Washington Post yazarı Ishaan Tharoor, “Afrin’e giden Esad yanlısı konvoyun İran’a yakın milislerden oluşması, yeni bir karşılaşmanın habercisi. Afrin’de Türkiye-İran gerilimi yaşanabilir” değerlendirmesini yaptı.
Tharoor, “İran ve Türkiye Suriye’de yeni bir cephede karşı karşıya” başlıklı makalesinde, Suriye’deki iç savaşın giderek karmaşık hale geldiğini yazdı.
Makale özetle şöyle:
‘SERSEMLETİCİ İTTİFAKLAR’
“Konvoyun gelişi, giderek daha karmaşık hale gelen bir savaşta bir diğer jeopolitik düğüme işaret ediyor. Sözümona Suriyeli Kürtlerin imdadına yetişen Esad yanlısı milislerin bir başka bağlılığı var. Meslektaşım Louisa Loveluck’un haberinde belirttiği gibi, “[Afrin’e giden] Savaşçılar, Esad’ın ordusunun çabalarına destek veren İran destekli birlik ağına mensup görünüyordu.”
Eğer durum buysa, Türkiye’nin ve isyancı müttefiklerinin, İran’la bağlantılı olan Esad yanlısı milislerle potansiyel olarak karşı karşıya kalmasına tanıklık edeceğiz. Bu milisler, hem Esad’ın hükümetine hem de İran’ın Suriye’deki varlığına karşı çıkan ABD’yle dost olan Suriyeli Kürt birlikleriyle birlikte hareket ediyor. Bu, yedi yıldır devam eden yıkıcı ihtilafı, savaşan tarafları ve iç içe geçen çıkarlarını karakterize eden sersemletici karmaşanın göstergesi.
‘İRAN AFRİN HAREKÂTINI BAŞINDAN BERİ İSTEMEDİ’
İran’ın bakış açısına göre, Türkiye’nin Afrin’deki operasyonu istenen bir şey değildi Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani dahil İranlı liderler, Rusya, Türkiye ve İran arasında Suriye’nin siyasi geleceğine dair yapılan son görüşmeleri de zora sokan istilayı kınadı. Ortadoğu üzerine yayın yapan Al Monitor sitesine göre, İranlı yetkililer Türk mevkidaşlarına Suriye’de zorlu bir yıpratma savaşından kaçınmaları için baskı yaptı.
Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü’nde araştırma görevlisi olan Gönül Tol, “Türkiye Afrin’e gireceğini ve ortaklarının kafalarını öbür tarafa çevireceğini umuyordu. Ankara, Afrin hava sahasını kontrol eden Rusya nihayet Türk harekâtına yeşil ışık yaktığında istediğini aldığını sandı. Fakat sahadaki son gelişmeler, ilerlemenin o kadar da kolay olmayacağına, Rusya ve İran’la ortaklığın Ankara’nın umduğu kadar güçlü olmayabileceğine işaret” diyor.
‘İSRAİL DE DIŞARIDA DEĞİL’
Suriye satranç tahtası Afrin’in dışındaki yerlerde de daha az kalabalık değil. İdlib yakınlarındaki isyancı İslamcı gruplar bir yandan Suriye rejimi ve müttefiklerine karşı Türk güçleriyle ortaklık yaparken, bir yandan da kendi aralarında savaşıyor. Öncelikli IŞİD’i hedef alan Amerikan hava savaşı Rus paralı askerlerinin ölümüne de yol açtı. Esad hükümeti Rus desteğiyle, isyancıların elindeki bölgeleri vurmaya devam ediyor. Ve İran’ın Suriye’de kök salan varlığıyla alarm haline geçen İsrail de kısa süre önce, İran mevzileri olduğundan şüphe edilen yerlere hava saldırısı düzenledi. İsrailli yetkililer daha yoğun bir bölgesel savaşa girme ihtimalinden açıkça söz ediyor.
‘ANKARA’NIN ÇOK AZ SEÇENEĞİ VAR’
Ankara için zorlu gerçeklik şu ki, çok az seçeneği var. Türkiye’de artan Amerikan karşıtlığı ve ABD’nin YPG’ye desteğinin bileşimi, ABD’yi NATO müttefikiyle bir şekilde karşı karşıya bırakmış durumda. Başka kimse de devreye girmeye hazır değil. Washington’daki Bipartisan Politika Merkezi’nden Nicholas Danforth, “Türk siyasetçilerin bazen ABD’nin yerine geçecek potansiyel ülkeler olarak söz ettiği Rusya da İran da Türkiye’nin çıkarlarını sağlamaya çok istekli görünmüyor” diyor.
Geçekten de, Washington’da da Ankara’nın gündemine yardımcı olmaya son verilmesi konusunda artan sesler var.
Washington Post yazarı David Ignatius şöyle diyordu: “Felaket getiren Suriye savaşı yedinci yılına girmişken, gözlemciler bazı temel hakikatleri itiraf etmeli: Türkler binlerce yabancı radikal İslamcı’nın Suriye’ye girmesine ve Avrupa ile ABD’yi tehdit ettikleri üsler kurmasına izin verdi. Eğer ABD, Türkiye’nin böylesine nefret ettiği Kürt liderliğindeki milislerle ortaklık yapmasaydı, bu teröristler hâlâ başkentleri Rakka’dan saldırı planlıyor olacaktı.”
ABD NE YAPACAK?
Amerikalılar için de gelecekteki yol zorlu. Amerikan Barış Enstitüsü’nden kıdemli akademisyen Mona Yacoubian, “Washington’ın rejim yönetimindeki Suriye’de yaşanan gelişmeleri şekillendirme becerisinin zayıf olduğunu itiraf etmeli. Esad hâlâ iktidardayken, ABD’nin umut edebileceği en iyi şey, rejimin kötücül tavrına ihtilafı alevlendirmeden karşı koymaya devam etmek.”
Fakat bu da, kendi halkından çok sayıda kişiyi katletmekle suçlu olan bir rejime bel bağlamak demek. Afrin savaşının yoğunlaştığı salı günü, rejim Şam’ın isyancıların elinde olan Doğu Guta banliyösünde 100’den fala kişiyi öldürdü. Yardım kuruluşları yaşananları, Suriye savaşının en kanlı 24 saatinden biri olarak tasvir etti.”
Kronos