Türkiye, 1 Temmuz'dan itibaren kamusal alanda sosyalleşme mekanlarında tümüyle normalleşme kararı alması sonrasında sonbahara Corona virüsü salgınının yayılma oranında ciddi artışla giriyor. Bu hafta başında ilk ve orta öğretimde yüz yüze eğitim sürecini başlatan Türkiye’de günlük vaka tablosu bakımından dördüncü dalga yaşandığı görüşü hakim. Türkiye, mevcut durumda normalleşme kararını BioNTech aşısını sıkıntısız temin edebilmesi üzerine aldı ancak yaz mevsiminin etkisiyle maskesiz dolaşım ve kalabalık ortamlarda bulunmada artış olması gibi etkenlerle son günlerde ciddi vaka artışı yaşanıyor. Günlük can kaybındaki artışı azaltmak için aşılanma çağrısı yapılıyor.
VOA Türkçe'den Yıldız Yazıcıoğlu'nun sorularını yanıtlayan Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıklar Derneği, kısa adıyla KLİMİK Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap’a göre; önlemler gevşetilmişken aşılanma oranı yeterince yükselmediği için vaka sayılarında artış var. Ancak Corona virüsü mutasyona uğradıkça yeni varyantlar nedeniyle tüm dünyada salgında yeniden artış yaşandığına dikkat çeken Azap, Türkiye’nin İngiltere, Almanya ve Fransa gibi ülkelerce kırmızı listeye alınmasındaki sıkıntıyı ise varyant analiz verilerini paylaşmaması olarak işaret ediyor. Azap, Türkiye’nin mutlaka aşılanma oranını arttırabilmek için de kamuoyuna ve uluslararası topluma şeffaf şekilde veri paylaşımı yapması gerektiği görüşünde.
Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin yüz yüze eğitim sürecine geçtiği bu dönemde önümüzdeki günler için yeniden sokağa çıkma yasağı gibi kararlar alınmaması için sıkça aşı yaptırılması gerektiği yönündeki mesajlar veriyor.
Pazartesi günü itibariyle Türkiye’de Mu varyantı tespit edilmiş sadece iki vaka bulunduğunu açıklayan Koca'nın, Türkiye’de salgın ilk başladığı Mart ayından sonra sergilediği basına detaylı bilgi verme ve soruları yanıtlama yaklaşımında ise değişim gözleniyor. Türkiye’nin yaşadığı dördüncü dalgada hasta sayısı, ağır vaka sayısı gibi pek çok veriyi artık günlük açıklamamayı tercih etmesinin yanı sıra Avrupa ülkelerince “riskli” ilan edilmesi de soru işaretlerini arttırıyor.
Bu arada Türk Tabipleri Birliği (TTB), son günlerde Corona virüsü kaynaklı aşısız hamile kadın ölümlerindeki artışa dikkat çekerek, Sağlık Bakanlığı’nı hamile kadınlarla ilgili yaş, aşı olma bilgisi, varsa kronik hastalığı gibi bilgilerle kamuoyuna açıklama yapma çağrısı yaptı. TTB’ye göre, Sağlık Bakanlığı’nın topluma şeffaf ve detaylı bilgi vermemesi Türkiye’de aşıya olan güvensizliği tetikliyor ve aşılanma oranını etkiliyor.
Bugün ise Sağlık Bakanlığı, Bakan Fahrettin Koca’nın Youtube aracılığıyla canlı yayınlanması planlanan basın açıklamasını yazılı açıklama olarak yapacağını duyurdu.
Koca: "Vakit kaybetmeden hatırlatma dozu olunmalı"
Yazılı açıklamasında milyonlarca öğrenci yüz yüzü eğitim sürecindeyken mutlaka aşılanmak gerektiğini kaydeden Bakan Koca, mutasyonlarla ortaya çıkacak yeni varyantlar ile mücadele açısından da dünya ölçeğinde aşılanmada başarı sağlanması gerektiğini işaret etti. Bu noktada Türkiye’nin de aşılanmayla toplumsal bağışıklığı sağlaması gerektiğini belirten Koca, “Hastanelerimizdeki aktif vakaların yüzde 90’a yakın bir bölümü aşı olmamış ya da aşısı tamamlanmamış kişilerdir. Aşısı tamamlanmış olduğu halde hastalığa yakalanarak hastanede tedavi görenler yüzde 10 dolaylarındadır” bilgisini verdi.
Tüm halka ilan edilmiş süreler itibariyle hatırlatma dozu olarak üçüncü veya dördüncü kez aşı olmaları gerektiğini de anımsatan Koca, hatırlatma dozu eksiksiz olduğunda aşısı tamamlanmış kişi olunabileceğini vurguladı. Koca, “Ülkemizde hatırlatma dozu zamanı gelen yaklaşık 6 milyon vatandaşımız bulunmaktadır. Vakit kaybetmeden hatırlatma dozunuzu olmanızı istirham ediyoruz” çağrısı yaptı.
Geleceği olası yeni varyant ve ilaç tedavisi mi belirleyecek?
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıklar Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap ise, özellikle Mu varyantı gibi “aşı direncine sahip virüs mutasyonu” yani aşılarca var olan koruyuculuğa rağmen hastalanma ve ölüm oranını arttıracak varyantlardan endişe edildiğini vurguladı. Dolayısıyla Azap, Corona virüsü salgınında hem Türkiye hem de dünya açısından gelecek günleri, yeni olası varyant ya da varyantlar ile birlikte bu virüs rahatsızlığına karşı geliştirilmesine çalışılan ilaç tedavilerinde başarı sağlanıp sağlanamayacağı belirleyeceği görüşünde. Azap, VOA Türkçe’nin sorularını şöyle yanıtladı:
Türkiye salgında hangi aşamada ve nasıl gelişmeler bekliyorsunuz?
Prof. Dr. Azap: Aslında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19’un yine hız kazandığı bir dönemden geçiyoruz. Bunu 4. dalga olarak nitelendirmek çok yanlış olmaz. Önlemlerin gevşetilmiş olması ve Delta varyantı gibi oldukça bulaşıcı bir varyantın dolaşımda olması nedeniyle bir miktar aşıların olumlu etkisine rağmen olgu sayılarında artış görünüyor. Bütün dünyada salgın ilerliyor. Eylül ayı içerisinde bu artış devam edecektir. Ama daha sonra tekrar bir tepe değerine ulaşacak ve oradan da aşağıya doğru bir iniş olacaktır diye bekliyoruz. Bundan sonraki dalga ihtimali ise, alınacak önlemlere ve toplumdaki aşılanma oranlarının ne kadar yükselebileceği ve yeni bir varyant ortaya çıkıp çıkmayacağına bağlı olarak değişecek. Bu konuda çok öngörüde bulunabilmek kolay değil. Ama kullanıma girecek olan ilaçların da yardımıyla 5. dalgayı yaşamadan dünya, bu hastalığı pandemiyi kontrol altına alabilir.
Türkiye'nin Avrupa ülkelerince kırmızı listede tutulması gerekçesini nasıl yorumluyorsunuz?
Prof. Dr. Azap: Özellikle yeni varyantlar çok büyük önem arz ediyor artık ve daha bulaşıcı olmaları ve en önemlisi az miktar olsa da aşıdan kaçabiliyor olmaları nedeniyle çok yakın izlenmeleri gerekiyor. Dünya buna çok önem veriyor. Türkiye’de yeni varyantları izlemek için yapılması gerekli olan genetik haritayı çıkartma işlemi, biz ona sekanslama işlemi diyoruz, zamanında ve yeterli oranda yapılmadığı için sıkıntı söz konusu. Dolayısıyla Türkiye’de yeni bir varyant var mı? Varsa bu nasıl bir varyant ve ne hızda yayılabilecek? Bir varyant olabilecek oranda ne tür mutasyon var Türkiye’de? Bunları bilmek istiyor bütün dünya. Bütün ülkeler, Corona virüsünün genetik haritasını çıkartıp uluslararası veri tabanına kaydediyor. Türkiye, bu veri tabanına kayıt işleminde biraz eksik kaldığı için, geciktiği için zaman zaman diğer ülkeler, varyantlar hangi oranda olduğunu bilmediklerinden dolayı Türkiye’yi kırmızı listeye almış durumdalar.
"Aşılanma oranı artışı için rol modellerce doğru bilgi paylaşımı şart"
Aşılamada en önemli sıkıntıyı nedir ve neler yapılmalı?
Prof. Dr. Azap: En önemli sıkıntı insanlarımızda ciddi bir aşı tereddütü var. Bunu da biraz haklı görmek lazım. Çünkü büyük bir bilgi kirliliği var. Önemli olan bu bilgi kirliliği ile mücadele edebilmek. Bunun yolu da halka tamamen doğru bilgileri bilimsel bilgileri anlaşılır bir dille ve günü gününe şeffaf bir şekilde aktarabilmek, o güveni kazanmak. Güven kazanmak kolay değildir. Ama kazandığımız zaman da insanları doğru bir şekilde yönlendirme şansınız olabilir ve zarar görmelerini engelleme şansınız olabilir. Elbette aşıya öteden beri hep karşı olan ve bunun propagandasını yapan ‘aşı karşıtı’ dediğimiz küçük bir grup var. Bu grubun etkisi oluyor aşı tereddütü oluşmasında. Oysa o grubun ileri sürdüğü tezleri çürütebiliyoruz ama bunun insanlarımız tarafından da bilinmesi lazım. Dolayısıyla toplumda bilimsel düşünce konusunda bir farkındalık oluşturabilmek ve tabana yayabilmek lazım. Bunun yapıldığı ülkelerde aşı tereddütü de çok fazla karşımıza çıkmıyor. Bunu rol modeller yani toplumda önem verilen kişilerce aşılarla ilgili doğru mesajlar verilerek gerçekleştirmek gerekiyor. Türkiye aslında çok kötü bir durumda değil. Mesela bazı Avrupa ülkelerinde aşılanmamak için insanlar eylem yapıyor. Dolayısıyla aşılanma küresel sorun ve her şeyin başında güvenilir şeffaf ve açık olabildiğince anlaşılır bilgiyi insanlarla paylaşmak geliyor.
Aşıya dirençli varyantlar oluşması kaçınılmaz mı?
Mu varyantı nasıl bir mutasyon ve Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Prof. Dr. Azap: Şimdi bu Mu varyantıyla ilgili Ocak ayında ilk defa Kolombiya’da tespit edildiğini biliyoruz ve Ocak’tan sonra da Mart, Nisan ve Mayıs aylarında ciddi bir artış gösteriyor Kolombiya’da. Fakat daha sonra Mayıs’tan itibaren Kolombiya’da Delta varyantının hakim hale geçmesi ile birlikte rekabet edemeyerek geri plana düşüyor ve yavaş yavaş sıklığı azalıyor. Dolayısıyla buradan şu sonuca varabiliriz: Delta varyantına kıyasla bulaşıcı bir virüs olmadığı için bu Mu varyantı hakim virüs hale gelme olasılığı biraz düşük bir varyant. Aşılardan kaçabilme potansiyeli taşıyor olması nedeniyle endişeyle izliyoruz. Çünkü virüslerin üzerindeki genetik değişiklikler, mutasyonlara bakarak bunun aşılardan ve hastalığı geçiren kişilerde oluşan antikorlardan kaçıp kaçamayacağını tahmin etme şansımız var. Bu varyanttaki mevcut mutasyon bir miktar ona bu konuda avantaj sağlıyor ancak bulaşma yeteneği Delta kadar güçlü olmadığı için Delta dolaştığı sürece bu varyant çok hakim durumu geçemeyecek gibi görünüyor. Ama tamamen kaybolmaz ve az da olsa küçük bir oranda da olsa toplumda hastalık yapmaya devam ederse mutasyon geliştirme şansı bulacak ve belki de Delta’dan daha bulaşıcı hale gelebilecek. Bu durumda Delta’yı da silip süpürecek ve aynı zamanda aşıdan da kaçabilir halde olacak. Endişe bu yönde. O yüzden de yakın takip edilmesi gereken bir varyant olarak nitelendiriliyor.
“Her birey kendini korursa dünyayı salgından kurtaracağız”
Salgında bundan sonraki bizi bekleyen tehlike, aşılardan kaçabilen veya hastalığı geçiren kişilerdeki antikorlardan kaçabilen varyantlar ortaya çıkması tehlikesi. Bu biraz da kaçınılmaz gibi görünüyor. Çünkü doğal bir evrim süreci işliyor, virüs değişimi uğruyor ve kendisine avantaj sağlayan değişimi bünyesine katarak yoluna devam ediyor. Bu bir zamanlama meselesi. Aşıdan kaçacak bu virüsler ne kadar geç ortaya çıkarsa ve biz o zamana kadar işte ilaçlarla aşıları yaygınlaştırarak salgın durumdan çıkartmış olacağız hastalığı. Böylece mevsimsel bir hastalığa dönüştüreceğiz. O zaman da aşıdan kaçmış olması şimdiki gibi saldığını en başa döndürme tehlikesi taşımayacak. Peki nasıl engelleyeceğiz varyantlar oluşmasını? Artık bunu herhalde söylememe gerek yok Herkes çok iyi öğrendi: İinsan vakalarını olabildiğince engelleyeceğiz yani her bir birey kendisini koruyarak hastalanmaya engelleyerek aslında aynı zamanda dünyayı da bu pandemiden kurtarmış olacak