Uşak'ta esnaf ve işadamlarına 'makul şüphe' operasyonu

Uşak'ta esnaf ve işadamlarına 'makul şüphe' operasyonu

Ankara'da meydana gelen ve 100'e yakın vatandaşın hayatını kaybettiği bombaterör saldırısından sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "Elimizde canlı bombacıların listesi var ama yakalayamıyoruz." şeklindeki açıklamasından kısa bir süre sonra, Uşak'ta işadamları ve esnaflara yönelik "makul şüphe" operasyonu düzenlendi. Sabah erken saatlerdeki operasyonu yapan polislerin elinde, 25 kişilik gözaltı listesi olduğu öğrenildi. Aramalar sırasında, mahkeme kararıyla sadece imaj alınması gerekirken bilgisayarlara el koyuldu.

Sözde "paralel yapı" iddiasıyla gözaltına alınanlar arasında, şehrin önde gelen işadamları da yer alıyor. Operasyon kapsamında erken saatlerde Uşak İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, çok sayıda ev ve işyerine baskın düzenledi. Haklarında karar bulunan 25 kişiden bazıları, gözaltına alınarak Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldü. Uşak Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrika ve çeşitli işyerleriyle birlikte bir avukatlık bürosu, işadamlarına ait ev, işyeri ve arabalarda arama yapıldı.

Gözaltına alınanlar kişilerden birinin eşi olan Melek Kılıç, "Konuyu bilmiyoruz. Sabah saat 06.00 gibi zil çaldı, 'polis' dediler, şaşırdık. Her yeri didik didik aradılar. Hiçbir şey bulamadılar. Her yerde serbestçe satılan kitap ve CD'leri aldılar. Benim eşim işçi." dedi.

Gözaltına alınanlardan Süleyman Kılınç'ın oğlu Arif Resul Kılınç da sabah saatlerinde evlerine polis geldiğini belirterek, "Biz de anlamadık. Evi aradılar, bir şey bulamadılar. Babamı emniyete götürdüler." şeklinde konuştu.

Necdet Özen'in eşi Şifa Özen ise, "Bu kadar eli kanlı canlı bombalar gezerken biz neden böyleyiz? Neden biz baskına uğruyoruz? Evde her yeri aradılar, özel eşyalarımızı dahi aradılar. Eşlerimiz, makul şüpheden alındı maalesef. Ayakkabı kutularımız boş çıktı elhamdülillah. Kendileri de gördüler ve güldüler. Haram yemedik, evlatlarımızın boğazından bir lokma haram geçmedi. Hiçbir şey bulamazlar, bulamayacaklar zaten. Allah'a çok şükür korkmuyoruz." dedi.

Necdet Özen'in oğlu Ali Özen, "Evi aradılar. Bir şey bulamadılar, bulamazlar." diye konuştu.

Av. Ali Osman Gürmen ise konu hakkında şunları söyledi: "Sabah bazı şirket, şahıs ve derneklerle ev ve işyerlerinde arama yapıldı. Müvekkillerimiz gözaltına alındı. Biz de tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Arama kararında, 'paralel devlet yapılanması' adı altında bir soruşturma yürütüldüğü iddia ediliyor. Ankara'da bir patlama yaşandı, birçok vatandaşımız hayatını kaybetti. Maalesef bunlar bulunamazken bugün vatana hizmet eden vatandaşlar, kişiler gözaltına alınmaktadır. Bu açıkça algı operasyonudur. Müvekkillerimizin başı dik, korkan kimse yok. Şirketler dahil 41 kişinin ismi geçiyor. Sabahtan beri yapılan arama denetimleri de aslında hukuka aykırı. Sulh ceza hakimliğinin verdiği kararda açıkça, programların bulunması halinde yedeklerin alınarak getirilmesi isteniyor fakat biz arkadaşlara, bu arama ve el koyma hareketiniz yanlış, hukuka aykırı dememize rağmen, 'Bizim Uşak'ta bu konuda yeterli elemanımız olmadığı için biz hepsine el koyuyoruz. götürüyoruz.' diyor. Birçok kişinin telefonlarına el koyulmuştur, iletişim hakkı engellenmiştir. Şirketlerin bütün evrak kayıtlarını yürüttüğü bilgisayarlarına el koyulmuştur. Şu anda bütün şirketlerin faaliyetleri durmuştur. Bunlar tamamen ekonomik özgürlüğe, iletişim özgürlüğüne aykırıdır. Savcılığa bu konuda suç duyurusunda bulunacağız."

Av. Halil Çetin de şöyle konuştu: "Ülkemizde 7 Haziran'dan sonra ciddi terör saldırıları polislerimizi, askerlerimizi şehit ediyor. Masum vatandaşlarımız her gün katlediliyor maalesef. Bu işleri çözmesi gereken insanlar, işlerini güçlerini bırakıp terör belasıyla uğraşacaklarına, ülkemizin ve şehrimizin en önemli işadamlarına, eğitim kurumlarına, hayır derneklerine karşı ciddi bir algı operasyonuyla karşı karşıyayız. Uşak Sulh Ceza Hakimliği, sözde 'paralel yapı' denen uyduruk bir örgüt var, ne olduğu, nerede, nasıl bir eylem yaptığı belli olmayan örgütle ilgili arama ve el koyma kararı vermiş. Bu arama kararında maalesef ilimizin en önemli işadamları ki bu işadamları yüzlerce, binlerce insana istihdam sağlayan, yıllık milyonlarca lira vergi ödeyen işadamlarımız, kendilerinin evlerinde, işyerlerinde tamamen hukuka aykırı olarak aramalar yapıldı. Aynı şekilde eğitim kurumlarında, kurumların müdürlerinin evlerinde, hayır hasenat işleri yapan, gençliğin gelişmesi adına çalışan derneklerimizde arama yapıldı. Şu ana kadar 25 kişi hakkında arama, yakalama, gözaltı kararı var. Bir kısım kişiler gözaltına alındı. Şehir dışında olanlar var, ülke dışında olanlar var, onlar tahmin ediyorum gelip ifadelerini vereceklerdir. Soruşturmaya gelirsek, her zamanki gibi hayali suçlamalar. Bir senaryo yazılmış, sözde bir örgüt ilan edilmiş fakat bir örgüt var ama bu örgütün ne yaptığı, nasıl bir suç işlediğine ilişkin hiçbir maddi delil yok, sadece senaryolar var. İşte, 'şöyle yapıldığı düşünülmektedir, böyle yapıldığı düşünülmektedir' ve çok acı bir şey söyleyeceğim size; geçen hafta Ankara'da bomba patladı, 100'e yakın masum vatandaşımız hayatını kaybetti ve ondan sonra Başbakanımız, çok acı bir açıklama yaptı. Ne dedi? 'Biz bu canlı bombaları biliyoruz ama suç işlemediği için yakalayamıyoruz.' Düşünebiliyor musunuz, bu canlı bombalar gezip insanlarımızı patlatıp ve güvenlik kuvvetleri bu konuda bir şey yapmazken işadamlarımız, eğitim kurumlarımız hakkında, sadece 'makul şüphe' denen, hukuka, insan haklarına, Anayasa'ya, AİHM'e aykırı olan, şüpheyle gözaltı kararı veriyorlar. Delil ne? Delil yok, sadece yazılan bir senaryo var. Neymiş efendim, bir 'paralel devlet' yapılanması varmış. Bu ne yapıyormuş? İşte insanlardan himmet adı altında paralar topluyormuş ve bu paralarla yetiştirdiği, rüşvet yemeyen, kimsenin önünde yatmayan, bahşişini peşin almayan, 'Hırsız gördüm mü yakalarım. Haram lokma yemedim.' diyen nesiller yetiştiren bu insanlara, makul şüpheyle gözaltı kararı veriliyor. Hiçbir maddi delil yok, hiçbir somut delil yok. Ayrıca bu insanların evleri, şirketleri basılıyor. Şirketlerine ait bilgisayarlar, mahkeme kararında açıkça, sadece imajların alınması gerektiği şeklinde karar olmasına rağmen maalesef el koyularak götürülüyor. Burada amaç, kesinlikle bu şirketlere maddi olarak zarar vermek. O insanlara normal baskı yoluyla yapamadıklarını, hukuku baskı aracı olarak kullanıp zarar vermeye çalışıyorlar. Olay bundan ibaret. Bu geçici bir süreçtir. Biz hukukçular şunu söylüyoruz, hukuk Türkiye'de şu anda geçici olarak yoğun bakımdadır. Mutlaka bu yoğun bakımdan çıkıp gerçek hukuk Türkiye'de işlemeye başlayacaktır." CİHAN
<< Önceki Haber Uşak'ta esnaf ve işadamlarına 'makul şüphe' operasyonu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER