Abdullah Aymaz
Niçin Böyle Parça Parça...
Not: Senelerce aldığım notları büyük defterlere hep parça parça yazmıştım. Bunlar tek başına bir yazı konusu olamadığı için parça parça yazmayı düşünüyorum. Yoksa çok önemli hususlar zâyi olup gidecek. Kusura bakmayın…
Yaşayıp Örnek Olalım Yeter
Bizim hanım anlattı: “Burada (Almanya’da) yaşlı bir hanım var. Tahsil yapmış gibi biri değil ama İslamî kültür ve yaşayışı içine sindirmiş bir hanımefendi. Bu güzel haliyle bir çok hanımın ihtidasına vesile olmuş. Bir tanesinin hikayesini şöyle anlattı: ‘Bir komşum vardı. Bir kız ve bir oğlan çocuğunu evlatlık almış. O çocuklara hep iyi davranıyor ve ikramlarda bulunuyordum. Onları evlatlık alan hanım bir gün yolculuğa, seyahate çıkarken, bu evlatlıklarını bana emanet edip gitti. Onlara evladım gibi baktım; yedirdim, içirdim. Bu komşu hanım seyahatten döndükten sonra bana: ‘Hiçbir karşılık ve menfaat beklemeden, hiçbir ücret düşünmeden bu kadar fedâkârlıkları niçin yapıyorsun? diye sordu. Ben dedim ki: ‘Bizim dinimize göre, MİSAFİR KISMETİYLE GELİR… Onun yiyeceğini Allah verir. Hatta bereketlendirip fazlasını da ihsan eder.” O, ‘Hakikaten sizin dininiz böyle mi söylüyor?’ dedi. ‘Evet’ dedim. ‘Ne güzel bir dinmiş!..’ dedi…
Hurma Ve Güney Kore Âdeti
Avukat Victor Pfaff anlattı: “Oğlum, Güney Koreli bir kızla evlendi. Güney Korelilerin enteresan bir âdeti var. düğünde gelinin kucağına kayınpeder ve kayın valideler HURMA atıyorlar. Hem çocukları hem de bereket vesilesi olsun diye.”
Ben de kendisine Kur’an’dan ve Hadislerden Hz. Meryem ve HURMA meselesiyle ilgili hususları arzettim. Doğumda hurmanın doğumu kolaylaştırdığını ve annenin sütünü artırdığını söyledim.
Sakın Bunu Başkalarına Anlatma
Çölde devesine yiyecek ve içeceklerini yükleyip yolculuğa çıkan bir adam, çölün ortasında bir gencin “Su! Su!” diye inlediğini görünce, devesinden inmiş ve kendi suyundan ona su vermiş. Genç suyu içtikten sonra adamı itip kaktıktan sonra deveye atlamış kaçmış… Kaçarken adam onun arkasından “Sakın, bunu başkalarına anlatma!..’ diye bağırmış… Bu söz gence tesir etmiş. Acaba bana ne demek istedi?” diye düşünmeye başlamış. Bu merakla deveyi çevirip adamın yanına gelmiş ve “Sen normalde, bana bağırıp çağıracağına, küfredip hakaretler yağdıracağına ‘Sakın bunu başkalarına anlatma!’ dedin. Niye böyle söyledin? Anlatırsam ne olur ki?” demiş. Adam, “Eğer anlatırsan, bir daha hiç kimse, çölde susuzluktan ölmekte olan kimselere su vermez ve; “Ya elimden herşeyimi alıp beni soyarsa, ne yaparım.’ der ve oradan geçip gider. Sen böylece pek çok hayırlara mâni olmuş, şerlerin ve ölümlerin meydana gelmesine sebep olmuş olursun.” demiş. Bu söz karşısında genç insafa gelip adama devesini teslim etmiş.
Bana Onu Gösterdiler
Değerli bir kardeşimiz anlattı: “Seneler önce Viyana’da kahveleri dolaşıp Kurbanı anlatıyorduk. Namaz için bir Diyanet Camiine gittik. İmam, namazdan sonra bize niye cemaate yetişemediğimizi sordu. Biz hizmeti ve Kurban meselesini anlatınca, bizi imam odasına çağırdı. Birer çay ikram etti. Sonra da gördüğü bir rüyayı anlattı: “Efendimizi (S.A.S.) görmek istiyordum. Onun için Faslı / Tunuslu Şâzili tarikatından bir imamı tavsiye ettiler. Gittim, bana bir dua verdi. Akşamdan sabaha kadar okuyacağım sayıyı da söyledi. Başladım okumaya… Geç vakit uyuyup kalmışım. Rüyada müceddit diye bana Fethullah hocayı gösterdiler. Ben uyandım. ‘Yok ya… Müceddit kim, o kim?’ deyip gülüp geçtim. Öbür gün tekrar aynı rüyayı gördüm. Bana ‘Sen niçin dikkate almaz güler geçersin? Biz seninle oynamıyor ve eğlenmiyoruz?’ diyerek ciddi bir ikazda bulundular.”
“Sonra kendisiyle görüşünce bunu anlattım. Hocaefendi: ‘Hayır! O, şahs-ı manevîdir, cemaatle ilgilidir. Şahıslarla alâkası yok. Ama imam, demek ki, insaf sahibiymiş ki, sizlere anlatmış.’ dedi.
Şeyh Enflasyonu
Gerçekten mürşid olan şeyhine, bir müridi gelip: “Efendim, artık ben de şeyh oldum. Bana biraz mürid gönderir misin?’ diyor. Şeyh Efendi ise ‘Evladım eğer şeyh lâzımsa, istediğin kadar göndereyim ama hiç mürid kalmadı. Çünkü müridlerin hepsi, senin gibi kendi kendilerine şeyh olduklarını ilan etmişler!..” diyor.
Babalık Hakkı
Bir baba, artık büyüyüp delikanlı olmuş oğlunu parka götürüp bir ağacı gösterip ‘Bu ne?” diye sormuş. Oğlu “Ağaç” demiş. Tekrar, tekrar aynı soruyu sorup durmuş. Oğlu, “Baba! Sen daha kaç defa soracaksın?” deyince, babası “Oğlum hatırlıyor musun? Seninle çocukken buraya gelmiştik, bana 30-40 defa “Baba, bu nedir? Diye sordun ben hiç bıkmadan hep ağaç, ağaç, dedim. Ama sen üç-dört defada hemen “Of be baba!...” demeye başladın… Anneye, babaya of denilmeyeceğini bilen ve hatırlayan oğul “Baba haklısın ama… Ben o zaman çocuktum. Sen çocuk değilsin… Kusura bakma.” demiş…
Ümit Şiken (Kıran) Değil
Hz. İsa Aleyhisselam, “Tesellici gelecek!” diye Peygamber Efendimizin (S.A.S.) geleceğini müjdeliyor. Biz de teselli ve moral kaynağı olmaya çalışmalıyız… Ümit şiken olmayalım, ümit diken olalım. Hem de ÜMİDİ, bir ÂBİDE GİBİ DİKEN…