Üniversiteler yarı-açık cezaevine dönmüştü durumda uzun zamandır. 15 Temmuz’dan sonra tablo daha da kötüleşti.
Polis, özel güvenlik, jandarma ile öğrencinin tepesinde… İtiraz ve protesto hakkını kullanan öğrenciler anında gözaltına alınıp mahkemeye sevk ediliyor. Ardından da meşhur Sulh Ceza hakimleri eliyle tutuklama kararı geliyor.
Amaç, tepkisiz, sessiz bir Türk-İslam toplumu yaratıp Kızıl Elma’nın peşine düşmek… Ancak rakamlar dehşet verici.
Adalet Bakanlığı'nın, CHP İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'nin soru önergesine geçen sene Eylül ayında verdiği yanıta göre, Türkiye cezaevlerinde 69 bin 301 tutuklu öğrenci bulunuyor.
Hukuk öyle keyfi hale gelmiş durumdaki, öğrenci derneklerine üye olmak silahlı terör örgütü üyeliğine delil sayılıyor veya öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi ya da Şırnak'ın Uludere ilçesinde meydana gelen katliam için yapılan ve polis müdahalesinin yaşanmadığı anma etkinliklerine katılmak.
Aydın, Adnan Menderes Üniversitesi’ndeki öğrencilerin ana suçu halay çekmek. İddianamede aynen şöyle deniliyor:
"Öğrencilerin ellerini havaya kaldırarak iki parmaklarıyla zafer işareti yaptıkları, slogan attıkları, ateş yakılarak Kürtçe şarkılar eşliğinde gerilla halayı oyunu oynadıkları tespit edilmiştir.”
Tutuklanan öğrencinin eğitim hayatı elbette sekteye uğruyor ama tutuklama dışı engeller de var öğrencilerin önünde. İdari soruşturma, ceza soruşturmasıyla okuldan uzaklaştırma durumu da var.
Kararnameler, yasalar ile sadece ve sadece protesto hakkını kullanan gençlerin eğitim hakkı elinden alınıyor, demir parmaklıklar arkasına atılıyor, kısaca hayatı karartılıyor.