Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) 'Gümrük Birliği'nde Yeni Dönem ve İş Dünyası' başlıklı raporunda Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı-TTYO (Transatlantic Trade and Investment Partnership-TTIP) ile ilgili olarak "Türkiye gibi ülkeler için önemli olan anlaşmanın ilke olarak genişleyebileceğinin Avrupa Birliği (AB) ve ABD tarafından kabul edilmesi; metinde bu genişlememeye yönelik hükümlerin yer almasının temin edilmesidir." denildi.
Raporda Gümrük Birliği'nin genişletilmesinin, derinleştirilmesinin hem TTIP üyeliğinin ön şartı olacağı vurgulandı.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes ve Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosu Leigh Turner'ın katıldığı toplantı ile tanıtılan raporda ayrıca "Sanayi malları ve tarım ürünleri ile ilgili olan Gümrük Birliği milli ekonominin yüzde 20'sini etkiliyor. Genişletilmiş Gümrük Birliği hizmetler ve tarım sektörü de kamu ihaleleri gibi alanların da eklenmesi ile milli ekonominin ticarete konu olan bütün alanlarını etkileyecektir." ifadelerine yer verildi.
Mal ve hizmet ticaretinin önemle ele alınması gerektiğine işaret edilen raporda şunlar belirtildi:
"Derinleştirilmiş bir Gümrük Birliği'nin ekonomik olarak getireceği en büyük yenilik Türkiye ekonomisinin yüzde 70'ine denk gelen hizmetler sektörünün AB rekabetine açılması olacaktır. Mal ticaretinin serbestleşmesinin temelinde gümrük tarifeleri ile tarife dışı engellerin karşılıklı olarak kaldırılması esastır. Ancak hizmet ticaretinde milli hukuk ve hukuki çerçeve müşterilere erişim adına daha kayda değer bir engeldir. Bu nedenle hizmet ticaretinde iki tarafın mutabık kaldıkları hukuki uyum oranı önemlidir.
Öte yandan şu muhakkak hizmet ticaretinin serbestleştirilmesi için Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) modelinde karar kılınması durumunda Türkiye'nin AB Tek Pazarı'na tam entegrasyonu temin edilecek ve bu ekonomik bütünleşme konsolide edilmiş olacaktır."
Belgenin son bölümünde Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesinin Türkiye bakımından en güç tarafının bütünleşme ve hukuk uyumu modelinin olacağı dile getirildi.
Rapor ile ilgili açıklamalarda bulunan TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, Gümrük Birliği'nin Türkiye ekonomisini dünya ile bütünleşmesine katkı sunduğunu; pek çok sektörün yararına olduğunu anlattı.
TTIP'e değinen Symes, şunları kaydetti:
"Türkiye ekonomisi için en stratejik konulardan biri TTIP'e taraf olmaktır. Türkiye TTIP'e girdiği takdirde ekonomik, siyasal ve hukuki anlamda parçası olduğu transatlantik blok ile ilişkilerini bir adım ileri taşıma imkanını yakalamış olacaktır. Bunun için TTIP'in 'open architecture' olması, yani ABD ile AB arasında anlaşmaya varıldıktan sonra üçüncü ülkeleri kapsayabilecek şekilde alınması gerekiyor. Yayınladığı yeni 'Ticaret ve Yatırım Stratejisi' belgesinde bu konuya yer vermesini ve üçüncü ülkelerin katılımına olumlu bakmasını memnuniyetle karşılıyoruz. TÜSİAD'ın da üyesi olduğu, Avrupalı yatırımcıların çatı örgütü BUSINESSEUROPE daTürkiye'nin TTIP'e dâhil olmasını açıkça teşvik etmektedir. Bu da memnuniyet verici bir durumdur. "
Gümrük Birliği'nin bu hali ile miadını doldurduğunu savunan Symes, "AB'nin genişleme tarihinde –Malta dışında- tam üyelik evvelinde hiçbir aday ülkenin karşı karşıya kalmadığı istisnai ve bize göre karar asimetrileri nedeniyle geçici Gümrük Birliği'ni güncellemenin en kolay ve akılcı yolu tam üyelik sürecinin somutlaşması ve kısalmasıdır." dedi.
Göçmen sorununa temas eden Symes, bu konuda da şu görüşleri paylaştı:
Bu konuda el ele verme eğiliminin ön planda olduğunu görüyoruz. Sinan Ülgen'in New York Times'da yer alan makalesinde ifade ettiği gibi Türkiye göçmenlere karşı AB'nin tampon bölgesi veya kapı bekçisi olamaz. AB'nin gelecekte tam üyesi olmasını planladığı bir ülke ile fiziki ve manevi duvarlarını kimi küçük siyasal ve mali ödünler karşılığında güçlendirecek bir süreç bizim için kaygı vericidir. Üyelik sürecinin toplumun bütününe sunacağı siyasal ve sosyal faydaların bir kısmından ya da bu faydaları toplumun bir bölümünden (yani tek yatırımcılara tanınan bir vize kolaylığından) yoksun bırakacak dengesiz bir duruşa sıcak bakmamız mümkün değil. Burada kapsayıcı bir duruştan yanayız. AB ile Avrupalı olmayan pek çok üçüncü ülkenin de bu tip bağları var. Yani bu, Türkiye'ye özgü bir ayrıcalık değildir. Aynı şekilde Türkiye'nin üyelik sürecinde elde etmesi gereken hakları yeni güç birliği şartlarına bağlayan anlayışları da tutarlı bulmuyoruz. Katılım müzakereleri başlıklarının başka tür işbirliklerinin pazarlık kozu haline gelmesi fazlasıyla yadırgatıcı bir durumdur.
Seçimler sonrası oluşacak yeni siyasal tabloda bu kaygılarımızı gözeten ve üyelik sürecini yeniden canlandıracak bir anlayışın hâkim olmasını ve AB tarafıyla masaya bu kaygıları dikkate alacak şekilde oturulmasını umut ediyoruz."
CİHAN