DW Türkçe Servisinin hazırladığı derleme haberde ziyaretin yankıları ve sonuçları yer alıyor.
'YETKİLİLER MİDİLLİ'YE GİTSE BAKIŞ DEĞİŞİRDİ'
Berlin'de yayımlanan Neues Deutschland gazetesi, Midilli adasındaki Morya mülteci kampında çıkan yangında bir anneyle çocuğunun ölmesi üzerine yeniden alevlenen tartışmalara işaret ederek Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer'in Türkiye'deki temaslarını eleştiriyor.
"Geçen hafta sonunda bir anne ile çocuğunun ölümüyle tırmanan gerilimin sorumluluğunu iki taraf da birbirine atıyor. Mülteci mutabakatının uzatılması hem Avrupa Birliği'nin hem de Türk hükümetinin çıkarına. Bu gayet açık. Soru, ne pahasına olduğu. Yardıma muhtaç olanların durumu, diplomatik dille ifade etmek gerekirse önemli bir rol oynamıyor. Bakan Seehofer ile Avrupa Komisyonu'nun mültecilerden sorumlu yetkilisi Atina, Adana ya da Ankara yerine Midilli'ye gitseler belki bakış açıları değişecek. Yaşanan travmanın ardından dolup taşan konteynerler, kötü hijyen koşulları, iş, ev ve bakım hizmetleri gibi 'normal' bir yaşam perspektifinden yoksunluk, kamplardaki günlük yaşamın bir parçası."
'TÜRKİYE DOZAJINDA BASKIYLA YUNAN ADALARINA GEÇİŞİ ARTIRIYOR'
Münchner Merkur gazetesinin yorumunda ise şu satırlar yer alıyor:
"Uzun süredir Ankara'da hiçbir Alman politikacı, Seehofer kadar nazik konuşmamıştı. Seehofer Türk mevkidaşına 'Türkiye'ye istediği her alanda elimizden ne geliyorsa yardım etmeye hazırız' sözleriyle yaranmaya çalışıyor. Başka elinden ne gelir ki? Göç konusunda Avrupa yine köşeye sıkışmış durumda. Türkiye baskı uyguluyor. Dozajı iyi ayarlayarak Yunan adalarına geçenlerin sayısını artırıyor. Merkel 2016 yılında Türkiye ile mülteci mutabakatını imzaladığında Seehofer'in partisi Hristiyan Sosyal Birlik'ten pekçokları Başbakan'a küfrediyor, onu Erdoğan'ı AB'ye yönelik sığınmacı akınının başına bekçi olarak dikmekle suçluyordu. Üç yıl sonrasında sevmediği mutabakatın devamı için Erdoğan'ın daha fazla para ve Suriye'de hareket serbestliği taleplerini yerine getirmek zorunda olan, tam da Seehofer'in kendisi."
'ERDOĞAN ARTIK ŞANTAJ YAPAMASIN'
Stuttgarter Nachrichten gazetesinde de, Seehofer’in Türkiye’deki temasları işleniyor.
“Avrupalı politikacıların Ankara’nın isteklerini öğrenmek yerine yapması gereken üç şey var. Birincisi: Avrupa, kendi dış sınırlarını öyle kontrol altında tutmalı ki, Erdoğan artık şantaj yapamasın. Bu Suriye’de savaşın galibi Esad ile müzakereleri de kapsıyor. Avrupa’nın bunun için Erdoğan’a ihtiyacı yok. İkincisi: Türkiye’nin Avrupa’da bir geleceğinin olmadığı Erdoğan’a açık bir şekilde anlatılması gerekiyor. Üçüncüsü: Avrupa, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda sessizce göz yumduğu olayı açıkça tanımlamalı. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki Afrin’deki işgali uluslararası hukuka aykırı. Bu işgale, Kürt nüfusun çoğunun bölgeden sürülmesi de eşlik ediyor.”
'YUNANİSTAN'DAKİ KABUL MERKEZLERİ AVRUPA'NIN YÜZ KARASI'
Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Yunanistan'ı eleştiriyor.
"Balkan rotası kapatılmış olsa da Erdoğan'ın tehdit potansiyeli hâlâ oldukça yüksek. Erdoğan hedeflerine, büyük çoğunluğu Afganistan ve Suriye'den gelen sığınmacılar üzerinden ulaşmaya çalışıyor. Yunanistan'daki kabul merkezlerinin durumu AB açısından bir yüz karası. Yunanistan'ın çoktan adına yaraşır bir iltica sistemi kurmuş olması gerekiyordu. Büyük yük altında olmaktan şikayet etmek bir ölçüde çaresizi oynadıkları gerçeğini değiştirmiyor. Destek teklifleri hep vardı. Hiçbir zaman tam olarak işlemeyen mülteci mutabakatını yarı yarıya kurtarmanın tek yolu buydu. Yasa dışı göçmenlerin Yunan adalarından güvenli üçüncü ülke Türkiye'ye gönderilmesi ve aynı sayıda göçmenin AB'ye alınması."