Ekonomistlere göre 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta gerçekleşen depremlerden ve seçim öncesinde Erdoğan Rejimi tarafından yapılan fahiş, kontrolsiz ve abartılı bütçe harcamalarından sonra vergilere zam getirilmesi bekleniyordu.
Bütçeyi zorlayan ve vergilerin artırılmasına yol açan bir başka kalem ise Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması.
Her ne kadar hazırlanan yeni kanun tasarısı ile KKM’nin yükünün Merkez Bankası’na aktarılması planlansa da, 2022 yılında bu uygulamanın bütçeye getirdiği yük 92,5 milyar TL olmuştu.
Ekonomist Güldem Atabay, “Sorun bu vergi artışlarını nasıl yaptığınız” diyor.
Atabay, enflasyonun hızla artmasına paralel olarak yoksullaşmanın görüldüğü bir ortamda, “Vergi artışını, bütün halkın üzerine yıkarak genel KDV oranıyla yapıyorsanız burada bir yanlış var” açıklamasını yapıyor.
Atabay’a göre KDV’de artış yapılmadan önce kamuda tasarruf, şeffaflık ve servet vergisi kalemleri düşünülmeliydi.
'Enflasyon ve maaş zammı kısır döngüsü'
Ekonomist Mert Yılmaz’a göre alınan bu son kararlar, enflasyonla mücadele yerine bütçenin öncelendiğini gösteriyor.
İnfo Yatırım Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz da Türkiye’de yılların sorunu olan vergi adaletsizliğinin bu son kararlarla artacağı görüşünde:
“Türkiye’de vergi kültürü ve vergi denetimi çok başarılı olmadığı için takip ederek vergiyi toplamaktansa tabana yayarak vergiyi toplamak devletin daha çok işine geliyor.”
Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) için çıkarılan yasa ile yükselen enflasyona paralel olarak işçi ve memur maaşlarına yapılan zam, bütçeye yük getiren adımlar olmuştu.
Ekonomist Yılmaz, enflasyon ve maaşlara yapılan zamların içinden çıkılamayacak bir sarmala yol açtığı uyarısında bulunuyor:
“Enflasyonun yarattığı tahribatı kurtarmak için sürekli yüksek oranlı zamlar yapılıyor. Bu oranda zam yapılmasına rağmen insanların satın alma gücü yükselmiyor.
“Enflasyon beklentisi de bir yere çıpalanamadığı için insanların eline para geçtiğinde talep ortaya çıkıyor, bu da tekrar enflasyonun ortaya çıkmasına yol açıyor. O enflasyon da tekrar dönüyor, bir maaş zammı yaratıyor.”
'IMF parası olmadan IMF programı'
Türkiye’de vergi adaletsizliğinin tartışılır bir konu olmasının en büyük nedeni vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin büyük bir yer kaplaması.
Dolaylı vergilerin oranı, vergi gelirleri içinde yüzde 65’e yaklaşmış durumda.
Dolaylı vergiler, ürünlerin satış bedeline yansıtılan vergi demek.
Dolaysız vergiler ise gelir veya kazanç üzerinden alınan vergi oluyor.
Bu hafta TBMM’ye sunulan torba yasada 2023 kurumlar vergisinin yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarılması, motorlu taşıtlar vergisinin (MTV) ise tek sefere mahsus olmak üzere iki katına çıkarılması öngörülüyor.
Ekonomist Güldem Atabay, MTV ile ilgili alınan kararın kaçınılmaz olabileceğini, ancak KDV artışlarından önce kamu harcamalarında tasarruf adımlarının açıklanması gerektiğini vurguluyor.
Vergi adaletsizliğinin gelir dağılımını da bozduğunu söyleyen Atabay, açıklanan bu son kararları, 2000’lerden kalma standart bir IMF (Uluslararası Para Fonu) programına benzetiyor:
“Ancak IMF kaynağı eksik. Rezervleri hızlıca doldurup güven sağlayıp enflasyonu düşüremiyorsunuz.”
Açıklanan bu son vergi artırımlarını “acımasız” olarak niteleyen Atabay, “Seçim kazanmak için bir fatura çıkarıldı, o fatura da dönüp halka ödetiliyor” diyor.
'Pastanın büyüğü dolaylı vergiler'
“Daha fazla kazanandan daha fazla vergi alınacak bir yapıya gidilebilirdi, ikinci evi olandan daha yüksek emlak vergisi gibi. Ya da servet vergisi seçilebilirdi, şirketlerden net aktif vergisi alınabilirdi.”
Ancak bu adımları atmak için vergi denetimi ve tahsilatında daha dikkatli olmak gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Pastanın büyüğü dolaylı vergiler olduğu için dönüp oradan toplanması tercih edildi” diyor.