Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, Hollanda Türkiye’nin en büyük yatırımcısı: 2017 yılında ülkeye yapılan tüm doğrudan yabancı yatırımların yaklaşık çeyreğinden (yüzde 23,8) sorumlu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2002 yılında iktidara gelmesinden bu yana Hollanda şirketleri Türk ekonomisine yaklaşık 24 milyar dolar akıttı. Toplam 2790 şirket ile Hollandalılar hemen hemen tüm sektörlerde mevcut. Aynı dönemde Türkiye siyasi özgürlükler ile insan hakları konusunda büyük bir gerileme yaşadı. Ahval’ın hazırladığı dosyaya göre bu, Washington merkezli insan hakları örgütü Özgürlük Evi’nin (Freedom House) söylediği “özgür değil (not-free) bir ülke olmak için uzun süreli ve hızlanan bir düşüşün en son noktaya ulaşması” neticesinde gerçekleşti. “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kötüleşen yurtiçi ve bölgesel güvenlik ortamında, devlet ve toplum üzerinde kişisel kontrolünü uygulama mücadelesi verdiği için, basına, sosyal medya kullanıcılarına, protestoculara, siyasi partilere, yargıya ve seçim sistemine yönelik saldırıların çoğalmasından dolayı, 2014 yılından beri ülkenin özgürlük notu serbest düşüşte.”
Hollanda ile kriz dönemlerinde ticaret artıyor
İki ülke arasındaki diplomatik krizlerin yakın tarihi ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine yönelik yol haritasının genel başarısızlığı dikkate alındığında, bu yakın ticari ilişkileri işin ilginç tarafı oluyor. Temmuz 2016’daki başarısız darbeden sonra Türk hükümetinin talebi üzerine, Türk imamların Erdoğan’ın Avrupa’daki muhalifleri hakkında bilgi topladığı ortaya çıkarıldı. Bu olaylar Hollanda hükümeti ve benzer şekilde muhalefet tarafından kınandı, ve Ankara Lahey’deki dini ataşesini geri çağırmak zorunda kaldı. Casus imam skandalı daha sonra bütün Avrupa’ya yayıldı. Oysa 2016 yılında Türkiye’nin Hollanda’ya ihracatındaki en büyük artışa, yüzde 14 oranında büyüme gerçekleşti. Türkiye’nin ihracat hacmi 3,6 milyar dolara ulaştı. Özel şirketlerin yanı sıra Hollanda hükümeti de anlaşmazlıklara rağmen Türkiye’deki işletmeleri destekledi.
Tek parti iktidarında benzer düzenlemeler endişe verici
Türkiye’de, Temmuz 2016’dan beri olağanüstü hâl yönetimi var. Birleşmiş Milletler “Olağanüstü hâlin, çalışma hakkının ve seyahat özgürlüğünün keyfi olarak kısıtlanmasından, işkence ve diğer kötü muamelelerden, keyfi tutuklamalardan, dernek kurma ve ifade özgürlüğü haklarının ihlalinden dolayı yüz binlerce insanın hakkının ihlal edilmesine yol açtığını” söylüyor. Tek parti iktidarında benzer düzenlemeler, küresel insan hakları örgütlerine göre endişe verici ihlallerle öne çıkan Türkiye’nin 2013 sonrası döneminde, daha ziyade küresel ticareti çekmek için yapıldı. Siyaset bilimci Cengiz Aktar, “Yabancı yatırımcıların insan hakları ihlallerini görmezden gelmeye istekli olabileceğini, ancak otoriter uygulamaların nihayetinde mülkiyet haklarını riske atabileceğini” söylüyor. Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı yolunu açan unsur yabancı para olsa da, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ‘türü’ bunu sürdürülemez kılan şey.