Dünyanın saygın uluslararası sekiz basın kuruluşu temsilcisi, Türkiye’ye düzenledikleri acil basın özgürlüğü misyonu ziyaretinde edindikleri izlenimleri basın toplantısında paylaştı. Aralarında Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), 19. Madde (Article 19), Sansür İçeriği Komitesi, Etik Gazetecilik Network ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bulunduğu kuruluşların temsilcileri ortaklaşa kaleme aldıkları deklarasyonla Türk hükümetini basın, ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik sorunları ortadan kaldırmak için acilen harekete geçmeye çağırdı.
Üç günlük ziyaretin ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen basın toplantısında, sekiz uluslararası kuruluşun bu çapta bir misyonda ilk defa bir araya geldiği vurgulandı. Yayınlanan deklarasyonda, Türkiye’de faaliyet gösteren gazeteciler üzerindeki baskının 7 Haziran’dan gerçekleştirilen genel seçimlerinden sonra ciddi bir biçimde arttığına dikkat çekildi.
Basın üzerindeki baskının gazetecilerin kamuoyunu ilgilendiren konularda özgür ve bağımsız olarak haber verme vazifesini engellediğine dikkat çeken temsilciler, baskının, devam etmesine müsaade edildiği takdirde oy kullanıcıların ihtiyacı olan bilgiyi edinme ve paylaşması dolayısıyla da Türk demokrasisi üzerinde ağır negatif bir etkisi olacağı konusunda uyarıda bulundu.
Temsilciler, Türk basınındaki meslektaşlarına da destek mesajı verdi. Gazeteci ve hukukçulardan oluşan heyet meslektaşlarının görevini yapmasını engelleyen ve sansür atmosferini besleyen tüm baskıların ivedilikle durdurulması talebinde bulundu. Uluslararası heyet basın mensuplarının yolsuzluk, ‘Kürt meselesi’, insan hakları ihlalleri, Suriye’de süregiden silahlı çatışma gibi kamuoyunu ilgilendiren sorunları özgürce araştırabilmelerini garantileyecek tüm adımların atılması çağrısında bulundu.
“ABD’Lİ YETKİLİLER GELİŞMELERİ AKTİF OLARAK TAKİP EDİYOR”
Basın toplantısı sonrası Cihan Haber Ajansı’na özel açıklamada bulunan IPI Hukuk ve İletişim Direktörü Steven M. Ellis Türkiye’deki temasları sırasında görüştükleri ABD Konsolosluğundaki yetkililerin Türkiye’deki gelişmelerden endişe duyduklarını aktardıklarını söyledi.
Açık ve samimi diyaloğu sürdürebilmek amacıyla elçilikler ve değişik ülke temsilcileriyle görüşülen konuların detayına girmeme konusunda anlaştıklarını aktaran Ellis, ABD konsolosluk yetkililerinin kendilerine Türkiye’deki durumu aktif olarak izlediklerini söylediklerini ifade etti.
Basına yaptığı açıklamada Türkiye’de son 3 ayda 101 site, 40 sosyal hesap ve 170 URL adresinin bağlantısının engellendiğine dikkati çeken Steven M. Ellis, hükümete yasaklamaları durdurma çağrısında bulundu. Temasları sırasında Ankara’daki yabancı diplomatlarla da görüştüklerini aktaran Ellis, ABD Elçisi’nden Türk hükümetini insan haklarına saygı duymaya davet etmesini istediklerini söyledi. IPI Hukuk ve İletişim Direktörü, AB Türkiye delegasyonuna da aynı mesajı ilettiklerini söyleyerek, ‘İlerleme Raporu’nu mümkün olan en kısa sürede açıklamaları çağrısında bulunduklarını aktardı.
“HAKARET SUÇLAMASI SANSÜR AMAÇLI KULLANILIYOR”
Bilgi ve ifade özgürlüğünü koruma amacıyla Londra merkezli çalışan 19. Madde Program Direktörü David Diaz-Jogeix, Türkiye’de uygulanmakta olan mevcut sansürün araçlarından birinin ‘hakaret suçu’ olduğuna dikkati çekti ve bu suçlamanın sık sık kötüye kullanıldığının altını çizdi.
Diaz-Jogeix, tam anlamıyla demokrat bir toplumda cumhurbaşkanına karşı da dahil ‘Hakaret Suçu’ diye bir şey olmadığını vurguladı. Terörle mücadele yasalarının sansür amaçlı kullanılan bir diğer unsur olduğuna işaret eden 19. Madde Direktörü, bunun eleştirel haberciliği bastırma amacıyla kullanılmaması gerektiğini vurguladı.
“HRANT DİNK VE DİĞER GAZETECİLERE YÖNELİK SALDIRILAR ŞEFFAR BİR BİÇİMDE SORUŞTURULMALI”
Basına konuşan bir diğer isim Gazetecileri Koruma Komitesi, Avrupa ve Asya Merkez Programı, Araştırma Görevlisi Muzaffar Suleymanov da Türkiye’de gazeteler ve basın mensuplarına karşı gerçekleştirilen saldırıların sansüre yolaçan bir diğer unsur olduğuna işaret etti. Süleymanov, Cumhurbaşkanı’na karşı gerçekleştirilen hakaret suçunda acilen harekete geçen yetkilileri aynı hızı Hürriyet Gazetesi’ne karşı ard arda gerçekleştirilen iki saldırı ve Ahmet Hakan’ın dövülmesi karşısında göstermemekle eleştirdi. Sorunu AK Parti ve hükümet yetkilileriyle konuşmak istediklerini belirten Süleymanov, çağrılarına bir cevap alamadıklarını söyledi.
New York merkezli kuruluş adına araştırma yapan Suleymanov, “Türk hükümeti uluslulararası toplumun bir parçası olmak istiyorsa, demokratik bir toplum olarak anılmak istiyorsa bu doğrultuda hareket etmeliler.” diye konuştu.
Hükümetin Hrant Dink ve diğer gazetecilere yönelik saldırıları açık ve şeffaf bir biçimde soruşturması gerektiğini söyleyen Süleymanov, Atatürk Havalimanı’nda ölü bulunan İngiliz gazeteciyle ilgili uluslararası kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapması gerektiğini sözlerine ekledi.
"GAZETECİLERİN TUTUKLANMASI AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NİN İHLALİDİR"
Türkiye’de halihazırda 20’den fazla gazetecinin hapiste olduğunu hatırlatan Londra merkezli Sansür İçeriği Komitesi Hukuk görevlisi Melody Patry, Adana’daki duruşma öncesi gözaltına alınan Muhammed Resul dahil tüm gazetecilerin hemen salıverilmesi çağrısında bulundu.
Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olduğuna vurgu yapan Patry, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de dahil uluslararası standartlara uyması gerektiğini söyledi. Sansür İçeriği Komitesi Hukuk görevlisi Patry, bunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali anlamına geldiğine dikkati çekti.
Basın mensuplarının bazı televizyonların dijital platformlar ve uydudan çıkarılması konusunda ne düşündüğünü sordukları Melody Patry, “Bu kanalların dijital platformlardan çıkarılması medya özgürlüğünün direkt bir ihlalidir.” diye konuştu.
“MEDYA SAHİPLİĞİ BİR SANSÜR ARACI OLARAK KULLANILIYOR“
Basın toplantısında konuşan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Etik Gazetecilik Network Üyesi Ceren Sözeri, Türkiye’de medya sahipliğinin bir sansür aracı olarak kullanıldığına işaret etti. Toplumdaki kutuplaşmanın medya sektörüne de yansıdığını aktaran Sözeri, “Bazı kaynakların hükümete yakın medya organlarına aktarılması medya içinde sansür olarak algılanıyor.” diye konuştu.
Hükümeti eleştiren medya kuruluşlarının reklam gelir kaynaklarının çeşitli şekilde engellendiğini, bu kurumların vergi cezalarıyla karşı karşıya kaldığına dikkati çeken Sözeri, bazı kanalların dijital platformlardan çıkarılması girişimlerinin medya alanında çok sesliliği engellediğini düşündüklerini söyledi.
“ÖZGÜR MEDYA YOKSA SERBEST, DEMOKRATİK ADİL BİR SEÇİMDEN BAHSEDİLEMEZ”
Basın açıklamasında 1 Kasım seçimlerine gölge düştüğünü söyleyen Türkiye Gazeteciler Sendikası, Genel Sekreteri Mustafa Kuleli, “Cezaevlerinde hâlâ meslektaşlarımız var. Sokaklarda gazetecilerin kafasına silah dayanıyor. Televizyon ekranları karartılıyor hergün. Böyle bir ortamda altını çizmek isterim bir kez daha özgür medya yoksa, serbest, demokratik adil bir seçimden bahsedilemez. 1 Kasım seçimleri şimdiden gölgelenmiştir; şimdiden lekelenmiştir. Medyaya uygulanan baskılar yüzünden. Çünkü halkın haber alma hakkını, gerçeği öğrenme hakkını engellemektedir hükümet.” diye konuştu.
İKTİDARLAR GİDECEK, GAZETECİLİK KALACAK
Son olarak kürsüye gelen Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto da, Türkiye’de tek tip gazeteci yetiştirilmek istendiğini çünkü çok sesli değil tek sesli bir halk istendiğini söyledi. Gazeteciliğin eleştiri mesleği, demokrasinin tahammül rejimi olduğuna işaret eden tecrübeli gazeteci Türkiye'de tahammül olmadığını açıkladı.
Tuncay Olcayto, Batı demokrasilerinde gazeteciler nasıl yaşıyorsa, güvenlikleri nasıl korunuyorsa Türkiye’de de öyle yaşasın, güvenlikleri öyle korunsun istediklerini bildirdi.
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, iktidarların gidici, gazeteciliğin kalıcı olduğunu vurguladı.
Basın mensuplarının sorularını cevaplayan Basın Enstitüsü Derneği Başkanı ve IPI Türkiye Temsilcisi Kadri Gürsel de, Türkiye’de basın özgürlüğünün AK Parti iktidarının en kötü dönemini yaşadığını vurguladı.
CHA