Avrupa Birliği’nin (AB) yasama organı Avrupa Parlamentosu’nun (AP) geçen hafta kabul ettiği ve mevcut şartlarda üyeliğin mümkün olmayacağını vurguladığı 2022 Türkiye Raporu, Türkiye’nin tepkisini çekti. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Gerekirse AB ile yolları ayırabiliriz” diyerek 18 yıllık tam müzakere sürecinin sonlandırılmasının gündeme gelebileceğinin sinyallerini verdi.
AMOR: ERDOĞAN’IN TEPKİSİ ŞAŞIRTTI
Raporu kaleme alan Avrupa Birliği Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ise uzaktan bağlantıyla T24’e yaptığı açıklamalarda raporun son senelerdeki Türkiye raporlarından çok da farklı olmadığını, bu sebeple Erdoğan’ın tepkisinin kendisini şaşırttığını ifade etti.
AKP’YE GÖRE TÜRKİYE’NİN YARISI TERÖRİSTLERDEN OLUŞUYOR
Üyelik süreci ile Türkiye-AB ilişkilerindeki diğer başlıklarının birbirinden ayrı tutulması gerektiğini vurgulayan Amor, ilişkilerin gerçekçi bir çerçeveye oturtulması ve bu kapsamda daha gerçekçi hedeflerin belirlenmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye’nin vize serbestisi için hala karşılaması gereken 6 kıstas olduğunu bir kez daha hatırlatan Amor, bunlardan Terörle Mücadele Kanunu ve veri koruması ile ilgili olanın özellikle önemli olduğunu vurguladı. Türkiye’de terörün kapsamının çok geniş olduğunu ve bunun değişmesi gerektiğini vurgulayan Amor, “AKP’nin ve hükumetin bir bölümünün söylemlerine bakarsak, ülkenizin yarısını teröristler oluşturuyor!” dedi.
ÇEŞİTLİ GRUPLARA VİZE KOLAYLIĞI SAĞLANMALI
Schengen kararının arkasında siyasi bir gerekçe olmadığını savunan Amor, vize serbestisinin tamamen sağlanmasından önce Erasmus öğrencileri başta olmak üzere çeşitli gruplara vize kolaylığı sağlanması gerektiğini belirtti. Amor’un T24’ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle…
GEÇEN SENEKİ RAPORLARDAN FARKLI DEĞİL
– Raporunuzun Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda kabul edilmesinden kısa süre sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerekirse AB ile yolları ayırabiliriz” dedi. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biraz şaşırdım, çünkü bu raporun içeriği geçen senekilerden pek farklı değil. Bu tepki bu raporla mı ilgili yoksa Türkiye-AB ilişkilerindeki diğer başlıklarla ilgili mi bilmiyorum ama raporun içeriği geçen seneki raporlarla çok benzer. Bu yüzden şaşırdım.
BİZ DEMOKRASİLER KULÜBÜYÜZ
– Rapora tepki sadece Cumhurbaşkanı’ndan gelmedi. Dışişleri Bakanlığı da raporun üyelik müzakereleri açısından “Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlandırılması için bir fırsat penceresinin açıldığı” bir dönemde yayımlandığını ifade etti. Sizce üyelik müzakerelerini tekrar canlandırmanın bir yolu var mı? Yoksa bu sürecin ölü sayılabileceğini mi düşünüyorsunuz? Rapor sert olsa da AP üyelik müzakerelerini sonlandırmayı 460 oyla reddetti…
Türkiye’de halkın, yöneticilerin ve siyasi aktörlerin AB üyelik sürecini Türkiye-AB ilişkilerinin geri kalanından ayırması gerekiyor. Kamuoyunda bu iki şeyin karıştırıldığını görüyorum.
Üyelik süreci, kurallara dayalı, normatif bir süreçtir. Üye olmak isteyen her ülke belli standartları karşılamak zorundadır ve bu pazarlığa veya müzakereye açık değildir. Üyelik sürecinin merkezinde insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler vardır; yani üye olacak ülkenin olgun bir demokrasi olması gerekir. Biz, hala bir demokrasiler kulübüyüz. AB üyesi olmaktan söz ederken, demokrasinin ve hukukun üstünlüğü başlıklarının üzerinde ekseriyetle durulur.
İNSAN HAKLARI, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNDE HİÇBİR İYİLEŞME GÖRMEDİK
Bazen kafa karışıklığı görüyorum, bu bilinçli mi yaratılıyor bilmiyorum. Türkiye’ye bir komşu, bir müttefik ve bir partner olarak ihtiyacımız var diye insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusundaki beklentilerimizden geri adım atmamız beklenemez. Böyle bir şey olmayacak. Üyelik sürecinin merkezinde olan insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler konusunda Türkiye’de son yıllarda hiçbir iyileşme görmedik. Bunun tersine bu alanlarda ciddi anlamda geriye gidiş gözlemledik.
ÜYELİĞİ SÜRECİNİ HAYATTA TUTMAK İSTİYORSANIZ ONA GÖRE DAVRANIN
– “İlişkiler için gerçekçi ve alternatif çerçeve” derken söz ettiğiniz bu mu? Mevcut durumda taraflar Türkiye’nin üyeliğinin bir hayal olduğunu kabul edip, hem AB’nin hem Türkiye’nin çıkarına olacak başlıklara mı odaklanmalı?
Kişisel olarak Türk temsilcilere ısrarlı olarak verdiğim mesaj şu: Üyelik sürecini hayatta tutmak istiyorsanız ona göre davranın. 100 sayfalık planlanan rapor dosyası göndermeyin, gerekli adımları atın. Savcılara ifade özgürlüğüne karşı dava açmamalarını söyleyin. Avrupa İnsan Hakları Bildirisi’ne uyulmalı. Konu reform planı hazırlamak değil. Türkiye hükumeti, üyelik müzakereleri sürecini hayatta tutmak için onlardan beklentilerimizi çok iyi biliyor.
ÜYELİK SÜRECİ UZUN SÜRE DURMUŞ DURUMDA
Öbür tarafta gerçekçilikten söz ediyoruz, çünkü üyelik süreci uzun süredir durmuş durumda. Benim gözümde işlevsiz bir hal almaya başladı. Çünkü üyelik sürecini teorik olarak hayatta tuttuğumuzda, alternatif bir çerçeveyi ciddi şekilde oluşturamıyoruz.
TÜRKİYE ÜYELİK KONUSUNDA ÇOK İSTEKLİ DAVRANMADI
– Diğer taraftan AB-Türkiye ilişkileri varlığı boyunca hep zorlu süreçlerden geçti. Sadece Türkiye’deki demokratik gerileme veya sığınmacı sorunundan söz etmiyorum. AKP iktidarından önce de ilişkilerde sorun da vardı. AB’nin Türkiye’nin üyeliğini istemediği fikri hep Türkiye’de yaygındı, hatta bazı uzmanlar AB’nin her zaman konuya ‘eşitler arası bir ilişki’ olarak yaklaşmadığını da düşünüyor. Türkiye’nin mevcut olarak Kopenhag ve Maastricht Kriterleri’ne uymadığı bir sır değil. Ama sizce mevcut güven krizinde AB’nin de büyük bir rolü yok mu?
Güven sorusu, durumun merkezinde. Ama güveni nasıl sağlayabileceğimiz sorusuna dönmek isterim. Türkiye’deki ‘Avrupa yorgunluğu’nun farkındayım. Bu beklentileri yönetmenin ne kadar zor olduğunu anlıyorum. Tabii ki bazı ülkelerin Türkiye’yi birliğe alma konusunda çok istekli davranmadığını söyleyebiliriz. Fakat Türkiye gerekli şeyleri yapsaydı, isteksiz davranan ülkelere gerekçe bırakmayabilirdi. Türkiye demokrasisini geliştirse, kurallara uygun davransa, bazı fasılları kapatabilise; isteksiz ülkeler üyeliğe karşı çıkmak için bir gerekçe bulamayacaktı. Biz Türkiye’ye adaylık statüsü verdik.
Türkiye’nin üyeliğini istemeyen ülkeler şu anda mutlu, çünkü hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunda Türkiye ilerleme kaydetmiyor. Dolayısıyla bir gerekçe sunmaları gerekmiyor. Durum tam tersi olsaydı bu ülkeler Türkiye’nin üye olmaması için bir gerekçe sunamayacaktı.
TÜRKİYE’DE HERŞEY TERÖR SUÇU SAYILIYOR
– Terörle mücadele yasasında AB’nin beklediği değişiklik nedir? AB’nin Türkiye’deki terör tanımını çok geniş bulduğu sıkça dile getiriliyor…
Yasanın tam kelimelendirmesi nasıl olmalı onu ben bilmiyorum, ama şöyle açıklayayım: Tweet atarak eleştiride bulunan bir öğrenciyi terör yasaları kapsamında yargılamak çok garip. Türkiye’de her şey terör suçu sayılıyor! AKP’nin ve hükümetin bir bölümünün söylemlerine bakarsak, ülkenizin yarısını teröristler oluşturuyor! Bu çılgınca… Eğer herkese terörist denirse; bir insana eleştiri yaptığı, fikir beyan ettiği için terörist deniyorsa, gerçek teröristler saklanabilir. Bir öğrencinin eleştirisi terör sayılıyorsa, onun ailesi ve komşuları bahsi geçen öğrencinin terörist olmadığını bilecektir. Dolayısıyla ileride gerçek bir terörist terörle suçlandığında, onun da terörist olmadığını düşünebilirler.
Terörle mücadele yasası konusunda çağrıyı sadece AB değil, Avrupa Konseyi de yapıyor. Onlar da bu tanımın kapsamının küçültülmesini, hatta savcılara bu suçlamayı daha az kullanmaları yönünde uyarı yapılmasını istiyor.
AB VİZE KOLAYLIĞI SAĞLAMAYI GÖRÜŞMELİ
– Sadece bu konuşmadan bile vize serbestisinin tamamen sağlanmasının en iyi ihtimalle birkaç yıl alacağını görüyoruz. AB ve Türkiye tam serbesti için çalışırken, bu gerçekçi çerçeve kapsamında krizi yumuşatmak için bir ara çözüm bulunması mümkün mü? Mesela sanatçılara, gazetecilere, iş insanlarına vize kolaylığı sağlanabilir mi?
AP’nin, AB’nin diğer kurumlarına bir tasarı sunması gerekir, çünkü bizim tek başımıza vize politikalarında değişiklik yapacak kapasitemiz yok. Biz vize kolaylığı konusunu Erasmus öğrencileriyle açtık, ancak bence AB başka gruplara da vize kolaylığı sağlamayı görüşmeli. Bence bu yöntem incelenmeli. Erasmus öğrencilerini raporda dile getirdik, ancak bu diğer gruplar için de konuyu açabilmek için bir başlangıç.