Alenen devlet tehdidine maruz kalanlar;
iktidarın yalanlarını, iftiralarını, yolsuzluklarını sineye çekmeyen
kişi ve müesseselerle mahdut değil. Anayasa ve kanunlar, temel hak ve
hürriyetler çiğnenirken hükûmet ve Saray’la aynı koroda yer almamak idam
fermanını imzalamak mânâsına geliyor. ‘Bîtaraf olanların bertaraf
edileceği’ tehdidini unutmadık! Muhalefeti sindirmeye odaklananlar, “Ya
biat edecekler ya da yok olacaklar.” sözleri ile pervasızlıkta kendi
rekorunu kırıyor.
Eflatun, asırlar evvel ne güzel izah
etmiş: “Bir devlette başa geçenler, başa geçmeyi en az isteyenler olduğu
takdirde dirlik ve düzen orada var olur. Aksi takdirde toplumda ne
dirlik kalır ne de düzen.” Başımıza gelenleri anlayabilmemize katkı
sağlayacak kadar çarpıcı sözler…
“Doğan Grubu veya falanca
holdinge el konulacak. Patronlar tutuklanacak.” nev’inden hezeyanları
korkutmak, yıldırmak maksadı ile dillendiriyorlar. Netice
alamayacaklarını bile bile Manisa, Malatya ve Sakarya’da derneklere
makul şüphe baskınları yaparak iş âlemine imada bulunuyorlar. Zeminin
ayaklarının altından kayıp gittiğini gördükçe zırvalayacaklar.
Halet-i ruhiyeleri hiç iyi değil. Vuzuha kavuşturalım:
Öfkeliler.
Zira yargıyı kendilerine bağlamalarına, HSYK’yı Saray’ın noter
kâtipliği derekesine indirmelerine ve milyon dolarları akıttıkları
besleme basına rağmen sokakta protesto edilmekten kurtulamıyorlar.
Steril salonlarda bile aleyhte pankart açılabilir korkusu ile kürsüye
çıkıyorlar.
(...)
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN