"İsrail'le yapılan mutabakat metnine baktım; Türkiye tamamen İsrail'e teslim olmuş durumda. Bu anlaşmanın satır aralarından anladığım, AK Parti Hamas'ı kurtlara teslim etmiş. Türkiye o kadar yalnız ki, hükümet bir tane dostum olsun diye İsrail'e her şeyi vermeye hazır. Mavi Marmara'yı da, son dönemde AKP'nin güdümüne girmiş olan İHH'yı da hiç gözünün yaşına bakmadan satarlar. Ve sattılar."
Özgür Düşünce'nin bu haftaki pazartesi röportajlarının konuğu Yahudi asıllı şair ve yazar Roni Margulies. Bir dönem Taraf gazetesinde yazarlık yapan Margulies, AK Parti'nin dönüşümden sonraki sürecinde çok fazla gündeme gelen 2010 Anayasa Referandumu'nda ‘Yetmez ama Evet' tavrını ortaya koyan aydınlar arasındaydı. Margulies'le İsrail meselesini, darbe davalarından geri adım atılmasını ve yargıdaki gelişmeleri konuştuk.
Siz aylar önce ‘Türkiye'nin değil ama AKP'nin İsrail'e ihtiyacı var' demiştiniz. Bugün yaşananlardan sonra bu ihtiyaç giderildi mi?
Benim o zaman söylediğimin doğruluğu şimdi daha da açık olarak ortaya çıktı.
O zaman da demiştim, AKP'nin dış siyaseti başarısız olduğu sürece, kendine dostlar arayacaktır.
Kimi bulursa onunla dost olacaktır. Türkiye Orta Doğu'da yapayalnız kaldı; AKP'nin dış politikası yüzünden yalnız kaldı.
En önemlisi Rusya'yla ipler koptu, Suriye'de hiçbir şey yapamaz hale geldiler. ABD ile, AB ile ilişkiler çok soğuk.
Tabii ki bu ortamda kimi bulurlarsa onunla dost olacaklar. Mutabakat metnine baktım, Türkiye tamamen İsrail'e teslim olmuş durumda.
Tabii ki teslim olduk demeyeceklerdir, ama gerçekte İsrail'in bütün istedikleri kabul edilmiş durumda İsrail, ‘Hamas'ın çalışmalarına destek vermeyeceksiniz,
Türkiye'de barındırmayacaksınız' gibi konularda dayatıcı olmuştur, hükümet de teslim oldu. Bu anlaşmanın satır aralarından anladığım,
AK Parti Hamas'ı kurtlara teslim etmiş. Türkiye o kadar yalnız ki, hükümet bir tane dostum olsun diye İsrail'e her şeyi vermeye hazır.
Mavi Marmara'yı da, son dönemde AKP'nin güdümüne girmiş olan İHH'yı da hiç gözünün yaşına bakmadan satarlar. Ve sattılar.
Sadece ‘dostum olsun' meselesiyle sınırlanacak bir şey mi bu?
Son dönemde Türkiye ticari açıdan da ciddi darbeler aldı; o açıdan da dostlara ihtiyaçları var.
Ayrıca daha genel olarak meselenin jeopolitik bir yanı var. İsrail bölgede askeri açıdan en güçlü ülke. Bununla dost olmanın bazı başka avantajları da var.
Ben böyle bir proje falan olduğunu düşünmüyorum, hiçbir zaman da düşünmedim. BOP, ulusalcıların hüsn-ü kuruntusudur.
İyi de, Erdoğan'ın kendisi dedi bunu.
Desin, dedikleri önemli değil Cumhurbaşkanı'nın. Propaganda düzeyinde söylenenler önemli değil.
O anda onu söylemek işine gelmiştir, kendisini büyük göstermek için. Dünya projelerle yönetilmiyor.
Birileri tabii ki bir yerlerde projeler yapıyorlar, ama yapılan projeler dünyaya hiçbir zaman uymaz.
Çünkü dünya dışarıdan projelerle yönetilemeyecek kadar karmaşık bir yer.
ERGENEKON ŞU ANDA AKP'YE DARBE PLANLIYOR
Erdoğan ve AK Parti, İsrail'le ilgili gelişmeleri kendi tabanına nasıl izah edecek, ya da izah etmeye gerek duyacak mı?
Şu açık ki, AKP tabanı Filistin meselesine sadece gönül ve vicdan düzeyinde de olsa, çok önem veriyor.
AKP, bunu nasıl allayıp pullasa da, şu anda Filistin'i, Hamas'ı satmış buluyor. Şu noktada durup bir nefes alalım;
AKP'nin, tabanına izah etmek zorunda olduğu şeyler sadece İsrail konusu değil.
Pek çok konu var. Mesela, bütün Ergenekoncular, bütün Balyozcular, bütün darbeciler şu anda serbest. Hükümet tarafından serbest bırakıldılar.
Ellerini kollarını sallaya sallaya geziniyorlar. Ben sizi temin ederim ki, bir araya gelip hükümete karşı darbe planı yapıyorlardır.
Yapabilirler mi, yapamazlar mı, bu başka mesele, ama planladıklarından kuşkum yok.
Üstelik AK Parti bunları serbest bırakırken ‘davalarda hukuksuzluk yapıldı' diyerek bırakmadı, bütün davaların "kumpas" olduğunu söyledi.
Demek ki, Ergenekoncuların, Seferberlik Tetkik Kurulu'nun, yani derin devletin suçsuz olduğunu söyledi AK Parti. Ben AK Parti tabanının aptal insanlardan oluştuğunu düşünmüyorum.
AK Parti neden derin devletle anlaştı, neden darbecileri serbest bıraktı sorusunu ben kendime sorup cevap arıyorsam, AKP tabanı da bu soruları sorup cevap arıyor.
Bunun izahatı yok. Hükümetin ‘kumpas' demesi hiçbir şeyi izah etmiyor. Çünkü kanıtlar o kadar somut ve o kadar çok ki, aralarında tek tük şaibeli kanıtlar olsa da çoğu aşikar.
İNSANLAR VİCDANI SIZLAYARAK AKP'YE OY VERİYOR
Siz tabandaki sorgulamadan bahsetseniz de oy oranları sürekli artıyor. Bu bir tezat değil midir?
Taban muhakkak ki bu çelişkileri görüyor ama yine de oy vermeye devam ediyor. Peki bu nasıl oluyor?
Bunun iki tane çok temel nedeni var.
Birincisi, bu memleketin sünni, Müslüman, inançlı, şu ve bu ölçüde dindar kesimi, 90 yıl boyunca Kemalist devletin ve bu devletin temsilcilerinin elinden eziyet çekti.
AKP hükümeti döneminde AKP seçmeni Cumhuriyet tarihinde ilk defa nispeten rahat bir nefes aldı.
Bu durum şuna yol açıyor; aralarında AKP'nin yaptıklarından çok memnun olmayanların da bulunduğu Orta Anadolulu ya da büyük şehirlerin yoksul kesimlerindeki inançlı Müslüman halk, her seçim döneminde çevresine bakar ve ‘AKP'ye oy vermezsem ne yapacağım?' diye düşünür.
CHP'ye oy vermez ve kös kös gider yine AKP'ye oy verir.
Ya evinde oturur ya da vicdanı sızlaya sızlaya AKP'ye oy verir. Mesela 7 Haziran seçimlerinde AKP bir önceki seçimlere kıyasla oylarının beşte birini kaybetti, ama bu beşte bir gidip CHP'ye de oy vermedi.
AKP, KÜRTLER VE CEMAAT'E KARŞI DEVLETLE İŞBİRLİĞİ YAPTI
Kemalistlerden görülen eziyetten bahsettiniz. Bu noktada 2 sorum olacak.
Birincisi şu anda geçmişte yapılan zulümler bugün aynıyla yapılmıyor mu, ikincisi AK Parti artık devletleşmedi mi?
Ben de böyle bir soru bekliyordum zaten. Hayır, AKP devletleşmedi. Devlet başka bir şey.
Devlet seçilmiş bir şey değildir. Hiç kolay değişmeyen ve hiç kolay ele geçirilmeyen bir mekanizmadır.
AKP ile Kemalist devlet mekanizması şu anda işbirliği yapıyor. Özellikle de iki temel noktada görüş birliğine vardıkları için işbirliği yapıyorlar.
Bunlardan birincisi ve en önemlisi Kürt meselesi. Bu 90 yıllık meselenin birlikte savaş yoluyla halledebileceklerini düşünüyorlar.
İkinci ortaklaştıkları konu, Gülen Cemaati'ni ezmek. Bu da devletin 10 yıllardır sorun ettiği bir şey.
Şimdiki süreçte AKP bu iki temel konuda hem görünen hem de derin devletle işbirliği yapıyor.
Bu işbirliği ne kadar sürer, bilemeyiz. AKP'nin devletle bir sorunu yoktur. Aksine, Türk sağı geleneksel olarak devleti kutsar. Ama devletin AKP ile bir sorunu vardır.
Ve hala vardır. Yoksa AKP devletle iş yapmaya can atar. Ama devlet son tahlilde AKP'yi hazmedemez.
Hazmedemezse ne olur?
Darbe olur! Ama şu anda olacağını sanmıyorum. Çünkü şu anda birlikte savaşıyorlar.
Peki o Kemalist devlet CHP ile neden işbirliğine girmedi, iktidar olamıyor diye mi?
Elbette. Ne kadar da uğraştırlar üstelik. Düşünsenize, Deniz Baykal'ı kim yok etti, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kim getirdi başa? Bence bunu devlet yaptı. Bu çok açık.
VELİ KÜÇÜK'ÜN SERBEST OLDUĞU ÜLKEDE KİMSE GÜVENDE DEĞİL
Yine başta bahsettiğiniz Ergenekon meselesine dönersek, Ergenekon'da mahkemeden çıkan cezalardan sonra özellikle Veli Küçük'ün cezası için 'Yüreğimin yağları eridi' dediniz.
Veli Küçük artık devlet protokollerinde görülüyor. Bugün yüreğiniz yağ bağladı mı tekrar?
Hem de nasıl. Veli Küçük'ün serbest olduğu bir ülkede ben hiç rahat edemem.
Benim tavsiyem siz de rahat etmeyin. Ama Veli Küçük'ün serbest olmasından asıl AKP'nin rahat etmemesi gerekiyor.
Veli Küçük bir darbeci. Becerememiş bugüne kadar, ama bundan vazgeçtiği anlamına gelmez.
Darbeciliğinin yanı sıra, JİTEM'in komutanı. Büyük ihtimalle 90'lı yılların ikinci yarısında 17 bin 500 olduğu söylenen ama gerçekte çok daha fazla olan cinayetlerin faili bu.
Faili meçhul falan değil bu cinayetler. Ha Veli Küçük şahsen değil, ama adamın görünen ve görünmeyen örgütleri bu işi yaptı.
AYDINLIK OKUMAYIN, ZEHİRLENİRSİNİZ
2009'da bir panelde Ergenekon'u eleştirirken Perinçek ekibin saldırısına uğradınız. Size "AKP yandaşı, dalkavuk" dediler. Ya şimdi?
O gün bana dalkavuk diyenler, şimdi Kürtler'e karşı savaş açtığı için AKP'yi destekliyorlar.
Gerçi bakarsanız zehirlenirsiniz ama Perinçek'in Aydınlık gazetesine bakınca göreceksiniz ki Erdoğan'ın arkasında duruyorlar.
Ben ise o gün de AKP destekçisi değildim, bugün de değilim. AKP bugün, Türkiye'nin uzun zamandır gördüğü en otoriter, en baskıcı parti hâline geldi.
AKP, 500 KİŞİYİ DEĞİŞTİREREK YARGIYI ELE GEÇİREMEZ
Geçmişte, gelişmelerin tekzip ettiğini düşündüğüm bir cümleniz var. ‘Yargı koca bir mekanizma, bunun tepesindeki 22 kişiyi değiştirdiğin zaman hiçbir şeyi değiştirmiş olmazsın.
Nitekim görüyoruz, hâkim olamıyor hükümet yargıya' diyorsunuz. Ya bugün?
Türkiye'de yargı tümüyle Kemalist'tir. Deniliyor ki, ‘AKP yargıyı ele geçirdi.' Peki, yargıçlar, savcılar, avukatlar 20 sene önce hukuk okurken nasıl bir hukuk okuyorlardı, şimdi nasıl bir hukuk okuyorlar?
Aynı. Hiç değişiklik yok. Bizde hukuk, insanların haklarını ve özgürlüğünü önceleyen değil, devletin bekasını sağlayan bir araçtır.
Bugün de farklı bir şey yok. HSYK'ya seçildiğin zaman Cumhurbaşkanı seni beğenmezse atar, kendi adamını koyar ve HSYK'yı ele geçirir.
Ama yüz binlerce hukuk görevlisi var. Yüz binlercesini değiştirebilir mi? Hayır. O büyük kitle tümüyle Kemalist eğitimden geçmiş. Bunu farklı bir yapıya çevirmek, tepesindeki 500 kişiyi değiştirerek olmaz.
AKP'NİN YARGIYI ELE GEÇİRME ÇABALARI KENDİSİNE DÖNECEK
Ama bu hamle şu anda AKP adına iyi gidiyor.
Erdoğan zannediyor ki, 50 tane adamı değiştirdim, olay bitti.
Öyle değil. Bu buz dağının görünen kısmı. Dağın kendisi 90 yıllık Kemalist eğitimden geçmiş, devletten başka hiçbir şeye önem vermeyen insanlardan, görevlilerden oluşuyor.
Dolayısıyla ben tekzip edildiğimi düşünmüyorum. Kısa vadede, yargıyı ele geçirme çabaları Erdoğan'ın bazı işlerini kolaylaştırır, ama uzun vadede bu kendisine olumsuz olarak döner.
7 HAZİRAN'DA OY VERMEYEN MUHALEFET ÖNEMLİ
Bugün muhalefetin rolü her zamankinden fazla tartışılıyor. Ülke muhalefetsiz mi, neden muhalefet muhalefet olamıyor?
Muhalefet dediğini ben ikiye ayırıyorum. Birincisi Meclis'teki muhalefet, yani aslında CHP.
Bunlar kökünde Kemalist. Yaptıkları muhalefeti de Kemalist temelde yapıyorlar.
Türkiye'de Kemalizm temelli muhalefet yapılamaz. Geçmiş olsun. O günler 1996'da bitti.
Yani Erbakan'ın Başbakan olduğu yıl. O günden sonra inançlı kesimleri küçük görerek, dışlayarak, aptal diye düşünerek siyaset de yapılmaz, muhalefet de yapılmaz.
Ama muhalefet parlamenter muhalefetten ibaret değil. Benim çok daha önem verdiğim muhalefet, toplumsal muhalefet.
Türkiye'nin her tarafında irili ufaklı, çevreyle ilgili muhalefet var. Birkaç yıldır işçilerin yaptıkları direnişler var.
Bu günlerde liselerde de var. Direnişe çıkan işçilerin herhalde yaklaşık yarısı daha düne kadar AKP'ye oy veriyordu.
Bir daha vermezler. Bu da bizzat AKP'nin tabanındaki kaynamayı gösterir. Gümbür gümbür bir muhalefet geliyor demiyorum, ama bir rahatsızlık var. Benim için önemli muhalefet bunlar.
2010 REFERANDUMU ŞU ANDA YAPILSA AKP 'HAYIR' DER
2010 Referandum'unda ‘yetmez ama evet' diyen aydınlardandınız. Askeri vesayetin kırılması için önemliydi. Bugün vesayette son durumu nasıl?
Vesayet kırılmadı. İşin ilginç tarafı, şu anda AKP ‘hayırcı' konumunda.
Bugün aynı maddeler referanduma sunulsa AKP ‘hayır' kampanyası yapar.
Ben hâlâ ‘evet'çiyim. Mesela referandumun en önemli kazanımlarından biri, askerlerin sivil mahkemede yargılanması idi.
Kenan Evren bu sayede yargılandı. Ama şu anda bir yasa geçiyor Meclis'ten, askerlerin tekrar sadece askeri mahkemelerde yargılanmasını öngörüyor.
EMASYA protokolünü geri getirdiler yahu! 2010'daki bütün kazanımlarımızı AKP şu anda çöpe attı.
ETHEM SANCAK'TAN DESTEK İSTENİNCE, SERBESTİYET'LE YOLUM AYRILDI
Taraf gazetesi maceranız oldu. 2013'te ayrıldınız. Gerekçelerinizden biri de Markar Esyan ve Kurtuluş Tayiz'in yazılarına son verilmesi olduğunu söylediniz.
Şimdi bu isimler iktidar tarafında. Hislerinizi alsam?
Ben şu yüzden istifa ettim: Bir gazetenin 22 çalışanı, haklı bir nedenle, yani patron yazı işlerine müdahale ettiği için ayrılırken, ayrılmamak olmazdı.
Markar, Kurtuluş, Yıldıray benim kankalarım falan değildi, hiçbir zaman da olmadı. Nitekim, bu ayrılanlar Serbestiyet isimli bir internet sitesi kurdu.
Ben de aralarındaydım. Fakat 2 hafta sonra ve 2 yazı yazdıktan sonra bıraktım.
Serbestiyet'i kuran ekip mali destek almak için Ethem Sancak'la görüştü. Ferhat Kentel, Erol Katırcıoğlu ve ben, yani ekipteki sosyalistler, siteden ayrıldık.
Ethem Sancak'ın parasıyla yapılacak bir işte bir yokuz dedik.