Bold Medya'da yer alan habere göre Yargıtay 3. Dairesi’nin yeni kararını değerlendiren hukukçu Gökhan Güneş, ” Yalçınkaya kararından sonra verdiği bir kararında, kendi uydurduğu Bylock’un münhasır olduğu iddiasını çöpe attığı gibi Yalçınkaya kararı sonrasında izleyeceği yolun ip uçlarını da vermiştir. Şöyle ki; Yargıtay ve AYM başta olmak üzere tüm mahkemeler, Bylock’u münhasır bir uygulama ve bu uygulamayı kullanan herkesi de örgüt üyesi kabul ederek otomatik olarak cezalandırılmıştır. Bu varsayıma dayalı kabul nedeniyle de AİHM tarihinin en ağır ihlal kararını vermiştir” dedi.
Kararı yorumlayan Güneş şu ifadeleri kullandı:
“Yeni kararla ilgili ilk tespit, sadece bir karı-koca arasında kullanıldığı tespit edilen, TDT’si olan ve içeriği bulunan Bylock kullanım tespitinin münhasır kabul edilmemesidir. Eğer Bylock münhasır ve sadece örgütsel amaçlarla kullanılıyorsa ve örgüt üyeliği suçunun deliliyse ve hatta güncel yargılamalarda olduğu gibi suçun unsurları yerine ikame edildiyse nasıl olmuştur da bu dosyada içeriğe kadar her şeyin tespit e münhasır kabul edilmemiştir. Yani, Bylock münhasır bir uygulama değildir. AİHM’de zaten bu iddiaya bir anlam yüklememiştir. Yalçınkaya kararından sonra bu kararın verilmiş olması bu yönden önemlidir.
Kararda dikkat çeken bir diğer husus, mesaj içeriklerinde örgütsel nitelikli bir yazışmanın belirlenememesine yapılan vurgudur. Acaba örgütsel içerik ve örgütsel faaliyet nedir? Örgütsel faaliyet; silahlı örgütün amaçları doğrultusunda, örgüt adına karar vermeye yetkili merciiler tarafından verilmiş bir emir veya alınmış karar üzerine o örgütün faaliyetleri çerçevesinde ve hiyerarşik yapısı içinde örgüt mensuplarınca gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Burada önemli olan husus, bu faaliyetlerin silahlı örgütün nihai amacına ulaşmasına katkıda bulunması ve örgütten gelen bir talimat üzerine gerçekleştirilmesidir. Bu nedenle, öncelikle gerçekleştirilen faaliyetin örgütle bağlantısı tespit edilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra soralım,
Güncel yargılamalar kapsamında yargılanan hangi kişinin, yargı mercilerinin nihai amaç kabul ettiği darbe teşebbüsünün gerçekleştirilmesine yönelik faaliyette bulunduğu tespit edilmiştir?
Bu kişilere isnat edilen sürekli, çeşitli ve yoğun olması gereken faaliyetler nelerdir?
Bu faaliyetlerin emri kimler tarafından verilmiş ve bu emir kimler tarafından yerine getirilmiştir?
İtirafçılar bile beyanlarında böyle bir amaçtan kesinlikle haberdar olmadıklarını söylerken, suçun maddi unsuru yanında manevi unsurunun gerçekleştiği nasıl kabul edilecektir?
Bu karardan sonra, en başta TDT’si olmayan veya içerik tespiti yapılmamış ya da günlük konuşmaların yer aldığı içerikler nedeniyle mahkum olanlar başta olmak üzere, Bylock nedeniyle ceza alanların, linki verilen aşağıdaki kararı da ekleyerek CMK’nın 308. maddesi kapsamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından karar düzeltme talebinde bulunmalarını tavsiye ediyorum. Bu karar, Yargıtay C. Başsavcılığının 04/10/2023’te, yani Yalçınkaya kararından sonra yaptığı itiraz üzerine çıkmıştır.
Elbette bu karar Yalçınkaya kararının bir gereği ve olması gereken değildir. Ancak, Yargıtay’ın başlangıç itibariyle kararı bu şekilde uygulamaya başlayacağı ve çok uzun olmayan bir sürede de gereğini yerine getireceği öngörülmektedir. Hep söylediğimiz gibi Yalçınkaya bir milattır ve bu karardan sonra ve bu karar sayesinde bu dosyada infazına devam edilen masum bir kişinin infazı durdurulmuş ve neticesinde beraat edecektir.
Hep söylediğimiz gibi kesinlikle ümitsizliğe düşülmemeli ve olumsuz düşüncelere bakarak hukuki mücadeleden vazgeçilmemelidir. Bunları ümit tacirliği yapmak ya da size boş yere umut vermek için yazmıyorum. Olması gereken ve olacak olan bunlar olduğu için yazıyorum. Ayrıca, son mağdur hakkını alana kadar elimizden gelen hukuki yardımda bulunacağımızı da bir kez daha yineliyorum. Lütfen haklarınızı sonuna kadar arayın. Bu oyun ve tiyatro 26 Eylül 2023’te bitmiştir. Herkes beraat edecek ve haklarını sonuna kadar alacak. Hiç şüpheniz olmasın!