[Turhan Bozkurt yazdı] Türkiye, Venezuela olur mu?

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükûmeti; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Merkez Bankası (TCMB) ve Varlık Fonu gibi kurumları krizi örtbas etmek için arka kapı formülleri ile çalışmaya zorlasa da işsizlik ve yüksek enflasyon mutfaktaki yangını büyütüyor. Kriz tartışmalarında bazı iktisatçı ve siyasetçiler, "Türkiye, Venezuela'ya dönecek." iddiasında bulunsa da Samanyoluhaber ekonomi yazarı Turhan Bozkurt tartışmaya kurban ve zekât müessesesi üzerinden farklı bir boyut kazandırdı. İşte o makale...

SHABER3.COM

Türkiye, Venezuela olur mu?
TURHAN BOZKURT | Samanyoluhaber

Türkiye, Venezuela olur mu? Bu soruya cevap vermeden önce Venezuela hakkında bilgilerimizi tazeleyelim. 

Dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip olmasına rağmen 2014’ten bu yana bir ekonomik krizden diğerine savrulan Güney Amerika ülkesi Venezuela dünyanın en yüksek enflasyonu ile boğuşuyor. 

Enflasyonun bazı aylarda yüzde 1,5 milyona kadar tırmandığı için bir kilo et alabilmek için 10 milyon Venezuela Bolivarı ödemek gerekiyor.  

66,6 AYLIK MAAŞLA BİR KİLO ET ALINABİLİYOR

Asgari ücretin 2020 yılında 40 bin bolivardan (2 dolar) 150 bin bolivara (7,7 dolar) çıkarıldığı dikkate alındığında bir kilo kırmızı et alabilmek için 66,6 ay çalışmak gerekiyor. 

Hiper enflasyon ülkesinin nüfusu kayıtlarda 32 milyon olarak geçse de açlık ve sefaletten kaçan yüz binlerce kişi son bir umutla komşu ülkeler Brezilya’ya akın ediyor. 

4 ARALIK 2018: AKP lideri Erdoğan (solda), Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile başşehir Caracas'ta bulunan Devlet Başkanlığı Sarayı'nda görüştü. Türkiye aynı yıl Venezuela'dan 1 milyar dolar tutarında altın ithal etmişti.

İdeolojisini “Bolivarcılık, demokratik sosyalizm ve Marksizm” diye özetleyen rejim Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) genel başkanı Hugo Chavez’in 2013’te kanserden hayatını kaybetmesinin akabinde “Chavez’in sağ kolu” diye nitelenen Nicolas Maduro ile yoluna devam ediyor. 

OTOBÜS ŞOFÖRÜ MADURO ARTIK DEVLET BAŞKANI

Belediye otobüs şoförlüğü yaparken bir gün Venezuela’nın başına geçeceğini ne kadar hayâl ettiği bilinmese de Maduro iktidara geldiği günden beri selefi Chavez döneminin otoriter eğilimini daha da sertleştirdi. 

Krizi örtbas etmek için medya ve sermaye üzerindeki tazyiki artıran Chavez’in tarz-ı idaresi yıllardır süre gelen, giderek derin bir toplumsal ve insani krize dönüşen ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklara çare olmadı.

Bilakis petrol denizi üzerinde yüzen bir ekonomi sefaletin timsali hâline geldi. 

Ford ve Good Year gibi dünya devleri ülkeyi terk ederken, Venezuela 8 yıldır resesyonda (ekonomik durgunluk). 

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) mali müeyyideleri kalkmadıkça Latin Amerika ülkesinin belini doğrultması mümkün görünmüyor. 

BİR DÖNEMİN PARLAYAN YILDIZIYDI

Oysa Venezuela 1960'lı-70'li senelerde Latin Amerika'nın en zengin ülkelerinden biriydi. Fert başına milli gelir İspanya, İsrail ve Yunanistan'dan, işçi, ücretleri ise diğer Latin Amerika ülkelerindeki ücretlerden daha yüksekti.

Venezuela'da iki yıldır eski para birimi "Güçlü Bolivar" yerine, 5 sıfır atılmış "Egemen Bolivar" tedavülde. Paradan 5 sıfır atılmasına rağmen enflasyonun sebep olduğu sayı patlaması çuvala sığmıyor. 

2 kilogram 400 gram ağırlığındaki bir tavuk başşehir Caracas'ta 14 milyon bolivara satılılıyor. Tavuğu almak için harcanan toplam paranın maddi ağırlığı da neredeyse tavuk kadar.

Venezuela'da bir kilo kırmızı et 9-10 milyon bolivar.

Türkiye her ne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın ucube başkanlık sisteminin ikinci yılında krizle boğuşsa da Venezuela olmaz. 

Zira Türkiye ekonomik büyüklük olarak Venezuela’yı geride bırakmış ve neredeyse 40 yıldır dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında bulunmayı başarmış dinamik bir ekonomidir. 

TÜRKİYE GÜNDEN GÜNE ERİYOR

Türkiye'nin petrol ve doğalgazı olmadığı hâlde Turgut Özal döneminde Batı ile entegre bir iktisadi modelin benimsenmesi, yabancı sermayenin teşvik edilmesi ve Avrupa Birliği perspektifi sayesinde 2013 yılına gelindiğinde millî gelir (GSYH) 950 milyar dolara yükselmişti. 

Ancak o tarihten bu yana demokrasi ve hukuk erozyonuna paralel ekonomik çöküş de hızlandı. 2019 yılı sonunda millî gelir 706 milyar dolara indi. 

Bilvesile tekrar altını çizeyim: Devletler şirketler ya da şahıslar gibi batmaz. Sadece borcu artar, faiz ödemelerinin bütçeden aldığı pay katlanır, eğitim ve sağlık yatırımlarına harcanacak milyarlarca lira, para kazanan kesimlere aktarılır. 

Ancak gelir pastası küçüldükçe herkesin cebindeki para azalır, alım gücü zayıflar. Türkiye’de olan tam da budur. 

Fert başına gelir de 12 bin 408 dolardan 9 bin dolara kadar geriledi ki Koronavirüs salgını ile yeniden nükseden ekonomik kriz yılında (2020) söz konusu gelir daha da gerileyecek. 

Geliri her geçen yıl azalan, dış borcu 450 milyar dolara yaklaşan, Merkez Bankası’nda muhafaza edilen kefen parasına kadar harcamış bir iktidarın elinde bile Türkiye, Venezuela olmaz. 

İki ülke arasındaki iktisadi ve içtimai dinamikler çok farklı.

YARDIMLAŞMA KRİZDE CAN SİMİDİ OLUYOR

Zira içtimai, kültürel ve İslamîyet’in tanzim ettiği manevi değerler iktidarlar için hep can simidi oldu. 2001 krizinde bir gecede on binlerce bankacı işsiz kalmıştı. İşsiz kalanların imdadına yine aileleri yetişmişti. 

“Yardımlaşma ve paylaşma”, bir başka ifade ile ekmeğini ortadan ikiye bölüp verme fedakârlığı insanların kriz dönemlerinde ayakta kalmasını sağlıyor. 

Her ne kadar tahrif edilen tarafları olsa da geleneksel geniş aile modeli, kâğıt üzerinde “sosyal” olan ve krizin müsebbibi devlet idarecilerinin ihmal ve kusurlarını telafi edecek kadar tesirli bir reçete. 

Uzağa gitmeye lüzum yok. 

Kurban Bayramı’na sayılı günler kaldı. Yine imkânı olanlar büyükbaş hisse veya küçükbaş kurbanlık için kenara ayırdığı paralarla nice yoksul ve yardıma muhtaç hâneye el uzatacak. 

Hayırsveverlik “terör örgütü üyeliği” sayılsa da insanlar bir yolunu bulup yine muhtaçların imdadına yetişecek. 

RAMAZAN DA KURBAN DA BİR VESİLE

Et fiyatlarının cep yaktığı bir dönemde Kurban Bayramı kırmızı etin tadını unutmuş milyonlarca kişinin göz hakkının ifasına da vesile oluyor. 

AKP iktidarının Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile sivil ölüme terk ettiği 1 milyona yakın insan, Ramazan’da fıtır sadakası ve zekâtlarla, Kurban Bayramı’nda taksim edilen kurban etleri ile el uzatılıyor. 

Özel sektörde bile çalışmasını dahi müsaade edilmeyen KHK mağdurlarına ailelerinin ve kara gün dostlarının vefası olmasaydı Türkiye’nin mevcut krizi daha şiddetli sarsıntılara dönüşebilirdi. 

Kurban ve zekât gibi İslamiyet’in tesis ettiği müesseselerin siyasetçiler tarafından istismar edildiği bir vakıa olarak karşımızda dursa da özü itibarıyla mahzun bir gönlün elemini dindirmek bütün dünyevi hesapları anlamsız hâle getirecek kadar ulvi bir davranıştır. 

ARABA TALİ YOLA SAPTIĞINDA HEDEFİNİ UNUTMA

Gelip geçici hâdiseler değil, ulvi galelerin peşinde koşan insanlar devletlerin ana güzergâhını tayin eder. Araba arada tali yola saptığında toz dumandan görüş bulanıklaşabilir. 

O esnada ana güzergâhın işaretleri, değerleri hatırdan çıkarılmaz ve onlara karşı vefa gösterilirse araba er ya da geç çıktığı yola tekrar dönecektir. 

TÜRKİYE VENEZUELA OLMAZ, ÇÜNKÜ...

Bu yüzdendir ki Türkiye, Erdoğan gibi sadece kendi akrabalarını ve yandaşlarını ihya etmekten başka bir gayesi kalmamış bir siyasetçiye rağmen Venezuela olmaz. 

Venezuela’da olduğu gibi halkın maruz kaldığı sefalet, işsizlik ve ülke dışına göç farklı şiddette olsa da Türkiye’de de devam edecek.  

Diğer taraftan kitleler hâlinde insanların sokaklara dökülüp marketleri yağmalaması vs. gibi taşkınlık noktasına Türkiye’de hiç gelinmeyecek. 

Yazılı olmayan gelenekler duvarın o tarafına geçilmesini hep engelledi. Aynı husus bugün de geçerli. 

Kurban da 14 asırlık mazisi ile ekonomik krizin tahribatını asgariye indiren mühim bir sosyal sigortadır.

Arka sokaklarda isimsiz hayırseverler herhangi bir beklenti içine girmeden mümkün oldukça daha fazla sayıda muhtaç insana kol/kanat germeye devam edecek. 

Varsın birileri hayırseverlikte yarışanların yeşerttiği iklimi dünyalıkları namına sürülecek tarla olarak görsün. 

Mefkûre insanı yaşatmaksa gerisi teferruattır.    
--------------------------------------------
<< Önceki Haber [Turhan Bozkurt yazdı] Türkiye, Venezuela olur mu? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER