Türk Sağlık Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Ahmet Doğruyol, hasta yakınlarının kan arama derdinin son bulması için 2012 yılında çıkarılan Kan Bağışı Genelgesi'nin iptal edilmesini istedi. Geçmiş yıllarda hastanelerde donörden hastaya doğrudan kan nakli yapılabildiğini ancak üç yıl önce bu işlemin Kızılay'ın yetkisine verildiğini hatırlatan Doğruyol, bu durumun birçok sıkıntıyı da beraberinde getirdiğini kaydetti. Kızılay'ın tekel olmaktan çıkarılması gerektiğini aktaran Doğruyol, bu sayede milyarlarca liranın da devlet kasasında kalacağını savundu.
'BİR ÜNİTE KANIN DEVLETE MALİYETİ 400 LİRA'
Kan israfının önüne geçilmesi gerektiğini söyleyen Türk Sağlık Sen Şube Başkanı Doğruyol, "Bir ünite kandan TDP (taze donmuş plazma), ERT (eritrosit süspansiyonu), TZP (trombosit süspansiyonu) vb. kan ürünleri elde edilmektedir. Bağış yapılan bir ünite kanın, hastada kullanılmasıyla SGK'ya faturası yaklaşık 400 lira civarındadır. 2012 yılından itibaren eğitim araştırma hastanelerimizde ve bazı devlet hastanelerimizde, donörden kan alınıp ayrıştırılıp kan ve kan ürünleri hastaya verilebiliyorken şu anda ilimizde kan alma işlemini Kızılay, Ege ve Dokuz Eylül tıp fakülteleri hastaneleri yapabilmektedir. Bazı özel hastanelerde genelgeye aykırı, 'acil' adı altında donörden kan alınmaktadır. Sağlık Bakanlığı bünyesindeki devlet hastanelerinin vatandaştan kan alamamasının, hastanelere ve vatandaşa yansıyan pek çok olumsuz yönleri bulunmaktadır." dedi.
'HER YIL 600 BİN ÜNİTE KAN ÇÖPE GİDİYOR'
Hastanelerdeki milyar dolarlık makinelerin çürümeye terkedildiğini belirten Ahmet Doğruyol, "Daha önce kan alabilen kurumlarımızda bulunan milyarlarca liralık kan transfüzyon makineleri çürümeye terkedilmiştir. Hastanelerde bu işi yapan deneyimli personeller âtıl duruma düşmüştür. Özellikle çocuk hastanelerinde kullanılan, pediatrik torba denen, bir ünite kan ya da kan ürününün üç dört parçaya bölünerek kullanılmasının ortadan kalkmasıyla bir çocuk için 400 cc kanın 100 cc'si kullanılmakta, geri kalan bölümü kullanılamayarak çöpe atılmaktadır. Kızılay'dan hastaneye alınan kan bir başka hastaneyle takas yapılamamakta, kan Kızılay'dan alındığı için sorumluluk alınamamaktadır. Önceki uygulamalarla bir hastanede kan ihtiyacı olduğunda bir anons yapılır, pek çok vatandaşımız ve çalışanımız kan vermek için sıraya girer, hastanın ihtiyacı fazlasıyla karşılanırdı. Şimdi kan bulunamaması durumunda vatandaşa, 'Donör bul, Kızılay'a götür.' denerek eziyet edilmektedir. Türkiye'nin yılda yaklaşık 2 milyon 200 bin ünite kana ihtiyacı varken Kızılay yaklaşık bin 800 bin ünite kanı temin edebilmektedir. Plazma, donmuş halde olduğu için özellikle taşıma esnasında çatlayabilmekte ve kullanılmadan çöpe gidebilmektedir." şeklinde konuştu.
'KAN ALIMI KIZILAY'IN TEKELİNDEN ÇIKARILSIN'
Hastanelerin kan kullanım sınırlarına göre elinde bulundurması gereken kritik stok oranının süresinde kullanılamamasının, kan ve kan ürününün heba olması anlamına geldiğini belirten Doğruyol, "Hastaneler arası değişim olsa bu sorun ortadan kalkacaktır. Hastaneler kritik stok oranında kanı elinde bulundururken garip olan, Kızılay'ın elinde özellikle kan sıkıntısının çekildiği ramazan ayı ve yaz döneminde kritik stok oranında kanın bulunmaması ve ne yazık ki Allah korusun, bir doğal afet felaket durumunda Kızılay'ın alternatifinin olmaması çok önemli bir sorundur. 2012'den önceki yıllarda ülkemizde kan stoklarımız yeterliyken maalesef bugün, yanlış uygulamalar yüzünden kan sıkıntısı çekilmektedir. Vatandaş için Kızılay'a bulup ulaşıp kan vermek külfet olurken bir hastaneye gidip kan vermek oldukça kolay gelmektedir. Dün elim bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybeden asistan arkadaşımız Kemal Başdaş'a ameliyat esnasında 33 ünite, yoğun bakımla beraber 60 ünite civarında kan gerekmiş, kan temininde sıkıntı çekilmiş, sosyal paylaşım sitelerinden örgütlenen arkadaşlarımız kan temini için çaba harcamışlar ve Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kan alınarak hastaya kan temin edilebilmiştir. Kan temininde Kızılay, tekel olmaktan çıkarılmalıdır. Eğitim araştırma hastaneleri başta olmak üzere uygun olan devlet hastanelerinde de kan alınabilmeli, hem kurumlar hem de vatandaşlar sıkıntıdan kurtarılmalıdır. Hattâ bir ilin coğrafi yapısı ve nüfus yoğunluğuna göre bazı ilçe hastanelerinde de kan transfüzyon merkezleri kurulabilmelidir; örneğin İzmir'de Tire ve Bergama devlet hastaneleri gibi. Konunun hassasiyetini, Sayın Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu ve Kızılay yetkililerimize iletiyoruz." diye konuştu. CİHAN