DİSK’in "Asgari Ücret Gerçeği-2022" başlıklı raporuna göre bugün Türkiye’de 10 milyon kişi asgari ücretle çalışıyor. Rapor; 3 milyon 400 bin işçinin asgari ücretin altında bir ücretle çalıştığını ve bin 500 liradan daha az ücretle çalışan işçi sayısının da 1 milyon 700 bin olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre asgari ücret ve altında bir ücretle yaşamını sürdürmek zorunda olan işçilerin sayısı da 6 milyon 300 bin. DİSK raporunda özel sektörde asgari ücret düzeyinde çalışanların oranı yüzde 69 olarak gösterilirken, "Asgari ücretteki artışın diğer emek gelirlerine yansımaması, hem özel sektörde hem kamuda maaş ile ücret artışlarının en fazla resmi enflasyon oranında artırılması, asgari ücreti ortalama ücret haline getiriyor" uyarısı dikkat çekiyor.
DİSK’in bu uyarısı; asgari ücretin 4 bin 253 liraya yükseltilmesiyle birlikte dikkatlerin çevrildiği kamu ve özel sektör çalışanlarının ne kadar ücret zammı alacağı sorusunu daha kritik hale getirdi. Eğer asgari ücretliler dışındakilere yüzde 50 zam yapılmazsa, küçük bir azınlık dışında herkesin asgari ücretle geçinmek durumunda kalacağına dikkat çeken ekonomistler, böylesi bir geçim sürecinin Türkiye’yi işsizlik ve yoksulluk sarmalına daha hızlı sürükleyeceği uyarısını yapıyor.
"Asgari ücreti kabul etmek zorunda kalacaklar"
"Asgari ücretlilerin gelirlerinin bir miktar yükseltilmesi onlar açısından olumlu ama asgari ücret dışında kalan ücretliler de yüzde 50’ye yakın zam bekliyor. İşverenler bu zammı vermeyebilir. Türkiye’de bundan bir yıl önce ortalama ücret zaten 4 bin 500 liraydı. Şimdi asgari ücret dışındakiler yüzde 50 zam alamazsa asgari ücretle, ortalama ücret arasındaki mesafe hayli kısalacak. İşverenin bugüne kadar üniversite mezunlarına teklif ettiği ücret 4 bin 250 lira civarındaydı. Bugün bu rakam asgari ücrete denk geliyor. Şimdi yine üniversite mezunlarına aynı ücret teklif edilecek. İşveren diyecek ki; '4 bin 250 lira asgari ücret verebileceğim. Kabul ediyorsan, buyur. Etmiyorsan, sırada başka insanlar var.' Dolayısıyla geçmişte asgari ücretle değil de daha üzerinde çalışmaya başlayan insanlar şimdi mecburen asgari ücreti kabul edecekler.”
Oğuz Demir asgari ücretin işsizlik, enflasyon ve hayat pahalılığından ayrı düşünülmemesi gerektiğini söylüyor. Demir’e göre eğer Türkiye’de asgari ücret dışındakilerin maaşlarına da zam yapılmazsa Türkiye’de asgari ücret sadece alt gelir grubundakilere değil orta gelir ya da daha üstündeki gruplara da önerilen bir ücret olacak. Demir; bu durumun yaratacağı sıkıntıyı da şöyle özetliyor:
"Asgari ücretteki artışın toplumun tüm çalışanlarına yansıtılmaması, asgari ücretin üstünde bir yaşam standardına sahip olma ümidiyle hayata atılan birçok insanın asgari ücret standardında ve minumum geçim standardıyla hayata devam etmesi anlamına gelecek. Minimum geçim standardı yoksulluk sınırıdır, yoksulluktur. Dolayısıyla yoksul sayısı artacaktır. Öte taraftan hem işsizlik artacak hem de yeni işe girecek insanların asgari ücrete evet demek zorunda kalacağı bir ortam oluşacak."
"Gençlerin hayalleri çöküyor"
"Herkesin asgari ücretlileşmesinin bir kere önemli bir sosyal sonucu oluyor. Nedir o? Özellikle gençlerin sınıf atlama veya birikim yapma hayali çöküyor. Bu da gençlerin ya yurtdışına gitmesine neden oluyor ya da Türkiye’de eğitim alma motivasyonunu azaltıyor. 'Eğitim alsam ne olacak, yine de asgari ücretliyim' gibi bir sonuç çıkıyor. Öte yandan diğer toplumsal kesimler, yani asgari ücretten daha yüksek ücret sahibi olan toplumsal kesimler de giderek asgari ücrete yaklaşıyor. Ancak asgari ücretin de yoksulluk sınırının altında olması, geniş bir yoksul kitle, yoksul bir millet yaratıyor."
Hiçbir ülkede çalışanların yüzde 50’sinden fazlasının asgari ücretle çalışmadığını ancak Türkiye’de geliri 3 bin 400 – 3 bin 500 bandında olanların da, yani geliri asgari ücretten yüzde 20 fazla olanların da asgari ücretli hale geleceğini anlatan Gündoğdu, "Bu durum Türkiye’nin tümüyle asgari ücretlileşmesi demek ki; çok tehlikeli bir şey. Toplumda ücret çeşitliliği mekanizması da tümüyle çöküyor" diyor.
"Türkiye’deki öngörülemez ortamın ortadan kalkması lazım"
"Kurlarda, enflasyonda bir istikrar yakalanmalı. Kısa ve orta vadede iş imkanlarının, ülkede refah standartlarının artırılması lazım. Yani daha fazla yatırım yapılması lazım. Türkiye’deki öngörülemez ortamın ortadan kalkması lazım. Bu ortamda yatırım olmuyor, işsizlik devam ediyor. Ücretleri artırdınız da, insanlar iş bulamadığı zaman ne olacak. Biz bugün kaybettiğimiz refahı en az iki üç senede ücret artışıyla telafi edebilecek durumdayız. Dolayısıyla her geçen gün daha da bozduğumuz ve yeniden düzeltmenin çok daha uzun zaman alabileceği bir sürece doğru gidiyoruz. Sıkıntımız budur."