Adana Barosu Çevre ve Kentleşme Komisyonu Başkanı Avukat Ümit Arif Özsoy, uluslararası yükümlülüklerine uymayan, bilimsel raporları kabul etmeyen, yargı kararlarını uygulamayan bir anlayışın çevre sorununu çözemeyeceğini söyledi.
Ümit Arif Özsoy, Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Türkiye'de çevre günü kutlaması değil, çevreye ilişkin yargı kararlarının yok sayıldığı, uygulanmadığı, insanın sağlıklı çevrede yaşam hakkının en temel kriterlerinin bile tanınmadığı, bölge halkının kararlara katılımının engellendiği bir gün olarak anımsanması gerektiğini vurguladı. Çevre sorunlarının bir yaşam sorunu olduğu kadar demokrasi ve hukuk devleti sorunu halini de aldığını belirten Özsoy, "Uluslararası yükümlülüklerine uymayan, bilimsel raporları kabul etmeyen, yargı kararlarını uygulamayan, yargıyı tahakküm altına alan bir anlayışın çevre sorununu da duyarlı olması beklenemez." dedi
İnsanlığın, insan hakları kavramlarının geldiği son aşamada çevreye, insan yaşamına, doğal yaşamdaki diğer canlılara yönelik yasal düzenlemeler yapılmasını beklemek bir yana, yetersiz olan mevcut düzenlemelerin dahi kaldırıldığını aktaran Özsoy, verilen yargı kararlarının uygulanmaması yoluna gidildiğine işaret eden Avukat Özsoy, "Çevre, yaşam hakkı açısından geldiği son aşama tam anlamıyla geriye gidiştir. Anayasada teminat altına alındığı üzere; herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahiptir. Gelecek kuşakların da aynı koşullarda bir çevrede yaşamasını güvence altına almak sosyal devletin ve bireylerin temel görevidir. Mevcut yönetim anlayışı; katılımcı demokrasi yerine kendi anlayışını dikte ettirmektedir." ifadelerine yer verdi.
Sağlıklı çevrede yaşam hakkının, insan hakları, demokrasi kavramları ile bir bütün olduğunu söyleyen Özsoy, açıklamasında şunları dile getirdi: "Demokratik kurumları işletilmeyen, temel hak ve özgürlüklerin baskı altına alınan, en temel demokrasi taleplerinin, muhalefetin vatan hainliği, casusluk, suçlamalarıyla sindirilmeye çalışıldığı, basın özgürlüğünün olmadığı, demokratik hakların polis şiddetiyle, TOMA'yla, gazla bastırıldığı bir ülkede çevre hakkının dikkate alınmayacağı bir gerçektir. İnsan, sosyal devlet odaklı, çevre ve doğa düşüncesini yok sayan bu anlayışla, temel hak ve özgürlükler tehdit altında olan ülkemizde çevreye ilişkin taleplerde baskı altındadır. Ülke manzarası çevre yaşam hakkına yönelik baskılar açısından vahim olduğu kadar demokrasi, hak ve özgürlükler açısından da vahimdir. 5 Haziran Çevre Günü kutlaması değil çevreye, yaşama ilişkin bu kötü tablonun anımsanması günü olmaktadır." CİHAN