The Oklahoma State University ve The State University of Newyork'ta Teknoloji Transferinden sorumlu Rektör Yardımcılığı görevlerinde bulunan Applied Professional International Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Güven Yalçıntaş, Türkiye'deki üniversitelerde buluş oranının her yıl yüzde 50 arttığını söyledi.
Prof. Dr. Güven Yalçıntaş, Uludağ Üniversitesi öğretim üyelerine, "Nasıl Einstein Olunur ve Leonardo Gibi Nasıl Düşünülür?" konulu seminer verdi. Seminer öncesi Cihan Haber Ajansı muhabirinin sorularını cevaplayan Prof. Dr. Yalçıntaş, profesörlere, bilim adamlarına nasıl mucit olacaklarını anlattığını belirtti. Einstein ve Leonardo'nun buluşlarının topluma çok önemli şeyler öğrettiğini vurgulayan Yalçıntaş, Einstein'ın en çok inandığı şeyin 'kutunun dışında düşünmeyi öğrenmek' olduğunu ifade etti.
EİNSTEİN VE LEONARDO GİBİ OLMAK
İlk doğduklarında çocukların yaratıcılık yönünün güçlü olduğunu hatırlatan Yalçıntaş, 'onu yapma, bunu yapma' derken çocukların kutunun içine kapatıldığını kaydetti. Yalçıntaş, şöyle konuştu: "Belli bir standartta düşünmeye çalışırız. Ben öğretim üyelerimize bu standartların dışına çıkarak serbest düşünüp buluş yapmalarını öğretmeye çalışırım. İkini olarak, Leonardo'nun 7 tane prensibi vardır. Mesela, 'sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur', bunu Atatürk'ümüz de söylemiştir. Buluş nasıl yapılır, Leonardo'nun prensipleri uzun burada anlatmayayım ama gerçekten çok kolay ve yapılabilecek konular. Mesela bazılarımız sağ, bazılarımız sol beyinle çalışır. Bir kısmımız hayal tarafı geniş olan, bir kısmımız analitik olarak nokta nokta düşünen insanlarız. İkisini birlikte kullanmak mümkün mü? İşte bu alışkanlığı vermeye çalışıyoruz."
"BULUŞ ORANI YER YIL YÜZDE 50 ARTTI"
9 sene boyunca 26 kampusta yaptıkları çalışmalara değinen Yalçıntaş, şöyle devam etti: "Ölçülerimiz var. Biz öğretim üyelerimizden bildiriler alırız. Bu bildirilerin her sene, 9 yıl süre içinde yüzde 50 arttığını gördük. Rakamlar yalan söylemez. Demek ki bizim çalışmalarımız sonucunda öğretim üyelerimize başka türlü düşünmeye, kutunun dışına çıkmaya ve ellerinin altındaki araçlarla ortaya çıkacak buluşlara daha ısrarla, daha inanarak, 'ben buluş yaparım', 'ben bir şey icat ederim' şeklinde düşünmelerini istiyoruz. Ve rakamlar gösteriyor ki yüzde 50 başarılıyız. Bir kampusumuz bize 10 yeni teknoloji veriyorsa her sene o 15'e çıkıyor, 100 veriyorsa 150'ye çıkıyor. 9 yıl içinde her sene. Bunun manası şu, ısrarla gideceksiniz öğretim üyelerinize ve 'sen buluş yaparsın' diye onları inandıracaksınız. Tamamen bir yönüyle telkin, bir yönüyle de sistematik bir çalışma." CİHAN