2018 yılı ağustosa ayında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile yaşanan pastör Andrew Brunson krizi sonrasında dolar karşısında hızla değer kaybeden Türk Lirası (TL), aradan geçen bir yılda hükümetin ve Merkez Bankası'nın attığı tüm adımlara karşın dünyanın en kırılgan para birimlerinden biri olmaya devam ediyor.
Hükümetin gerek hukuk alanında gerekse ekonomide piyasalara güven vermeyi başaramadığını dile getiren iktisatçılara göre, yılbaşından bu yana dolar karşısında yüzde 10,4 değer kaybeden TL, ekonomideki kriz havasını daha da karartabilecek tehlikeli bir eşikte bulunuyor.
DOLAR 6,39 TL'YE KADAR YÜKSELDİ
26 Ağustos Pazar gecesi Asya-Pasifik piyasalarında işlemlerin başlamasından kısa bir süre sonra TL, dolar karşısında hızla değer kaybetti ve kur birkaç saniye içinde 6,39 seviyesini gördü.
Kurdaki hızlı yükselişin temelinde ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşlarına ilişkin endişelerin sığ piyasalarda alım talebine dönüşmesi ve Çin Yuanı’ndaki sert satışlar etkili oldu.
Ancak diğer para birimlerine göre TL, piyasalardaki bu dalgalanmalardan en sert etkilenen para birimi oldu. Yaklaşık 20 dakikalık dalgalanma sırasında dolar kuru, Cuma günkü kapanış göre yüzde 11 arttı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin ile müzakerelere devam etmek istediği yönündeki açıklamaların ardından dolar sabah saatlerinde 5,80 TL'ye kadar geriledi.
Kurda hareketlilik, "Yeni bir kur krizi kapıda mı?" endişesine sebebiyet verdi.
"TL KIRILGANLIKTAN ÇIKAMIYOR"
Bir yanda ABD-Çin ticaret savaşları, diğer yanda ise Türkiye siyasetindeki gerilim piyasalarda kritik baskı unsurları olmaya devam ediyor.
Piyasalarda yaşanan dalgalanmayı DW Türkçe’ye değerlendiren Piri Reis Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik ve Ticaret Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kaya Ardıç, “Dolardaki hareketlilik dışsal nedenlerle ortaya çıkmış olsa da TL’deki kırılganlığın hâlâ çok tehlikeli olduğunu da göstermiş oldu.” dedi.
KRİTİK BİR NOKTADA
Dünya ekonomisindeki kırılgan ekonomilerin yıllar içinde değiştiğini, fakat Türkiye’nin “Kırılgan 5’li” diye anılan ülkeler içerisinde yer almaya devam ettiğini dile getiren Ardıç, “Türk Lirası geçen yılki Brunson krizinden sonra son 1 yılda dolara karşı bir nebze iyileşse de kritik bir noktada durmaya devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
"EKONOMİ SAVUNMASIZ DURUMDA"
Ardıç özellikle Türkiye siyasetindeki gerilimli dilin ve ekonomide hem yatırımcının hem de tüketicinin güvenini sarsan açıklama ve uygulamaların TL’deki tehlikeli gidişi tetiklediğini vurguladı.
Kaya Ardıç, şunları söyledi: “Merkez Bankası Başkanının görevden alınması veya ihtiyat akçesinin Hazine’ye devredilmesi gibi adımlar, TL’nin tehlikeli eşikten dönmesinin önünde engel oluyor. Son dönemde bir miktar azalma eğilimi gösterse de şirketlerin ve hanelerin borç düzeyi, Türkiye ekonomisinin en hafif dış gelişmeler karşısında savunmasız bırakıyor.”
"KRİZDEN ÇIKIŞ SENARYOSU YOK"
Son dönemde küresel çapta zayıf gelen makroekonomik veriler, aralarında Almanya’nın da bulunduğu dünyanın önde gelen ekonomilerine ilişkin ‘durgunluk’ kaygılarını tetikliyor.
Buna ABD-Çin gerilimi, Brexit belirsizliği, Suriye savaşı gibi etkenler de eklenince, yakın gelecekte piyasalarda yaşanacak dış şokların Türkiye ekonomisine ağır darbe vurabileceği yorumları yapılıyor.
Ekonomist Halil Reçber, “Türkiye, dünya standartlarında bir krizden çıkış politikası uygulamıyor. Adeta havanda su dövüyoruz.” yorumunda bulundu.
Türkiye ekonomisinin 2008 küresel krizinden bu yana en kötü performansını sergilediğini ifade eden Reçber, buna karşın hala krizden nasıl çıkılacağına dair bir yol haritası ortaya konmamasının piyasaların TL’ye olan güvenini kritik bir eşiğe taşıdığı görüşünde.
"İKİNCİ DALGA GELİYOR"
Son sekiz yılda gelişmekte olan ülke para birimlerinin ABD doları karşısında yüzde 175 değer kaybettiğine, aynı dönemde TL’de yaşanan değer kaybının yüzde 575 ile rekor kırdığına işaret eden Reçber, “Bugün artık son bir yılda yaşadığımız krizin ikinci evresine girdiğimizi düşünüyorum.” diye konuştu.
Yakın gelecekte de TL üzerindeki baskının artarak süreceğini kaydeden Halil Reçber şu görüşü paylaştı: “Gerçekten inanılmaz bir belirsizlik yaşanıyor. Tam ortalık biraz sakinleyecek dediğimiz sırada, ‘İstanbul’a kayyım atanır mı?’ soruları ortaya çıkıyor. Geçmiş yıllarda yaşadığımızdan çok farklı bir kriz içindeyiz. Türkiye kendi iç sorunlarından kaynaklı ekonomik krizler ile en az 3-4 yıl boğuşuyor. Son gelişmeler enflasyonun da yükselmeye başlayacağını gösteriyor. Krizin ikinci dalgası geliyor.”
MERKEZ BANKASI FAİZ İNDİRMİŞTİ
Türkiye’de ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası, son bir yılda TL’deki erimeyi durdurmak ve yatırım ortamını canlandırmak için pek çok adım attı.
Bir yılda sekiz ekonomik destek paketi açıklandı. 25 Temmuz'da Merkez Bankası politika faizini 425 baz puan düşürerek, yüzde 24'ten yüzde 19,75'e çekti.
Kredi büyümesini artırmak için bankaların TL yükümlülükleri için ayırdıkları zorunlu karşılık oranlarında değişikliğe gitti. 12 Eylül’deki yeni Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında da faiz indirimine devam edilmesi bekleniyor.
"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ SAĞLANMALI"
Atılan bu adımlara karşın TL’nin istenen sağlamlığa ulaşmamasında yalnızca ekonomi değil siyasi ve hukuki sebepler de olduğunu anlatan ekonomist Murat Sağman, “Kırılganlığın tek sebebi ekonomi değil. Yalnızca ekonomide değil, başka alanlarda da önlem almak gerekiyor.” diyor.
DW Türkçe’ye mülakat veren Sağman, Türkiye’nin kredi notlarının düşmeye devam ettiğine ve ülke risk priminin (CDS) benzer ülkelere göre hâlâ çok yüksek olduğuna işaret ediyor.
5,86 TL EŞİĞİ AŞILIRSA DOLAR YENİDEN 6 TL OLUR
Türkiye’de başkanlık sistemine ilişkin kaygıların giderilmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması gibi ülkenin yakın geleceğine dair güvensizliği azaltacak adımların atılması gerektiğini vurgulayan Sağman şunları söyledi: "Aksi takdirde TL'de kayda değer bir iyileşme görmemiz kısa vadede mümkün olmayacak. Ayrıca Suriye’de ABD ile Rusya arasında nasıl bir pozisyon alçağımız da önümüzdeki günlerde TL’yi etkileyecek konulardan biri. Dolar kurunda 5,85-5,86 TL seviyeleri direnç noktası olmak üzere 6 TL’nin görülebileceğini düşünüyorum."