İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sinan Alçın, “Pandemiyle ülkeler bazında gelir dağılımı uçurumları arttı, rekabet ve ticaret iş birliklerinin yönü değişti. Böylesi bir tabloda uzağa bakmak yerine “derede boğulmamak” için kısa vadeli sorunlara somut çözümler üretmeliyiz” dedi.
Risklerde bir azalış söz konusu olmadan salt geçici önlemlerle döviz kurundaki oynaklığın düzeyinde azalış sağlamanın mümkün olmadığına işaret eden Prof. Dr. Sinan Alçın, Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a konuştu.
"Vatandaşı nasıl günler bekliyor?" sorusunu yanıtlayan Alçın, şunları söyledi:
Geniş kesimler açısından yüksek enflasyon reel gelirlerin azalması yani yoksullaşma anlamına geliyor. Yoksullaşmanın en net hissedildiği yerler pazarlar ve marketler. Çünkü geniş halk kesimlerinin aylık tüketimi içinde gıda, ulaşım ve konut esaslı kısmı oluşturuyor. Market veya pazardaki ateş doğrudan cepte hissediliyor.
Üreticiler açısından da yüksek enflasyon reel üretim yatırımlarından plasman yatırımlarına doğru bir kayışa neden oluyor. Bu durum ekonominin potansiyel büyüme hızının aşağıya doğru inmesine neden olurken özellikle genç ve kadın nüfus açısından yaygın ve sürekli istihdam kayıplarını besliyor.
Şu anki tabloda Merkez Bankası’nın (TCMB) Aralık ayındaki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından farklı olarak Ocak ayındaki toplantı sonrasındaki basın bülteninden anlaşılacağı gibi daha önce yılın ilk çeyreği (Mart sonu) ile sınırlı beklenen enflasyon konusunda hedef tahtası belirsiz bir uzaklığa konulmuş durumda. Bu da Martta beklenen -muhtemelen yüzde 50 civarı- enflasyonun mayıs ayına doğru belki yüzde 65’lere kadar tırmanıp yıl sonuna doğru kademeli olarak yüzde 45’lere kadar ancak inebileceğini gösteriyor.