Taraf Gazetesi Yazarı Yaşar köşesinde teşhisin doğru konulmadığını ya da istedikleri gibi konulduğunun altını çizdi.
İşte Yaşar'ın o makalesi:
"Dün Başbakan Davutoğlu grup toplantısında konuştu. Konuşmasının bir yerinde “İstanbul’a üçüncü havalimanının temelini atınca Türkiye ekonomisine saldırlar başladı, Gezi olayları ortaya çıktı” dedi.
Hatırlayacaksınız daha önce de bu konuda rakip hava limanları karşılaştırıldı. Bazı ülkeler suçlandı. Oysa coğrafi olarak bakıldığında Atina ve Singapur arasında insanların en çok yaşamak isteği bölgenin İstanbul olduğu biliniyor. Bunun yanında Doğu Avrupa, Karadeniz, Balkanlar ve Ortadoğu’nun deniz ve demiryollarıyla birleştiği tek şehir İstanbul oluyor. Yine Çin’in başlattığı yeni İpek Yolu projesi ya da “One Belt, One Road” İstanbul’dan geçiyor. Dolayısıyla Avrupa’da ve Ortadoğu’da hiçbir ülke İstanbul’a rakip olamaz.
GEZİ’NİN BENZERİ “WALL STREET’İ İŞGAL ET” ABD’DE YAŞANDI
İşte bu nedenle “üçüncü hava limanının temelini attık, Türkiye’ye ekonomik saldırılar başladı” söylemi inandırıcı değil. Çünkü aynı dönemde ABD’de “Wall Street’i işgal et” eylemleri yapıldı. Ve binlerce kişi Wall Street’e saldırdı. Yakınındaki parkı işgal edip çadırlar kurdular. Olaylar diğer şehirlere sıçradı. Polisle şiddetli çatışmalar yaşandı. Şimdi sormak gerekiyor bu olayları ABD’nin yatırımlarını durdurmak isteyenler mi çıkardı? “Evet, ABD’nin yatırımlarını durdurmak isteyenler çıkardı” diye cevap verirseniz komik olur. Çünkü ABD “Wall Street’i işgal et” isyanının ardından ekonomide daha hızlı büyümeye başladı. Ve ABD’de işsizlik yüzde 4.8’e kadar geriledi. Yani tam istihdama ulaştı ekonomi.
EKONOMİDE GERİLEME KÖPRÜ VE OTOYOL İHALESİNİN İPTALİNDEN SONRA BAŞLADI
Gelelim bütün bunları niye anlattığımıza…
Anlattık, çünkü hastalığa yanlış ya da işinize geldiği gibi teşhis koyarsanız hastalık ağırlaşır. Dolayısıyla dün Başbakan’ın konuşması “hastalığa yanlış teşhis” koyduğunu bize gösterdi. Çünkü Türkiye ekonomisindeki gerileme aslında Köprü ve Otoyolların ihalesinin iptalinden sonra başladı. Yani Şubat 2013’ten itibaren gerileme başladı.
Niye böyle bir tespit yapıyoruz?
Yapıyoruz, çünkü toplam uzunluğu 1975 kilometre olan Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri ile sekiz otoyolu kapsayan özelleştirme ihalesi üç konsorsiyumun katılımıyla televizyon ekranlarından naklen yayınlandı. Ve ilk turda başlangıç bedeli 3.83 milyar dolar tutarında oldu. Elemeli turda yapılan açık artırmada Koç- Ülker- UEM ortaklığı 5 milyar 640 milyar dolar vererek ihaleyi kazandı. İhale Komisyonu tutarın 5 milyar 720 milyon dolara çıkartılmasını istedi. Bunun üzerine Koç- Ülker- UEM karar vermek için mola istedi. Ve molanın ardından bu fiyatı kabul etti. Yani tekliflerini İhale Komisyonu’nun istediği fiyata yükselttiler. Ve özelleştirme ihalesi Türk Telefon’a verilen 6.55 milyar doların ardından Türkiye’nin en yüksek bedelli özelleştirmesi oldu. İhalenin teknik olarak sonuçlanmasından sonra ihaleyi yapan Özelleştirme İdaresi, bu sonuçları, Özelleştirme Yüksek Kurulu’na gönderdi. Fakat ihale fiyatı siyasi kurul tarafından yetersiz görülerek iptal edildi. Hâlbuki fiyat ve diğer teknik koşullar yetersiz olsaydı ihaleyi yapan Özelleştirme İdaresi sonuçları yüksek kurula göndermez. Fiyat yetersiz diyerek ihaleyi iptal eder ya da yenilerdi. Çünkü Özelleştirme İdaresi bu türden büyük ihalelerde uluslararası kabul görmüş yatırım bankalarına mali ve teknik değerlendirme raporu hazırlatır. Yine bu raporların doğruluğunu farklı bir yatırım bankasına kontrol ettirir ve denetimini yaptırır. Böylece herhangi bir teknik hataya düşmeyi engeller.
İşte durum böyleyken bu ihalenin Koç ve Ülker gibi Türkiye’nin en büyük iki firmasına verilmeyip iptal edilmesi Türkiye ekonomisine karşı bir güvensizlik yarattı. Hattâ Hazine’nin alacağı 5 milyar 720 milyon doların alınmayacak olması da Türkiye hakkında mali beklentileri olumsuza çevirdi. Bir de hemen hatırlatalım; köprü ve otoyolların mülkiyeti değil 25 yıllığına işletme hakkı devredilecekti.
KOÇ VE ÜLKER GİBİ İKİ TÜRK FİRMASINA GÜVENMEZSEN KİME GÜVENECEKSİN?
Kısaca, Koç ve Ülker gibi iki büyük Türk firmasına köprü ve özelleştirme ihalesi kazandıkları hâlde verilmeyip iptal edilince ekonomi daralmaya başladı. Çünkü güven sorunu ortaya çıktı. Ve 2013’te 820 milyar dolar olan milli gelir, 2014’te 799 milyar dolara, 2015’te 722 milyar dolara geriledi. Ve 2015’in ilk on bir ayında 69 milyar dolar tutarında yabancı sermaye bu ülkeden kaçtı. Artık özelleştirme de yapılamıyor. 2015 özelleştirme geliri ancak 1,9 milyar dolara ulaşabildi. Hâlbuki Suudi Arabistan, Aramco şirketini yaklaşık 10 trilyon dolar değer üzerinden özelleştireceğini açıkladı. Herkes sermaye piyasalarından faizsiz para toplarken biz vakti boşa geçiriyoruz. Hisse senedi satacağımıza borç senedi veriyoruz. Dış borçların toplamı 405,2 milyar dolara ulaştı. Milli gelirin yüzde 56’nı geçti dış borçlar. İşte teşhisi doğru koymazsanız sonuç böyle olur."