınç buna çok tepki gösterdi ve Meclis Başkanlığı’na aday olacağını deklare etti. Aday oldu, seçimi kazandı ve devletin iki numaralı koltuğuna oturdu. Bu Arınç'ın Erdoğan'a karşı ilk zaferiydi.

- Nisan 2007... Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin dolmasına bir ay kala kimin aday olacağı tartışması patlak verdi. Partiyi bırakmak istemeyen Erdoğan'ın aklında yine aynı isim vardı: Vecdi Gönül. Bu sırada 27 Nisan e-muhtırası geldi. İşte tam da bu günlerde Meclis Başkanı Arınç’ın odasında Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül’ün katılımı ile kritik bir toplantı yapıldı. Arınç bir ara Erdoğan’a döndü ve “Ya sen Cumhurbaşkanı olacaksın ya Abdullah ya da ben. Başka bir isim olmaz” diye net bir çıkış yaptı. Arınç bununla kalmadı, "Aday olabileceği rezervini" kamuoyuna açıkladı ve Erdoğan'ın elini kolunu bağladı. Erdoğan, Vecdi Gönül'ü aday yapamadı. "Kardeşim Abdullah Gül"ü aday yaptı ve Arınç anında "rezervimi geri çektim" açıklamasıyla Erdoğan'ı bir kez daha mağlup etti.

- Sonuçta 27 Nisan muhtırası ve 367 krizi erken seçim kararı aldırttı. 14 Temmuz 2007 seçimlerinde AKP’nin yüzde 47 oy alması halkın Gül’e desteği olarak yorumlandı. Ancak o günlerde Erdoğan ile Gül ekibi arasında yine bir gerginlik yaşandı. Erdoğan, Gül'ün yerine yine Vecdi Gönül'ü düşünüyordu. Ancak hem Gül hem de Arınç buna sert muhalefet edince, Erdoğan Gül'ü yeniden cumhurbaşkanı adayı göstermek zorunda kaldı. Ve Gül, Çankaya Köşkü'ne çıktı.

- Perde arkasında sık sık karşı karşıya gelen Erdoğan ile Gül, ilk kez Gezi olayları sırasında kamuoyu önünde 180 derece ters düştüler. Erdoğan Fas'ta iken Gül, Gezi protestocularına yönelik yumuşak bir dil kullandı. Başbakan Vekili Arınç da protestoya katılanları Başbakanlık Merkez Bina’da kabul etti. O da Gül gibi yumuşak bir üslup kullandı. Olaylar büyümüştü. Erdoğan hem Gül ve hem de Arınç’ın yumuşak üslubuna sert tepki gösterdi. Gerginlik Haziran 2013'te yapılan Bakanlar Kurulu'nda zirveye çıktı. Erdoğan, Gezi'de sert davranmayan herkesi sıra ile fırçadan feçiriyordu ki, Arınç'a döndüğü anda Arınç'ın beklenmedik tepkisiyle karşılaştı. Anlatılanlara göre “Ben bu partinin abisiyim, benimle bu şekilde ve üslup ile konuşamazsınız. Sizi arkadaşlarınız ile baş başa bırakıyorum” dedi ve toplantıyı terk etti. Ortalık buz kesmişti. Erdoğan hemen Taner Yıldız’ın da aralarında bulunduğu isimleri Arınç’ın peşinden gönderdi. Arınç istifa etmekte kararlıydı. Durumdan Cumhurbaşkanı Gül haberdar edildi. Gül’ün zor çabaları sonrasında Arınç istifadan vazgeçti.

- Arınç o dönemde Başbakan Erdoğan’ın kendisine yönelik açıklamalarına, TRT Türk canlı yayınında cevap verdi: “Hükümetteki sorumluluğum benim sadece bir bakan olarak bulunduğum anlamına gelmez. Güzel bir kitap var; 'Futbol sadece futbol değildir.' Ben de sadece bakan değilim; benim aynı zamanda bir özgül ağırlığım var ve bu özgül ağırlığım başkalarından farklıdır“ sözleriyle tepki gösterdi. Ancak o günden sonra AKsaray merkezli ve "yeni yetmeler" aracılığıyla Erdoğan Arınç'ın özgül ağırlığını sistematik olarak defalarca yerle bir etti.

KAYNAK: NOKTA HABER 
<< Önceki Haber Nedir bu Hamamönü Hareketi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER