Omicron varyantının dünyada baskın haline gelmesinin ardından Avusturya, geçen ay radikal bir adım atarak COVID-19 aşısını tüm yetişkinler için zorunlu hale getirdi. 4 Şubat itibariyle yürürlüğe giren yasal düzenleme uyarınca, aşı yaptırmayanlar çeşitli para cezalarına çarptırılacak. Aşı muafiyeti ise sadece hamile kadınlar, sağlık durumu aşıya el vermeyenler ve COVID-19 hastalığını yeni atlatanlarla sınırlı.
Avusturya'nın yanı sıra Ekvador, Endonezya, Mikronezya, Tacikistan ve Türkmenistan'da aşı yetişkinler için zorunlu. Bu ülkeler arasında aşı olmayan kişilere bazı kamusal alanlara giriş-çıkışlarda kısıtlama ve/veya para cezası yürürlükte. Ancak ilk kez bir Batı demokrasisinin COVID-19 aşısını mecburi hale getirmesiyle birlikte zorunlu aşı konusu, AB ülkeleri başta olmak üzere çok yerde yeniden tartışmaya açıldı.
Peki bu tartışmada Türkiye nerede duruyor? Hekimler zorunlu aşıya nasıl bakıyor? Devlet vatandaşları için aşıyı zorunlu kılabilir mi? Zorunlu aşı uygulaması anayasaya aykırı mı? DW Türkçe zorunlu aşı tartışmasını mercek altına aldı.
Hekimlerin görüşü
Türk Tabipleri Birliği (TTB) geçen hafta kamuoyuyla paylaştığı Etik Kurul değerlendirmesinde, zorunlu aşı konusuna ilişkin "Toplum sağlığının korunması ortak ilkesinin gereği olarak aşının zorunlu kılınması olanaklıdır. Öncelikle bu düzenleme açık, anlaşılabilir ve belli ölçütlere uygun bir yasal çerçeve ile yapılmalıdır" ifadeleri yer almıştı.
DW Türkçe'nin konuyla ilgili görüşüne başvurduğu TTB Halk Sağlığı Kolu Başkanı Dr. Nasır Nesanır, şu an gelinen noktada 18 yaş ve üzeri herkese zorunlu aşı yapılması gerektiğini savunarak "Aşı takviminde de yaş aralığı 5 yaşa kadar indirilmeli. Kampanyalar yapılması, aşı istasyonları kurulması ve bu sorunun çözülmesi gerek. Bu aşılama oranıyla süreci sağlıklı yürütmeniz mümkün değil" diye konuştu. Dr. Nesanır, buna gerekçe olarak Türkiye'de tam bağışıklığa sahip, yani en az üç doz aşılı kişilerin oranının henüz yüzde 40'lara bile erişememesini gösterdi.
Hastanelerde yatanların büyük çoğunluğunun aşısız veya eksik doz aşılı kişiler olduğunu hatırlatan Dr. Nesanır, "Omicron dalgasında ana belirleyici, aşı olacaktır. Omicron varyantı nedeniyle ölenlerin çok büyük çoğunluğunun aşısız ve eksik doz aşılı olduğunu göz önüne aldığımızda başta risk grupları olmak üzere aşılama ile ilgili zorunlu düzenlemeler yapacak ülkeler ya da var olan düzenlemeleri genişletecek ülkeler, Omicron vakalarında mevsimsel gribe göre daha az vaka ölüm hızı yaşayacaklar" diye devam etti.
"Aşıların patent hakları askıya alınmalı"
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği'nden (HASUDER) Dr. Ahmet Soysal da Dr. Nesanır ile aynı görüşte: "Ben baştan beri bu aşının zorunlu olmasından yanayım. Ayrıca aşıdaki patent haklarının da askıya alınmasından yanayım. Aşının bütün ülkelerde rahatça üretilmesi ve zorunlu olarak uygulanması gerekiyor. Başka türlü bu virüsün mutasyon hızını yakalayamayız. Dolayısıyla toplum bağışıklığı yaratamayız."
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Dr. Soysal'a göre mevcut tablo aşının zorunlu olması gerektiğine işaret ediyor. Yetişkinlerde 5 milyona yakın kişinin hiç aşı olmadığına dikkat çeken Soysal'ın şunu savundu: "Bu insanların (aşı olmayanların) toplumun geri kalanına bu sıkıntıyı verme hakkı yoktur. Toplum çıkarları başladığı zaman kişisel özgürlükler biter. Bu anlamda bence bu sıkı önlemler alınmalıdır."
Peki gerçekten de toplum çıkarları söz konusu olduğunda kişisel özgürlükler kısıtlanabilir mi? Anayasa bu konuda ne diyor?
Çatışan haklar
Aşının toplumun geneli için zorunlu hale getirilemeyeceğini savunanlar genelde Anayasa'nın 17'nci maddesine atıfta bulunuyor. Bu maddede, "Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma, geliştirme hakkına sahip ve tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabii tutulamaz" ifadeleri yer alıyor. Bunun yanı sıra Anayasa'nın 13'ncü maddesi de "temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmadan yalnızca Anayasa'nın ilgi maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceğini" söylüyor.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Anayasa Hukuku Profesörü olarak görev yapan Şule Özsoy Boyunsuz'a göre burada bir hak çatışması söz konusu. Prof. Dr. Özsoy, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede "Normal şartlarda bir kişi, doğru bir şekilde bilgilendirildikten sonra tedaviyi reddedebilir. Sonuçları sadece kendisi için geçerli olur. Fakat bu meseleye baktığımız zaman, virüs sürekli mutasyona uğruyor. Aşı olunmaması, aşı olanların da koruyuculuğunu riske atan yeni türde varyantlar ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu insanlar için de sağlık hakkı, yaşama hakkı devreye giriyor. Bu hakları çatışıyor ve bu gibi durumlarda bu hakların bir dengeye getirilmesi gerekiyor" fikrini savundu.
Aşı zorunluluğu konusunda hem Anayasa Mahkemesi hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin verdiği kararlar var. Çocuk aşılamalarının zorunluğu olduğu Çekya'da çocuklarını aşılatmadıkları için ceza alan veya bu sebeple çocukları okula alınmayan aileler, hak ihlali gerekçesiyle AİHM'ye başvurmuştu. AİHM, Çekya'nın aşı yaptırılmamış çocukların okula alınmaması politikasının özel yaşama müdahaleyi içermekle birlikte kamu sağlığının da korunması gerektiğine hükmetti. Söz konusu dava koronavirüs salgınından önce açılmıştı. Türkiye'de ise 2013 yılında bir ebeveyn, çocuğuna bebeklik dönemi aşılarının uygulanmasını kabul etmediği halde mahkeme kararıyla bu aşıların uygulanması kararına karşı bir dava açmıştı. Bu dava 2015 yılında sonuçlandı ve Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 17'nci maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. Ancak kararın sonuç kısmında "zorunlu aşı uygulamasına ilişkin öngörülebilir nitelikte bir kanuni düzenlemenin bulunmadığına” dikkat çekildi.
Türkiye'de zorunlu aşı tartışması
Türkiye'de şu anda zorunlu aşı uygulaması bulunmasa da bu konuda bir kanuni düzenleme yapılması daha önce gündeme gelmişti. Sağlık Bakanlığı'nın paylaştığı bilgilere göre Türkiye'de çocukluk dönemi aşı takviminde 13 hastalığa karşı rutin aşı uygulaması yapılıyor. Bunlar; difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, H. influenza tip b, tüberküloz, kızamık, kabakulak, kızamıkçık, suçiçeği ve zatürre aşıları. Bunların hiçbirisi zorunlu olmasa da son yıllarda bu aşıların zorunlu olması gerektiğine ilişkin görüşler çoğaldı.
En son 2019 yılında CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer tarafından artan kızamık vakalarının ardından bu konuda bir önerge vermişti. DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Gamze Taşçıer, "Ben bu aşılamanın zorunlu olması gerektiğini düşünüyorum. Neden? Son yıllarda çocuk yaştaki aşılamalarda velilerle bir aşı karşıtlığı görüyoruz. Bu neden tehlikeli? Örneğin, bir sınıfta bir çocuk lösemi hastası olduğu için kızamık aşısını yaptıramayabilir. Bu durumda çocuğunuza aşı yaptırmazsanız siz diğer çocuğun da sağlığını riske atmış olursunuz. Dolayısıyla ben Bakanlığın aşı takvimindeki aşıları zorunlu hale getirmesi gerektiğine inanıyorum" şeklinde konuştu.
Buna karşın COVID-19 aşısının zorunlu olması gerektiği fikrine katılmayan Taşçıer'e göre Türkiye'de COVID-19'a karşı bir aşı karşıtlığından ziyade bir aşı tereddütü var. Taşçıer, bunun sebebinin mevcut iktidarın çelişkili politikaları olduğunu savundu: "COVID-19 pandemisinde en büyük sorunumuz, iktidarın güven vermemesi. Türkiye'de bu boyutta (aşı tablosunda görüldüğü kadar) bir aşı karşıtlığı yok. Evet aşı karşıtları var. Her geçen gün de sayıları artıyor. Ancak COVID-19 pandemisindeki düşük aşılamanın öncelikli sebebi iktidarın sağlık politikalarına olan güvensizlik. İktidarın yapması gereken vatandaşı doğru bilgilendirmek, güven vermek ve toplumun önüne gerçek bilim insanlarını çıkararak sağlıklı bilgiler vermesini sağlamak. Bunlar yapılmadan vatandaşların aşıyı tercih etmemesi doğal. Bunları yapıp buna rağmen bir şey elde edemezseniz, yöntem konusu yeniden konuşulabilir."
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre gerek COVID-19 aşısında gerekse çocuklara rutin aşılamada temel sorun hukuki dayanağın oluşturulabilmesi. Galatasaray Üniversitesi'nden Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz'a göre Türkiye'de zorunlu aşı hukuki bakımdan yapılabilir, ancak kanuna dayalı olarak yapılması gerekiyor.
Prof. Özsoy Boyunsuz, "Yani mecliste bir kanun çıkarılması gerekiyor. Doğru şekilde yapıldığı takdirde Anayasa'ya aykırı olmayacaktır. Çünkü burada korunan kamunun yaşama hakkı, sağlık hakkı. Ve birçok açıdan üstünlük sağlıyor. Burada benim düşüncem zorla insanları sıraya dizip aşı yapmak değil, belli yerlere girişlerine sınırlama getirerek zorlamaktır. bir takım kamusal alanlarda bulunamamasını sağlamaktır" değerlendirmesini yaptı.
Özsoy, "Her gün iki yüze yakın insan ölüyor. Ve virüs sürekli virüs mutasyona uğramaya devam ediyor. Eğer aşı bunun önüne geçebiliyorsa, bu tıbbi bilimsel bir gerçekse ve hukuk da bunun önünde duruyorsa, o hukuk doğru bir hukuk olamaz" diye sözlerini sürdürdü.