Peki bu ne anlama geliyor. Ekonomist Semih Ardıç 'Yandaş patronlara yapılan vergi kıyağı' nı yazdı
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) getirdiği torba kanun tasarısına son dakikada bir madde ilave olundu. Maddenin mevcut haliyle kabul edilmesi halinde Maliye Bakanı tek başına şirketlerin borçlarının faizini sıfırlama veya borcu düşük faizle uzun vadeye tehir etme imtiyazına sahip olacak. Daha evvel sadece zelzele, sel ya da heyelan gibi tabiî afetlerde kullanılan mücbir sebep müessesesinin muhtevası olabildiğince esnetiliyor.
Bundan böyle Maliye’nin af niteliğini haiz tamimlerinde (ikincil mevzuat) afet şartı aranmayacak. Misalle izah edeyim: Herhangi bir şirket malî açıdan zorlanıyorsa bile ‘mücbir sebep’ ile aftan istifade edebilecek. Maliye Bakanı’nın ‘tamam’ demesi kâfi gelecek. Meclis’ten kanun çıkarmaya, uzun uzun müzakereye ne lüzum var! Derdi olan Maliye Bakanı’ndan randevu olacak ve müracaat sahibi son sürat malî zırha büründürülecek.
AKP’YE YAKIN İŞ ADAMLARI İHYA EDİLECEK
‘Bürokrasi azaltılıyor’ sloganı ile süslenen torba kanun tasarısı, AKP iktidarına yakın iş adamlarının bitmek bilmeyen taleplerine cevap vermek için hazırlandı. Bu kadar cazip şartlardan KOBİ’lerin ya da sıradan esnafın istifade edeceğini zannetmek hayli mükemmeliyetçi bir yaklaşım olacaktır.
Yeni Türkiye’de işlerin seyri, ‘AKP’den olanlar’ ve ‘AKP’den olmayanlar’ tasnifinde isminizin/şirketinizin hangi başlık altında geçtiğiyle birebir irtibatlı. İkinci gruba dahil olanların değil Maliye Bakanı’nın böyle bir ‘affına mazhar olması, bakanlığın kapısından girme ihtimali dahi yok. AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Kanunu’nda değişiklik yapılması için son dakikada bahse konu teklifte bulundu. Maksat aşikâr: Komisyonlara takılmamak, bir başka ifadeyle muhalefete dil dökme zahmetine katlanmamak. AKP, TBMM’deki ekseriyet avantajını sonuna kadar suiistimal ederek nisbî demokratlığa yeni bir misal daha vermiş oldu.
BU KADAR İMTİYAZ BİR BAKANA VERİLECEK
Türkiye’de afet mi oldu da mücbir sebep ilan edilecek bir kanun değişikliğine gidiliyor? Bir an için art niyet aramayalım ve hükûmetin şirketlere samimi biçimde destek vermek istediğini kabul edelim. Öyleyse bu imtiyaz niçin bakana bırakılıyor. Devletin her kişi ve müesseseye adilane yaklaşması icap ederken bakanın vereceği kararlar ne kadar tarafsız olabilecek? Kamu kaynaklarının tahsisatında kriterler tespit edilir, bu şartları haiz olanlar imkanlardan istifade eder. Bu kriterlerin tespitinin konuya taraf olanların talepleri dikkate alınarak geniş bir mutabakatla yapılması elzemdir. Böyle bir usul hatası bile kanun teklifinin esasını şaibeli hale getirmektedir.
ASO BAŞKANI: İŞ ADAMLARI ZULÜM GÖRÜYOR
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir’in maliye bakanına padişah imtiyazı verilmesine zımnen muhalefet etmiş. “Bazen öyle gelişmeler oluyor ki işletmelerin yapabileceği bir şey kalmıyor. Bir anda siz ümitlenmiş müşteriyi büyütmeye çalışırken bir bakıyorsunuz dünya konjonktürü, ülkede üst üste seçimlerin olması rüzgâr bir anda değişiyor, hesaplarınız bozuluyor. Yani basiretli bir tacirken sizin dışınızda meydana gelebilecek nedenlerden ekonomi etkilenebiliyor. Türkiye kapalı bir ekonomi değil, dünyaya entegre olmuş bir ekonomi. Bir uçak krizi oldu turizm sıkıntıya girdi. Maalesef iş dünyası ülkedeki, bölgedeki siyasi istikrarsızlıktan kaynaklanan, çok zulüm görüyor” sözleri ile Özdebir, esasında ‘en doğru teşvik modelini’ tarif etmiş.
ASO Başkanı demek istiyor ki hükûmet, dış siyasette fevri çıkışlarla iş âlemini ters köşeye yatırmamalı. Hukuk devletinden taviz verilmesin, mülkiyet hakkına riayet edilsin gerisi kendiliğinden gelecektir… En kalıcı destek hukukun hâkim kılınmasıdır. Türkiye’nin en etkin sanayi odalarından birinin başkanına ait ‘iş adamlarının gördüğü zulümler’ tespitinin altını çizdim. Teferruata girmese de şirketlere, banka hesaplarına ve gayrimenkullere el konulmasının yatırımcıyı ürküttüğünü kastetmiş. Binlerce iş adamı hapiste iken daha net beyanlara ihtiyaç var elbette. Korku imparatorluğunda bu kadarını bile ifade etmek cesaret istiyor.
BATIK KREDİLERE KILIF ARAYIŞI
Kredi Garanti Fonu’nda (KGF) kefalet verilecek kredi tutarını 25 milyar liradan 250 milyar liraya kadar çıkarıldığında batan kredileri Hazine ödeyeceğini belirtmiştim. Son torba kanun tasarısı, kredilerden bazılarının şimdiden battığını bilen hükûmetin mızrağı çuvala sığdırma teşebbüsünün ta kendisidir. Hukuk devletinin ‘anayasa ve kanunlar önünde herkes eşittir’ ilkesini çiğnemek pahasına yandaş iş adamlarının bankalardan aldığı kredilerin faizleri sıfırlanacak.
Kıyak düzenleme kredilerle mahdut değil. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Gelir İdaresi, belediyeler ve bakanlıkların alacakları için de faiz affı cari olacak. Maliye Bakanı’nın imzalayacağı listede haliyle hükûmete yakın iş adamlarının ismi geçecek. Krediyi verirken Hazine kefaleti, ödenmediğinde Maliye Bakanı’ndan hususî af!
BAŞBAKAN VE BAKANLAR SIFIRLANIYOR
Baştan sona adaleti zedeleyecek, kamu kaynaklarının istismarına sebebiyet verecek tasarı, kanunlaştığında Maliye Bakanı Naci Ağbal, Türkiye’de üç senedir fiilî başkanlık yapan Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra en kuvvetli isim olacaktır. Teklifle sadece kamu alacaklarında faiz sıfırlanmıyor. Başbakan Binali Yıldırım ve kabinenin diğer üyeleri de sıfırlanıyor…
Ankara’da kırmızı halı döşenmiş koridorlarda kimsenin 4 milyon işsizi, çiftçiyi, esnafı, asgarî ücretliyi, işçi, memur ve emekliyi düşündüğü yok. İsminde ‘adalet’ geçen AKP’nin tabiî afet olmuş gibi hareket etmesi, yangından mal kaçırmak deyimini hatırlatıyor.
Yangında ilk kurtarılanlar da hep ‘yandaş’ isimler oluyor. Adaletten anladıkları bu kadarmış!