Son bir yılda çiftçilerin maliyetlerinin enflasyonun üzerinde zamlanması, üreticilerin kazancının erimesine yol açtı.
ABD’li bir çiftçinin yıllık kazancının 29 bin dolar, Fransız bir çiftçinin yılda 19 bin 500 dolar, Alman bir çiftçinin 19 bin 125 dolar ve İspanyol bir çiftçinin de 17 bin 895 dolar kazandığını söyleyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye’deki bir çiftçinin yıllık kazancının ise 3 bin 380 dolar olduğuna dikkat çekti. Buna göre, yıllık enflasyon oranının yüzde 15’e çıktığı Türkiye’de, üreticilerin yıllık kazancı ancak yüzde 11.7 oranında artabildi.
Tüketiciyi de vuracak
Yükselen döviz maliyetleri de artırdı. Türkiye, mazotta ve özellikle de sera üretimi için tohumda, tarım ilacında ve gübrede yurtdışına bağımlı. 2010’da başlayan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına bugüne kadar yaklaşık 7 milyar dolar ödeme yapıldığını anımsatan Atalık, “Sığırın canlı ağırlığının bir kilogramını 2010’da 6 lira 35 kuruşa alırken, 2018’in ilk yarısında 14 lira 98 kuruşa satın aldık. Aradaki fark yüzde 136. Türkiye 5 ürün hariç tüm ürünlerde ithalatçı bir ülke oldu. Dövizdeki her artış, gıda fiyatlarına zam olarak yansıyacak. Tarımsal girdilerde dışa bağımlılığımızı azaltamadığımız sürece yerli üretimimizde de hızlı fiyat artışından kaçınabilmemiz mümkün değil” dedi.
“ Tarım ürünleri dış ticaretimiz 2016’da 1.2 milyar dolar fazla verirken 2017’de 729 milyon dolar ve 2018’in ilk yarısında 1.5 milyar dolar açık vermiş durumda” diyen Atalık, yurtdışına bağımlı hale gelen Türkiye tarımının, döviz kurundaki hızlı yükselme önlenemezse yıkıma uğrayacağına işaret etti. Atalık, emeğinin karşılığını alamayan çiftçilerin tarlasını ekmekten vazgeçtiğini aktardı.
Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş da, küçük üreticilerin gitgide yoksullaştığını vurguladı. Tüm bitkisel ve hayvansal ürünlerde küçük aile işletmecilerinin zor günler yaşadığını dile getiren Demirtaş, “Böyle giderse tarımda tekelleşme hızlanacak” dedi. Demirtaş, tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 80’inin küçük işletmeler tarafından gerçekleştirildiğini anlattı. 24 Haziran’daki erken seçim kararını, yaşanan belirsizlikleri ve ekonomik zorluklara karşı alınması gereken önlemlerin geciktirilmesini ‘üreticiye ve üretime karşı darbe’ olarak değerlendiren Demirtaş, şeker fabrikalarında yaşanan özelleştirme sürecinin de tekelleşmeye katkı yapacağını söyledi.
‘Diğer ülkeleri zengin ediyoruz'
Tarım bütçesinde 2018’e ayrılan destekler toplamda 14.5 milyar TL iken, yalnızca yılın ilk yarısında yapılan bitki, canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 15.4 milyar TL ödendi. Buna göre 2018’in ilk yarısında buğday ithalatı yüzde 38, mısır ithalatı yüzde 96, soya yüzde 23 ve ayçiçeği yüzde 13 arttı.
Ahmet Atalık, “Çiftçimizin refahı yerine ithalat yaptığımız ülke çiftçilerinin refahına daha fazla kaynak ayrılıyor” dedi. Önemli sanayi ürünlerinden pamuğun ithalatında ise yalnızca yüzde 2.3’lük bir gerileme olduğunu dile getiren Atalık, “Ancak, bu miktar bir şey ifade etmiyor. Zira, 2017’de 882 bin ton pamuk üretirken, 914 bin ton ithal ettik. Yani ürettiğimizden çok ithal ediyoruz” diye konuştu.
Sektör açısından krizden çıkışının, küçük üreticilerin borçlarının ertelenmesi veya makul şekilde yapılandırılmasıyla gerçekleşeceğine dikkat çeken Hüseyin Demirtaş ise “İthalata yönelik değil üretime yönelik politikaların bir an önce belirlenmesi, yapısal sorunların çözümüne yönelik belirlenmesidir. Tarımda kalkınma önceliğimiz olmalıdır” dedi.