Yargı camiasıyla içli dışlı olan Gazeteci Arzu Yıldız Twitter'dan yazdı. Bir yargıç DM'den ulaşmış ve herkesin aklındaki soruya kendiliğinden cevap vermiş. 'Üzerimizde çok baskı var, ailelerimizi düşünüyoruz, hapse atılma, işten atılma korkumuz var'
Adaletten sapan, masum olduğunu bildiği halde bir insanı cezaevine gönderen ya da gözaltına aldıran insanlar hakkında ne yazılsa yeridir. Arzu Yıldız da zaten devamında 'korkuyorsan cübbeni çıkar' yorumunda bulunuyor, ki herhalde en hafifi budur.
Peki cübbeyi çıkarmak kolay mı?
'Geceleri uyuyamıyorum', 'vicdanım hiç rahat bırakmıyor', 'gözümün önünden gitmiyor'la başlayan cümleler eşliğinde adalete teslim olanların davaları herhalde yargı üyelerinin çok sık karşılaştıkları vak'alardır. Buna taşınması imkansız hale gelen bir yükten yorulan ruhun, bedeni adalete teslim etmesi de denebilir. Vicdan azabı denen bu yük zaman geçtikçe hafiflemek yerine ağırlaşır, ağırlaşır ve sonunda muhatabını ezer, harekete geçmeye zorlar. Son zamanlarda bu yükün ezmeye başladığı birçok hakim ve savcı olduğunu da tahmin etmek zor değil.
Peki bu insanlar ne yapacak?
En az 3 bini tutuklu, 4 bin civarında hakim ve savcı 'kanaatle' meslekten atıldı. Kalanlar için resmen ibret vesikası. Ne kadar yandaş da olsalar, muktedirin istediği kararları göz karartıp da verseler hiçbirinin yarınının garantisi yok. Absürd yargıç tutuklamaları haberlerini görüyorsunuz. Halihazırda tutuklama ve gözaltı kararlarını da bu insanlar vermek zorunda iken herkes için makul bir çıkış yolu, tutuklama baskısı/vicdan azabı sarmalını kırabilecek bir hamle yok mu?
Elbette var.
Bu yazının ana konusu, bu uzun girişin ardından aslında 'bir çağrı'dan ibaret.
Eşe, dosta 'adliyeye giderken ayağım geri geri gidiyor' diye mırıldananlara yalın ve kısa ifadelerle, net bir çağrı bu...
Öncelikle parçası olduğunuz zulüm çarkından ne kadar kısa sürede çıkabiliyorsanız çıkın. Size kim talimat veriyorsa, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan telefonla, aracıyla bir şekilde size 'delil melil aramayın tutuklayın' diyen siyasiler, başsavcılar, başsavcı vekilleri, HSYK yetkilileri... Geri planda hiçbir yere imza atmadan sizi kullananların kullanışlısı olmaktan olabildiğince hızla çıkın. Onlar ceplerine girene ya da aldıkları fetvalara güveniyor olabilir ama o karar ve altındaki imza sizin unutmayın.
Tetiği çeken el, tetiği çeken eldir. Katil olmayı bırakın.
Muhtemelen büyük çoğunluğunuz yeşil pasaport sahibidir. Eşinizle ve çocuklarınızla birlikte bu imtiyazınızı kullanın.
Evet bu alçak zulüm çarkının bir parçası olmayın artık. Çok net ifade etmekte sakınca yok: Batı ülkelerinden birine geçin ve burada vicdanınızı örseleyip duran anneleriyle 'cezaevinde büyüyen çocuklardan, hücrelerde tutulan meslektaşlardan, hapishanelerde bitirilmiş hayatlardan' kendinizi kurtarın.
Ne yeriz ne içeriz diye düşüneceksiniz elbette. İktidarın mağdur ettiği ve yurtdışına çıkmak zorunda kalan on binler nasıl yapıyorsa öyle yapacaksınız. Az önce 'Batı ülkesi' tabiri boşuna kullanılmadı. Bu ülkelerden birine sığınacaksınız ve emin olun belki de ilk gece uzun süredir olmadığı kadar rahat bir uyku uyuyacaksınız.
Binlerce insan yurtdışında yaşamak zorunda kaldı. Bu insanlar Türkiye'de sıradan hayatları olan, maaşlarıyla geçinen insanlardı. Hiç kimse yanında bir-iki bavul dışında doğru dürüst eşyasını almadı. Ama bilin ki bir kişi bile aç ve açıkta değil. Siz de aç ve açıkta kalmazsınız emin olun. Sıfırdan bir hayat kurmak, Türkiye'dekinden çok çok daha kolay. Allah o gün size ne kapılar açacak kim bilir...
İkinci adımsa ister adınızla, ister hayali isimle Türkiye'de olan biteni bu ülkelerdeki insanlara anlatmanız olacaktır elbette. Türkiye'de yaşananların yurtdışında tam olarak anlaşılmasını sağlayacağı gibi sizi de kuş gibi hafifletecek bir hareket tarzı olur bu.
Haksızca kırılmış bir tırnağın bile hesabının sorulacağı Allah'ın huzuruna, evim, arabam, makamım diyerek ucundan az-çok tuttuğunuz zulüm yüküyle gitmeyin. (Belki de arkadaşlarının anne-babasını tutukladığınız) Evlatlarınıza bir ömür kurtulamayacakları yafta bırakmayın. Bir yerlerde siz de okumuşsunuzdur, belki kürsüde yüzünüze söylenmiştir 'zulüm abad olmaz' diye. Evet zulüm abad olmayacak, siz ahiretinizi de dünyanızı da berbat etmeyin.
Planlayın ve yapın bunu.
Samanyoluhaber.com / ANALİZ