Yeni yıla girmeye sayılı günler kala Türkiye’de siyasetin gündemini 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimler belirlerken, halkın gündeminde ise varlığını her geçen gün daha fazla hissettiren ekonomik durgunluk var. Çünkü 2018’in son çeyreğini sıfıra yakın büyüme ile kapatmaya hazırlanan Türkiye ekonomisinde 2019'un "kriz yılı" olacağı beklentisi hakim.
Büyümedeki gerilemenin 2019'da yerini küçülmeye bırakacağını, buna bağlı olarak işsizliğin ve hayat pahalılığının artacağını dile getiren ekonomistlere göre, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra hükümetin atacağı adımlar krizin ne kadar süreceğinde belirleyici olacak.
Bir başka deyişle Türkiye toplumunun 2019 yılında yoksullaşacağına kesin gözüyle bakılıyor, ancak bu yoksulluktan nasıl çıkılacağı henüz bilinmiyor.
Geçen yıl büyümede dünya birincisiydi
2018 yılı boyunca ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları, Brexit, Amerikan merkez bankasının (Fed) faiz artırımı rüzgarı gibi dış gelişmelere karşı hassas olan Türkiye, bu arada 95 yıllık parlamenter rejimden başkanlık sistemine geçiş yaptı.
Özellikle yılın ikinci yarısında ABD ile patlak veren papaz Brunson krizi sonrasında bir "kur fırtınası"nın ortasında kalan Türkiye ekonomisinde, hızla yükselen enflasyon ve bıçak gibi kesilen yatırımlar 2019’un zorlu geçecek şartlarını tek tek oluşturmuş oldu.
Bundan yalnızca 1 yıl önce, 2017'nin üçüncü çeyreğinde yakaladığı yüzde 11,1 büyüme ile Türkiye "dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi" unvanını kazanmıştı. Aradan geçen çalkantılı bir yılın sonunda yani 2018’in üçüncü çeyreğinde ise Türkiye ekonomisi, ancak yüzde 1,6’lık büyümeye imza atabildi.
"Ekonomik durgunluk 1,5 yıl sürebilir"
Türkiye’nin 2019’da ekonomide yaşayacağı sorunları DW Türkçe’ye anlatan Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu Direktörü Prof. Dr. Selva Demiralp, "Türkiye, 2019 yılına ekonomide stagflasyon ile giriyor. Yani yüksek enflasyonu ve durgunluğu aynı anda yaşıyoruz" diyor.
Türkiye’nin önümüzdeki 5-6 çeyrek boyunca yani yaklaşık 1,5 yıl süresince ekonomik durgunluk yaşamasının yüksek ihtimal olduğunu kaydeden Prof. Demiralp, "Bu arada Türkiye’nin yılda yüzde 1-2 büyümesi, ekonominin durgunluktan çıkacağı anlamına gelmiyor. Türkiye gibi potansiyel büyümesi yüzde 5-6 olan bir ülkenin yüzde 1’lere düşmesi durgunluğun devam ettiğini gösterir" değerlendirmesinde bulunuyor.
"Krizden hızlı çıkış olmayacak”
Son açıklanan verilere göre Türkiye’de sanayi üretimi yüzde 5,7 oranında azalırken işsizlik ise yüzde 11,4’e çıktı. Bu verilerin, ekonomideki kötü gidişin 2019’da da devam edeceğini net biçimde gösterdiğini kaydeden Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, 2019 yılında yaşanacak krizin Türkiye’nin önceki yıllarda yaşadığı krizlerden farklı olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’nin yakın tarihte yaşadığı 2001 ve 2008 krizlerinden hızla çıkma becerisi gösterebildiğini hatırlatan Prof. Gürsel, şunları söylüyor:
"Örneğin son olarak 2008 krizinden sonra 2009’da yüzde 4,8 küçülen Türkiye ekonomisi, 2010’da yüzde 8,5 büyümeyi başardı. Ancak bu kez böyle bir hızlı çıkış olmayacak. Belki yüzde 5 küçülmeyeceğiz ama kriz süreci uzun sürecek. Çünkü 2009 şartları artık yok. Ne likidite bolluğu ne özel sektörün düşük borçluluğu ne de bankacılık sisteminde alacak stresi vardı. Şimdi bu etkenlerin hepsi var."
İşsizlikte korkutucu yükseliş
Özellikle 2016’dan bu yana istikrarlı biçimde artan işsizlik, 2019 için büyük bir endişe kaynağı haline gelmiş durumda.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son yayınladığı verilere göre Ekim 2018 itibariyle ülkede işsizlik oranı yüzde 11,4’e çıktı. Toplam işsiz sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre 330 bin kişi artarak 3 milyon 749 bin kişiye ulaştı.
Türkiye, her yıl yaklaşık 700-800 bin arası yeni istihdama ihtiyaç duyuyor. Yani her yıl bu sayıda insan iş gücü piyasasına adım atıyor. Türkiye’nin her yıl istihdam piyasasına yeni giren yaklaşık 800 bin insana istihdam sağlayabilmesi için ise yıllık büyüme oranının en az yüzde 4 olması gerekiyor.
"Şirket iflasları artacak"
İşsizliğin 2019’da yüzde 15’e kadar çıkabileceğini ifade eden Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Karatepe’ye göre, 2019 Türkiye ekonomisi açısından "kayıp yıl" olacak.
Ekonominin 2019 genelinde yüzde 1,5-2 düzeyinde küçüleceğini tahmin eden Prof. Karatepe, “Bugün şirketlerin ve vatandaşların banka borçları toplam GSMH’nin yüzde 75’ine ulaşmış durumda. Ayrıca 180 milyar dolarlık dış borcun önümüzdeki 1 yıl içinde ödenmesi gerekiyor. Ekonomi yavaşladığı için bu borçların ödenmesinde ciddi sorunlar çıkacak. Bu nedenle 2019’da şirket iflaslarını sıkça duyacağız” diye konuşuyor.
Enflasyondaki düşüş kalıcı mı?
Son aylarda giderek artan bir ivmeyle yüzde 20’nin üzerine çıkan enflasyon da 2019’un en çok tartışılacak konulardan biri olacak.
Ülkede yıllık enflasyon Eylül ayında yüzde 24,52 seviyesinden Ekim'de yüzde 25,24'e yükselerek 15 yılın zirvesini görmüştü. Kurlardaki hafif gerileme ile birlikte enflasyon Kasım ayında yüzde 1,44 gerilemişti.
Prof. Dr. Selva Demiralp'e göre yüksek enflasyon tehlikesi 2019'da da ciddi bir risk olmaya devam edecek. Enflasyonu 2019’da gerçek anlamda geriletebilmek için insanların enflasyonun kalıcı olarak gerileyeceğine inanmaları gerektiğine vurgu yapan Prof. Demiralp, "2019’da yeni bir kur atağı yaşanmazsa enflasyon bir miktar daha gerileyebilir. Ama beklentilerin gerçek anlamda iyileşebilmesi için Merkez Bankası’nın sıkı para politikasından taviz vermemesi gerekiyor. İnsanların, piyasaların enflasyonun düşeceğine gerçekten inanması gerekiyor" şeklinde konuşuyor.
Seçimden sonra ne olacak?
31 Mart yerel seçimlerine kadar hükümetin ekonomide kayda değer bir reform yapmasına ihtimal verilmiyor. Hatta kalan 3 aylık dönemde devlet kaynaklarının bir miktar daha seçim odaklı kullanılabileceği belirtiliyor.
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi ekonomist Murat Sağman’a göre, seçimden sonra hükümetin atacağı adımlar ekonomideki küçülmenin gidişatını belirleyecek. 2023’e kadar Türkiye'de başka seçim olmayacağını hatırlatan Sağman, "Bu süre Türkiye için ekonomideki yapısal dönüşümü sağlamak için büyük bir fırsat. Hükümetin bu fırsatı nasıl kullanacağını seçim sonrası göreceğiz" diyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe