Dokuz çocuklu bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmesine ve futbolcu olmasına karşı çıkılmasına rağmen zor şartları geçerek, milli takıma kadar yükselen Torku Konyaspor'un genç ismi Vedat Bora, "Varlığımı millî takımlara borçluyum." dedi.
Türkiye Futbol Federasyonu Basın Departmanı tarafından TamSaha dergisinden Mazlum Uluç'a konuşan Vedat Bora, sıkıntı yaşayan ve kalabalık bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Futbolcu olmasına karşı çıkılmasına rağmen zor şartları geçerek Ümit Millî Takım'a kadar yükseldi. 3. Lig'den Genç Millî Takımlara seçilmesini, futbol dünyasındaki varlığının ana sebebi olarak gören Vedat Bora, ay yıldıza büyük minnet duyuyor.
Torku Konyaspor'da sezon başında gösterdiği performansındaki gerilemeyi ise yeteneklerine güvenip çalışmamasına bağlayacak kadar açık sözlü olan Vedat Bora, hem ön libero hem forvet arkası hem de kanatlarda görev alabilecek kadar çok yönlü genç oyuncu olarak dikkat çekiyor. İşte, Vedat Bora'nın, çarpıcı hikâyesini anlattığı TamSaha dergisindeki röportajının detayları:
Henüz 15 yaşındayken 2. Lig'de Gebzespor'da forma giymeye başladığını gördük. Bu çok alışılmış bir durum değil. Bize futbola nasıl başladığını ve merdivenleri bu kadar kısa sürede nasıl çıktığını anlatır mısın?
Dilovası'nda oturuyorduk, futbol oynamayı çok seviyordum ama ailem futbol oynamamı istemiyordu. Ailem Ağrı Tutak'lı. Babam olsun annem olsun, futbolculuğu bir meslek olarak görmüyordu. Benim ya okumamı ya da gidip sanayide çalışmamı istiyorlardı. Futbol onlara göre boş bir işti. Bu durumda futbol oynayabilmek için küçük bir yaramazlık yaptım ve Dilovası Futbol Okulu'na girebilmek için annemin ve babamın imzalarını taklit ettim.
O sırada kaç yaşındaydın?
11 yaşındaydım. Ailemden gizli antrenmanlara gitmeye başladım. Ama yakalandım. Halı sahada oynadığımız için o malzeme ayakkabılarımıza yapışırdı. Bir de ayaklarım simsiyah olurdu ve ben eve girince gizlice banyoya geçmeye çalışırdım. Bir süre böyle devam etti. Anneme durumumu anlattım ve ondan anlayış da gördüm. Ama babam bu durumu öğrendiğimde aynı anlayışı göstermedi.
Nasıl yani, seni cezalandırdı mı?
Evet. Bu yüzden babamdan dayak yemişliğim vardır (gülüyor). Belli bir süre böyle geçti. O sırada da 13 yaşına gelmiştim. Bu arada Beşiktaş'ın da seçmelerine gidip geliyordum. Ama maddi imkânsızlıklar sebebiyle Dilovası'ndan Ümraniye'ye gidip gelmek hiç de kolay olmuyordu. Bir kere yol parası derdi vardı. Üstelik benim seçmeler için ayağıma giyebileceğim doğru dürüst bir ayakkabım bile yoktu. Her şeye rağmen Beşiktaş'ın 1500-2000 kişinin katıldığı seçmelerinde son iki kişi arasına kaldım. Ancak Dilovası'ndan İstanbul'a gidip gelmem mümkün değildi. Bunun üzerine Beşiktaş'taki hocalar beni Darıca Gençlerbirliği'ne yönlendirdi. Beni orada takip edeceklerini söylediler. Ama Gebze bana da yakın olduğu için Gebzespor'u tercih ettim. Sağ olsun abim beni Gebzespor'un futbol okuluna götürdü. Gebzespor'daki hocalarım bana büyük ilgi gösterdi ve güven duydu. 13 yaşındayken 15 yaş takımında oynuyordum. O zamanlar fiziksel anlamda çok daha ufaktım ama seri ve hızlı olduğum için hocalarım beni tercih ediyordu. Yeteneğim sayesinde işi götürebiliyordum.
Gebzespor'da çok küçük yaşta A takımda da oynamayı başardın.
2010 senesinde Gebzespor'a transfer yasağı gelmişti. Ensar Acar Hocam, 15 yaşında olmama rağmen beni A takıma aldı. Hiç unutmuyorum, ilk maçım Trabzon deplasmanında Akçaabat Sebatspor'a karşıydı. Çok heyecanlanmıştım. 15 yaşında bir 2. Lig maçına çıkıştım. Hayallerimin başlangıcı da o maçtır.
Hayallerimin başlangıcı derken, nasıl hayaller kuruyordun o günlerde?
Açıkçası yeteneklerime güveniyor ve belli bir seviyeye ulaşacağımı biliyordum. Zaten Gebzespor'da en dibi görmüştüm ve ondan sonra bir çıkış yaşayacağımdan emindim.
En dibi görmekten kastın ne?
Gebzespor o dönemde çok zor günler geçiriyordu. Kulüpten para alamıyorduk. Tesiste bırakın yemeği, su bile yoktu. Babam futbol oynamama karşı çıktığı için kulübe gidip gelirken yol paramı bile hocalarımdan alıyordum. Sağ olsunlar abilerim sürekli arkamdaydı. 2010 senesinde 15 yaşındayken 2. Lig'de oynamak benim için harika olmuştu. O yaşta profesyonel seviyede oynamak, gelecekle ilgili umutlarımı artırmıştı. Çok güzel bir başlangıçtı.
Ancak o sezonun sonunda küme düştünüz.
Evet, maalesef küme düştük. Ertesi sezon takım yine genç oyunculardan kuruluydu ve ben de oynamayı sürdürüyordum. Ancak ikinci yarının başında transfer yasağı kalkınca yeni oyuncular geldi ve biz genç oyuncular da geri planda kaldık. Gençlerin çoğu takımdan gönderilmesine rağmen Aykan Atik Hocam beni takımda tuttu. Sağ olsun benimle de çok ilgilendi. Takımda kalmamı sağlayan önemli faktörlerden birisi de bir süredir Genç Millî Takımlara çağrılıyor olmamdı.
Evet, burası bana da oldukça çarpıcı geldi. 17 yaşından itibaren U18 Millî Takımımıza davet ediliyorsun. O takımın kadrosuna baktığımızda alt liglerden fazla oyuncuyla karşılaşmıyoruz.
Gerçekten de öyle. Takımım 3. Lig'de sondan dördüncü sıradayken U18 Millî Takımımıza çağrıldım. Bugün de Ümit Millî Takım'da antrenörlüğümü yapan Emre Aşık Hocam, Lüleburgazspor maçında beni izlemeye gelmişti. Bana izleneceğimi söylediklerinde çok büyük hırs yaptım ve o gün gerçekten de çok iyi oynadım. Bir sonraki maça da Feyyaz Uçar Hocam geldi ve beni izledi. Ondan sonra 1994'lülerden oluşan U18 Millî Takımımızın kadrosuna alındım. Şansıma ilk maçıma da İzmit İsmetpaşa Stadı'nda çıktım. O gün ilk on birde yer almıştım ve Belçika'yı 4-0 yenmiştik. İki gün sonra bu kez Belçika ile Gebze'de oynadık ve 2-2 berabere kaldık. O maçta da yine ilk on birde yer almıştım. Millî Takımlardaki ilk başlangıcım o oldu. 3. Lig'de oynarken Genç Millî Takımlara gitmem ve henüz 1995 doğumlu bir oyuncu olmam, beni bir anda gündemde ön sıralara çıkardı. Transfer teklifleri almaya başladım.
Hatta Beşiktaş'a transferinin bittiği bile yazılmıştı o dönemde. Ama sonra seni Torku Konyaspor'da gördük. O süreci anlatır mısın?
Menajerim, Beşiktaş'ın beni istediğini söyledi. Önder Özen'le görüşmeye gidecektik. Ama niyetleri A takımla idmanlara çıkartıp A2 takımında oynatmaktı. Benimse hayallerim daha farklıydı. Süper Lig'de bir takıma gidip direkt A takımda oynamak istiyordum. O dönemde Torku Konyaspor'un teknik direktörü olan Uğur Tütüneker'den teklif aldım.
Uğur Tütüneker seni nereden tanıyordu?
Millî Takımlardan… Bu konu benim için çok önemli. Bazı oyuncular Genç Millî Takımlarda oynamaya veya buraya gelmeye gerektiği kadar değer vermiyor olabilir ama benim açımdan bakıldığında Genç Millî Takımlarda oynamak müthiş bir vizyondur. Genç Millî Takımlara gelen her oyuncu bunun farkına varmalı ve bulunduğu yerin kıymetini bilmeli. Ben kariyerimdeki gelişmeyi tamamen millî takımlara borçluyum. Transferime gelirsek… Uğur Hoca ile yaptığımız görüşmede beni A takım için düşündüğünü söyleyince üç gün içinde transferim gerçekleşti.
Fakat A takımda oynayamadın ve kiralık olarak gönderildin. Bu durum sende bir hayal kırıklığına yol açtı mı?
Kadroda Ali Çamdalı, Uğur İnceman gibi çok tecrübeli abiler vardı. Onlarla antrenman yapmak ve usta oyunculardan bir şeyler öğrenmek benim için çok önemli bir tecrübeydi. Çok iyi bir kamp dönemi geçirmeme rağmen kadronun 30 kişi olduğunu görünce oynama şansımın kaybolduğunu fark ettim ve kiralık gitmek istediğimi söyledim. Çünkü oynamak istiyordum. Uğur Hoca kalmamı istedi ama ben kararımı vermiştim. Bunun üzerine 2. Lig'deki pilot takım Anadolu Selçukspor'a kiralık olarak gittim. Torku Konyaspor'dan ayrılsam bile orada hocalarımın gözünün önünde olacaktım. Anadolu Selçukspor'da çok iyi bir sezon geçirdim ve 2. Lig karmasına seçildim. Öyle ki, Kardemir Karabükspor ve Akhisar Belediyespor'dan transfer teklifleri aldım. Ama Uğur Tütüneker'in yerine gelen Mesut Bakkal Hocam beni bırakmak istemedi ve 'Seni oynatacağım' deyince Torku Konyaspor'a döndüm. Gerçekten de görevde kaldığı süre içinde beni kadroya aldı ve maçların son bölümlerinde de oyuna soktu. Mesut Bakkal ayrılıp Aykut Kocaman'ın gelişinden sonra ise benim için yeni bir süreç başladı. Ben buna gelişim sürecim diyorum. Çok fazla oynama şansı bulamasam da Aykut Hoca üzerimde özellikle durdu. Yardımcı antrenörler eşliğinde özel çalışmalar yaptırdı ve o sayede inanılmaz bir gelişim kaydettim. Zaten sezonun son maçlarında da sonradan oyuna girmeye başladım. Yeni sezon için de 'Kendini iyi hazırla, gelecek dönemde senden daha fazla faydalanmak istiyorum' dedi.
Aykut Hocanın sözünün arkasında durduğunu da gördük. Bu sezonun ilk maçlarında sürekli on birdeydin ve etkileyici bir performans gösterdin.
Evet, ben de beklemiyordum ama ilk maçta oynattı. Benim için inanılmaz heyecan verici bir olaydı. Açıkçası o maçta kendim gibi oynayamadım. Ama ikinci maçta biraz daha ısındım ve Galatasaray maçında gerçekten de iyi bir performans sergiledim.
Evet, Galatasaray maçından sonra projektörler bir anda üzerine çevrildi ama sonrasında seni daha çok yedek kulübesinde otururken gördük. Bu süreçte neler oldu?
Ben de açıkçası bunu beklemiyordum ama Aykut Hocamın kararı, saygı duymam gerekiyor. Hiç beklemediğim bir anda beni oynatan da o olduğu için şimdi bu kararı verdiğinde kendisine karşı bir saygısızlık yapamam. Demek ki bende eksik gördüğü bir şeyler var.
Biraz başa dönelim ve şu aile mevzunu yeniden açalım. Ailen Tutak'tan Dilovası'na ne zaman gelmiş, kaç kardeşsiniz, baban, annen ne iş yapıyor?
Dedemler Kars'tan Ağrı Tutak'a gitmiş. Sonra da babam inşaatlarda çalışmak üzere 1980'li yıllarda İstanbul'a göç etmiş. Bir süre sonra da Dilovası'na yerleşmişler. Zaten Dilovası'nın çoğu da Doğu'dan gelen insanlarımızdan oluşur. 9 kardeştik ama bir ablam 1999'da boğularak hayatını kaybetti. Ailece bir binada yaşıyoruz. Binanın inşaatını da babam yaptı. Ben ailenin 6 numaralı çocuğuyum. Üç kız, beş erkeğiz.
Başlangıçta futbol oynamana karşı çıkan baban şimdi ne diyor?
Şimdi bana taktik veriyor (gülüyor). 'Sakın moralini bozma' diyor, beni motive etmeye çalışıyor.
Bugünkü konumuna gelmene katkısı olan teknik adamlar kimler?
Her hocamın yeri farklıdır benim için. Gebzespor altyapısındaki ilk hocam Özer Sıtkı Özcan bana çok yardımcı olmuştu. Hakkını hiçbir zaman ödeyemem. Bu vesileyle ellerinden öpüyorum. A takıma çıkma sürecinde beni çok iyi hazırladı. A takıma çıkma konusunda elimden tutan Ensar Acar Hocamın da yeri ayrıdır. Daha 15 yaşındayken bana güvendi ve şans verdi. Sonra Emre Aşık Hocam var. Çok sağ olsun beni izlemeye geldi ve Genç Millî Takımlara kazandırdı. Emre Hocam ve Feyyaz Uçar Hocam beni millî takımlara alarak hayatımı değiştirdi. Onlar beni görmeseydi belki hâlâ 3. Lig'de oynayacaktım. Onların sayesinde vitrine çıktım ve taliplerim arttı. Anadolu Selçukspor'daki hocam İlker Erdem'in yine üzerimde emeği çoktur. Uğur Tütüneker, Mesut Bakkal ve Aykut Kocaman Hocalarım da bugün Süper Lig'de oynamamı sağlayan teknik adamlar olarak üzerimde emeği olan hocalardır. Hiçbirinin hakkını ödemem mümkün değil.
Birlikte oynadığın oyuncular arasında seni en çok etkileyeni hangisi oldu?
Hiç şüphesiz AleksandrHleb. Arsenal'de, Barcelona'da oynamış bir dünya yıldızıyla Konyaspor'da takım arkadaşı olmak benim için büyük bir şanstı. Ben Play Station oynarken takımımın yıldızıydı Hleb. Sonra Konyaspor'a bir geldim sağıma baktım Hleb, soluma baktım Hasan Kabze… Çok etkileyici bir manzaraydı. Hleb gerçek bir beyin. Çok soğukkanlı, gerçek bir maestro. Çok özel bir oyuncu. Bir anda hızlanabilir ve her şeyi yapabilir. Bugüne kadar birlikte oynadığım en iyi oyuncu kuşkusuz oydu. Tercümanı çağırıp benimle konuşurdu. 'Her şey senin elinde, çok çalışır kendini geliştirirsen Avrupa'da oynayabilirsin. Basit ve özgüvenli oyna' derdi. Antrenman konusunda da sürekli yardımcı olurdu.
Seninle birlikte futbola başlayan pek çok arkadaşın oyunun dışında kalırken senin bir Süper Lig ve Ümit Millî Takım oyuncusu olmanı sağlayan özelliklerin nelerdi?
Tek kelimeyle inanç. Ben belli bir seviyeye geleceğime her zaman inandım. Umudumu hiç kaybetmedim. Parasız kaldığım, hocamı arayıp, "Param yok, antrenmana gelemiyorum" dediğim dönemler oldu. Kadroya giremediğim dönemler oldu. Ama ben her zaman bugünlere geleceğime olan inancımı korudum. Ailem istemiyordu ama ben gizli gizli antrenmanlara gidiyordum. İçimde hep bir futbol aşkı ve futbolcu olacağıma dair güçlü bir inanç vardı. Antrenmanlarda arkadaşlarım beş yapıyorsa, ben altı, yedi yapıyordum. Kendimi hep daha üst noktalara odaklıyordum. Allah da bu inancın ve çalışmanın karşılığını veriyor işte.
Anlattığın kadarıyla sen ve ailen zor şartlardan gelmişsiniz. Bugün futboldan para kazanan biri olarak ailenin hayatına da dokunabiliyor musun?
Allah'a şükür futboldan belli paralar kazandım. Aldığım parayı hep aileme verdim. 10 aldıysam biri cebimde kaldı, dokuzunu aileme verdim. Bunun için de çok mutluyum.
Aykut Hocanın tarzı ve oyuncuya yaklaşımı hakkında neler söylersin? Onu daha önce çalıştığın teknik direktörlerden farklı kılan özellikleri neler?
Aykut Hocanın antrenman tarzı bana çok farklı geliyor. Tam futbolcunun istediği tarzda antrenman yaptırıyor. Futbolcu antrenmanda topla oynamak ister. Aykut Hocanın da bütün antrenmanları topladır. Oyuncu da bu antrenmanlarda büyük bir zevk alarak çalışır. Oyuncuyla iletişimi de çok düzeylidir. Sürekli yanınızda olduğunu ve sizi desteklediğini hissedersiniz. Yalnız kaldığınızda size gereken uyarılarda bulunur, isteklerini belirtir ve yol gösterir. Yardımcılarını da aynı şekilde yönlendirir. Sağ olsun bu tarzı benim gelişimime çok olumlu katkı sağladı.
Gebzespor'da iki yönlü bir orta saha oyuncusuyken Aykut Kocaman seni kanatlarda kullandı ve dripling yeteneğinle hemen dikkat çektin. Sen gerçek mevkiinin neresi olduğunu düşünüyorsun?
Açıkçası şu anda mevkiimin neresi olduğunu ben de bilmiyorum. Millî Takımlarda sürekli ön libero oynadım. Aykut Hocam bu sezon beni sol kanatta görevlendirdi. Galatasaray maçında ise forvet arkası oynadım. Normalde ön liberoların kanat oynadığı pek görülmüş bir şey değil. Belki boyum uzun olsa stoper bile oynardım (gülüyor). Ama sanırım çabuk ve süratli bir oyuncu olduğum için kanatlarda da görev yapabiliyorum. Ön liberoda tercih edilmemin sebebi fiziksel kuvvetimden çok top kazanabilme özelliğim. Kendimi rahat hissettiğim yeri sorarsanız sol kanat ve forvet arkası. Aykut Hoca beni bu anlamda en sevdiğim yerde oynatıyor diyebilirim.
Kendinde eksik gördüğün yönler neler?
Fizik gücümü biraz daha geliştirmem gerekiyor.
Bu konuda çalışıyor musun peki?
Hiç yalan söylemeyeyim, açıkçası birkaç hafta öncesine kadar ekstra çalışmalar yapmıyordum. Yeteneklerime güvendiğim için çalışmayı aksatmıştım. Ama son haftalarda yeniden çalışmaya başladım.
O zaman Aykut Hocanın seni neden birdenbire yedek bıraktığı da açıklığa kavuşuyor.
Kesinlikle öyle. Yardımcı hocalar eşliğinde çalıyordum ama onlar gittiği zaman çalışmayı bırakıyordum. Yedek kalmak benim için iyi bir ders oldu. Şimdi yeniden özel çalışmalara başladım. Bu düzeyde futbol oynamak istiyorsanız yetenek tek başına yeterli değilmiş, onu anladım. Kesinlikle çok çalışmanız ve kuvvetli olmanız gerekiyor.
Millî Takım oyuncusu olmaya dönersek; bu durum da senin için önemli bir motivasyon kaynağı olsa gerek... İlk çıktığın maçta neler hissettiğini anlatır mısın?
İlk maçı dün gibi hatırlıyorum zaten. Dediğim gibi, hayallerimin başlangıç noktasıydı orası. Millî Takım her futbolcunun olmak istediği yerdir. Bir de ben bir yaş üstümdekilerle oynamış ve bir de asist yapmıştım. O formayı giyince insan kendisini çok özel biri olarak hissediyor.
Gelecekle ilgili nasıl hayaller kuruyorsun? Kariyer planlamanda neler var?
Şu anda en büyük amacım Konyaspor'da başarılı bir biçimde oynayabilmek. Düzenli bir şekilde ilk on bir oyuncusu olmak istiyorum. Ondan sonra büyük takımlar, Avrupa ligleri gibi hedefler çıkacaktır karşıma. Ama en büyük idealim A Millî Takım'da oynayabilmek.
Özel hayatından söz eder misin? Konya'da bir günün nasıl geçiyor?
Daha önce tesislerde kalıyordum, bu sene eve çıktım. Konya çok güzel bir şehir. Yeni stadımız harika. Gezilip görülecek yerler çok fazla. Takım içindeki arkadaşlık harika. Abiler gençleri alıp dışarı çıkarıyor. Selçuk Üniversitesi'nde okuyan arkadaşlarım var ve onlarla da güzel vakit geçiriyorum.
CİHAN